Türkiye, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İstanbul İl Yönetimi’ne kayyum atanmasıyla sarsılırken, yeni bir iddia siyasi kulisleri altüst etti. Tutuklu gazeteci Fatih Altaylı, Silivri Cezaevi’nden yaptığı çarpıcı açıklamayla, kayyum olarak atanan eski CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in bu kararı beş gün önceden bildiğini ve ekibini buna göre hazırladığını öne sürdü. Bu iddia, sadece CHP tabanını değil, tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Peki, bu skandalın perde arkasında neler yatıyor? Altaylı’nın iddiası, Türkiye’nin demokrasi tartışmalarına nasıl bir gölge düşürecek?

CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na, 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2 Eylül 2025 tarihli kararıyla kayyum atanması, zaten gergin olan siyasi atmosferi daha da kızıştırdı. Mahkeme, 8 Ekim 2023’te yapılan 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’ni usulsüzlük iddialarıyla iptal ederek, İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimini görevden aldı. Yerine, Gürsel Tekin’in liderliğinde Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap’tan oluşan bir kayyum heyeti atandı. Bu karar, CHP’liler tarafından “halk iradesine darbe” olarak nitelendirilirken, Altaylı’nın iddiası, tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.

Tandoğan Meydanı Tarihi Kalabalığa Ev Sahipliği Yaptı CHPnin Güçlü Mesajı ve Özgür Özelin Erdoğana Çarpıcı Tepkisi
Tandoğan Meydanı Tarihi Kalabalığa Ev Sahipliği Yaptı CHPnin Güçlü Mesajı ve Özgür Özelin Erdoğana Çarpıcı Tepkisi
İçeriği Görüntüle

Fatih Altaylı, Marmara Cezaevi’nden yaptığı açıklamada, “Bu karar ve kayyum olarak atanma öncesi ile ilgili mahkeme geçen hafta Gürsel Tekin ile temasa geçmiş. Kayyum listesini Tekin hazırlamış. Gürsel Bey, 5 gündür bu kararı ve kayyum olarak atanacağını biliyor ve tahmin ediyormuş,” diyerek siyasi arenaya bomba gibi düşen bir iddia ortaya attı. Altaylı’nın bu sözleri, Tekin’in mahkeme kararından habersiz olduğunu ve gelişmeyi televizyondan öğrendiğini iddia ettiği açıklamasıyla çelişiyor. Bu durum, CHP tabanında büyük bir öfke dalgası yarattı ve Tekin’in partiden ihracına yol açtı.

Gürsel Tekin, kararın ardından yaptığı ilk açıklamada, “Mahkeme kararını televizyondan öğrendim. Kararı kabul ediyorum ve çalışmalara başladım. Başkanlık illa binada yapılmaz,” diyerek görevine başladığını duyurdu. Ancak Tekin’in, mahkeme kararından bir gün önce CHP üyelik aidatını ödemesi, şüpheleri daha da artırdı. Sosyal medyada, bir kullanıcı, “Aidatını tam zamanında ödeyen Gürsel Tekin, şimdi de habersiz olduğunu mu söylüyor? Bu tesadüf mü?” diyerek tepkisini dile getirdi. Bir başkası ise, “Tekin’in kayyum listesini hazırladığı doğruysa, bu CHP’ye ihanet!” yorumuyla öfkesini paylaştı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Altaylı’nın iddiasının ardından Halk TV ekranlarında yaptığı konuşmada, Gürsel Tekin’in partiden ihraç edildiğini duyurdu. Özel, “Kötülükte el yükseltiyorlar, siz korkacaksınız sanıyorlar. Ama bu meydan korkuyu evde bıraktı!” diyerek Zeytinburnu’daki “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde kalabalığı coşturdu. Özel, konuşmasında, “Hakiki bir CHP’li, Saray’ın kumpasına ortak olmaz. Gürsel Tekin’in ihracı, bu kumpasa verilmiş en net cevaptır,” diyerek kararlılık mesajı verdi. Bu sözler, CHP tabanında büyük bir destek bulurken, Tekin’e yönelik eleştiriler de çığ gibi büyüdü.

Tartışmaların bir diğer boyutu, Gürsel Tekin’in daha önce kayyum atamalarına karşı verdiği demeçler. Mayıs 2025’te, bir söyleşide, “Hakiki hiçbir CHP’li kayyumu kabul etmez, hele Kemal Bey hiç kabul etmez!” diyerek kayyum politikalarına sert bir şekilde karşı çıkmıştı. Ancak aynı Tekin’in, şimdi kayyum olarak atanması ve bu kararı önceden bildiği iddiası, CHP’liler arasında “vefasızlık” ve “ihanet” tartışmalarını alevlendirdi. Bir partili, sosyal medyada, “Gürsel Tekin, kendi sözlerini yalanladı. Bu, CHP’nin ruhuna aykırı!” diyerek hayal kırıklığını ifade etti.

