Türkiye'nin siyasi arenası, son günlerde adeta bir fırtınanın eşiğinde sallanıyor. Yıllardır süren güç mücadeleleri, beklenmedik hamlelerle yeni bir boyut kazanıyor. Devlet adamları arasındaki fısıltılar, mafya figürlerinin ani hareketleri ve uluslararası arenadaki sürpriz zaferler, gündemi domine ediyor. Herkes nefesini tutmuş, bir sonraki hamlenin ne olacağını merak ederken, perde arkasındaki gerçekler yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Bu karmaşa, sadece iç politikayı değil, küresel dengeleri de etkiliyor – peki, bu zincirleme reaksiyonun sonu nereye varacak? Asıl bomba, tam burada patlıyor: Ülkede köklü yapılar sallanırken, bir liderin kritik uyarısı her şeyi değiştiriyor.
İşte o kritik an: Güvenilir kaynaklara göre, MHP lideri Devlet Bahçeli, yakın çevresindeki iki önemli isme –Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz'a– acil bir uyarıda bulunmuş. "Yurtdışına çıkın" talimatı, ikiliyi derhal harekete geçirmiş; her ikisi de Türkiye'yi terk etmiş. Bu haber, henüz resmi kanallardan doğrulanmasa da, Bahçeli'nin devlet içindeki derin istihbarat ağından gelen bir ipucu üzerine şekillenmiş. Dün, Bahçeli'nin kamuoyuna "Her şey yolunda, süreç mükemmel ilerliyor" diye meydan okuyan açıklamalarından sadece saatler sonra bu hamle, ironik bir tezat yaratıyor. Fotoğraflarda bile bir elin gölgesini hissettiren bu uyarı, Bahçeli'nin polis ve güvenlik teşkilatlarındaki eski nüfuzunu hatırlatıyor. Süleyman Soylu dönemindeki o hakimiyet, hâlâ capcanlı – ve şimdi, kara para aklama şebekeleriyle iç içe geçmiş devasa yapılar için bir deprem sinyali.
Bu terk edişin iç dinamikleri, Türkiye'nin karanlık yüzünü aydınlatıyor. Alaattin Çakıcı, tarihsel bir figür olarak mafya dünyasının kilit aktörlerinden; onun sahadan çekilmesi, Saralli gruplarının büyük kısmının hapsedilmiş üyeleriyle birlikte, güç boşlukları doğuracak. Kürşat Yılmaz ise, benzer şekilde, organize suç ağlarının vazgeçilmez bir parçası. Bahçeli'nin bu ikiliyi "arkadaş, yoldaş, hemşehri" diye niteleyerek uyardığı söyleniyor – ama asıl soru: Bu, bir koruma kalkanı mı, yoksa fırtınanın habercisi mi? Devlet içinden gelen bu ipucu, Bahçeli'nin sıradan bir politikacıdan öte, en hassas bilgilere erişen bir strateji ustası olduğunu kanıtlıyor. Yarın daha detaylı bir analiz gelecek; şimdilik, bu hamlenin yarattığı dalgalar, siyasette yeni ittifakları tetikleyebilir. Kara para akışları, yeraltı ekonomisi ve devlet-mafya kesişim noktaları, bir kez daha spot ışıklarının altında.
Dikkatler başka bir kıtaya kayarken, Amerika'dan gelen bir zafer hikayesi umut ışığı yakıyor. New York'un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani, şehrin ilk Müslüman lideri olarak tarihe geçiyor. Ugandalı- Hint kökenli bir göçmen, sosyalist kimliğiyle Trump'ın bile "Asla oy vermeyin" diye uyardığı bu figür, azınlıkların sesi olmayı başarmış. Kampanyasında, kira stabilizasyonu, iş yerlerinde çocuk bakımı ve toplu taşıma ücretlerinin kaldırılması gibi radikal vaatler var – kozmopolit New York'un kalbindeki bu başarı, marjinalleşmiş topluluklara ilham veriyor. Hintliler, Müslümanlar, Yahudiler; hepsi bu kültürel-politik mozaikte birleşmiş. Trump'ın hoşnutsuzluğuna rağmen, Mamdani'nin 10 puanlık farkla zaferi, yerel siyasetin ötesinde bir mesaj: Azınlık politikaları, dev metropollerde bile kazanabilir. Bu, sembolik bir zafer değil; eğer sosyal politikalarını finanse ederse, Cumhuriyetçi-Demokrat ikiliğini sarsacak bir figür doğabilir. Alkışlar ve müzikle kutlanan bu an, küresel göçmen hareketlerine doping etkisi yapacak.