Siyasi kulislerde, bu kararın sadece İstanbul İl Yönetimi’yle sınırlı olmadığı, CHP’nin genel merkezine uzanan bir planın parçası olabileceği konuşuluyor. 15 Eylül 2025’te görülecek CHP kurultay davası, bu iddiaları daha da güçlendiriyor. Kulislerde, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayyum olarak atanabileceği yönünde spekülasyonlar dolaşsa da, bu iddia Hikmet Çetin tarafından, “Bu iddialar asılsız ve kasıtlı!” diyerek yalanlandı. Ancak Altaylı’nın iddiası, bu spekülasyonları yeniden gündeme taşıdı. Acaba Tekin, daha büyük bir planın parçası mıydı?

İstanbul’daki karar, uluslararası basında da geniş yankı buldu. Financial Times, olayı “Türkiye’nin otoriterleşme sürecinde yeni bir eşik” olarak nitelendirirken, Bloomberg, kararın piyasalarda 9,2 milyar dolarlık bir kayba yol açtığını yazdı. Dolar/TL kuru, kararın duyulmasının ardından 41 TL’yi aşarak rekor kırarken, borsa endeksi sert bir düşüş yaşadı. Bir ekonomi analisti, sosyal medyada, “Kayyum kararı, sadece CHP’yi değil, Türkiye’nin demokrasi algısını da vurdu. Yatırımcılar artık temkinli,” yorumunu yaptı. Bu durum, siyasi belirsizliğin ekonomik etkilerinin ne kadar derin olabileceğini gözler önüne seriyor.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TRT Haber’de yaptığı açıklamada, “Bu bir ara karar, nihai bir hüküm teşkil etmiyor,” diyerek tartışmaları yatıştırmaya çalıştı. Ancak CHP Sözcüsü Deniz Yücel, bu açıklamaya, “Saray’ın yargıya talimatını TRT’de duyurdu!” diyerek sert bir yanıt verdi. Yücel, kararın, CHP’nin iktidar yürüyüşünü durdurma çabası olduğunu savundu. DEM Parti de, “Yargı siyasetten elini çekmeli, kayyum zihniyeti terk edilmelidir,” diyerek CHP’ye destek verdi. Bu açıklamalar, muhalefet cephesinde bir dayanışma dalgası yarattı.

Sosyal medyada, #CHPKayyum etiketiyle yapılan paylaşımlar, tartışmanın ne kadar hararetli olduğunu gösteriyor. Bir kullanıcı, “Fatih Altaylı Silivri’den gerçeği haykırıyor, ama Saray susturmak istiyor!” derken, bir başkası, “Gürsel Tekin’in 5 gün önceden bildiği bir karar, nasıl tesadüf olabilir? Bu bir kumpas!” yorumuyla tepkisini dile getirdi. CHP’liler, Zeytinburnu’daki mitingde, “Halkın iradesi gaspedilemez!” sloganlarıyla bu karara karşı duruşlarını net bir şekilde ortaya koydu. Ancak Tekin’in sessizliği, tartışmaları daha da körüklüyor.

Peki, bu skandalın asıl gerçeği ne? Fatih Altaylı’nın iddiası, sadece bir söylenti mi, yoksa CHP’yi sarsacak bir kumpasın kanıtı mı? Altaylı’nın, “Mahkeme, Tekin ile geçen hafta temasa geçti. Kayyum listesini o hazırladı,” sözleri, kararın spontane olmadığını ve önceden planlanmış bir hamle olduğunu gösteriyor. Bu iddia, Gürsel Tekin’in mahkeme kararından bir gün önce aidat ödemesiyle de destekleniyor. Tekin’in, “Karardan habersizdim,” savunması, bu iddialar karşısında inandırıcılığını yitiriyor. CHP’liler, bu durumun, partinin iç dinamiklerini sarsmak ve Özgür Özel’in liderliğini zayıflatmak için tasarlanmış bir operasyon olduğuna inanıyor.

Bu skandal, sadece bir kayyum atamasından ibaret değil; Türkiye’nin demokrasi sınavının bir yansıması. Gürsel Tekin’in beş gün önceden bildiği iddia edilen bu karar, CHP’nin iç işlerine yargı eliyle yapılan bir müdahalenin ötesine işaret ediyor. Acaba bu, 15 Eylül’deki kurultay davasıyla bağlantılı daha büyük bir planın ilk adımı mı? Özgür Özel’in, “Bu meydan korkuyu evde bıraktı!” sözleri, CHP’nin bu kumpasa teslim olmayacağının bir göstergesi. Ancak asıl soru şu: Türkiye, bu kararlarla demokrasiden uzaklaşarak otoriter bir rejime mi sürükleniyor? Cevap, hem mahkemelerde hem de sokaklarda şekillenecek.