Türkiye'ye dönelim; en sıcak dosya, Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi. Bu, Erdoğan'ın masasındaki en paradoksal karar: Serbest bırakılırsa, siyasetin hukukun üstünde olduğu tescillenir – ama aynı zamanda, diğer siyasi tutuklulara kapı aralanır. 2018'den beri üç AİHM kararı yok sayılmış; sonuncusu 8 Temmuz 2025'te kesinleşmiş, Bahçeli bile "Türkiye için faydalı olur" demiş. Feth Yıldız'ın tweet'inde detaylı yasal yol haritası var: Anayasa Mahkemesi ihlali, yeniden yargılama ve beraat zinciri. Ama Erdoğan'ın takıntısı malum; "Başkan olmana izin vermeyiz" sözünden beri Demirtaş, onun için bir gölge. Gençler üzerindeki etkisi muazzam – tahliye, muhalefeti canlandırır, gerilimi düşürür. Osman Kavala, Figen Yüksekdağ, Ekrem İmamoğlu, Selçuk Mızraklı, Çiğdem Mater, Canan Kaftancıoğlu, Tayfun Kahraman gibi isimler sıraya girer. KHK'lılar, Gülen davasındaki 213 bin sanık... Yüz binlerce dosya bekliyor. Erdoğan, 2004'te insan haklarını anayasaya sokan, 2010'da bireysel başvuru getiren, 2018'de "AİHM bağlamaz" diyen pragmatik lider. Bu test davası, yumuşama sinyali mi yoksa tıkanıklık mı? Tahliye olursa, mecliste komisyon kurulur; olmazsa, gerilim patlar. Bekleyip görelim – bu karar, Erdoğan'ın mirasını şekillendirecek.
Özgür Özel'in dönüşü, başka bir skandalı gün yüzüne çıkarıyor. 2018'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden vakıflara aktarılan 847 milyon TL – TÜRGEV, Ensar, TÜRKVAK, Önder İmam Hatip Derneği, İlim Yayma Vakfı... Dolar 4,80'ken verilen bu para, bugünkü 42 lirayla 8 milyar TL eder. Partizan vakıflara pompalanan kaynaklar, AKP'nin "sadaka ekonomisi"ni besliyor. Özel, dolaylı yoldan bu gerçekleri haykırıyor; internet hesapları kapatılıyor, suçlar örtbas ediliyor. Önder Vakfı Başkanı'nın nazik telefonu bile, gerçeğin ağırlığını hafifletmiyor. Bu akış, son dönemde ne tür oyunlar döndüğünü gösteriyor – her şey, bir anda patlayabilir. Özel'in vurgusu kritik: IMM'nin kasasından çıkan bu trilyonlar, muhalefetin elini güçlendiriyor.
AKP'nin kemik oyu sırrı, bir sosyal enstitü çalışmasında çözülüyor. 2002-2011 arası refah artışı ve muhafazakar seferberlik, desteği %47'ye çıkarmış. 2013-2018'de ekonomik durgunluk ve otoriterleşme, %42-44'e düşürmüş. 2019 sonrası krizler, yolsuzluklar %35'e indirmiş. Bu taban, çalışan olmayanlardan: %28 ev hanımları, %18,7 emekliler – devlet yardımlarına bağımlı bir "sadaka ekonomisi". Performans değil, bağımlılık sürdürüyor. Bu dinamik, Erdoğan'ın elindeki en güçlü koz – ama çatlaklar büyüyor.
Sivas'ta 424 bin ons altın rezervi keşfi, umut verse de gerçekçi değil. Türkiye'nin tahmini 5 bin tonluk altın varlığı 300 milyar dolar eder, ama çıkarma maliyeti yüksek. Ekonomik krizde, 2026 vergi hedefi 15,66 trilyon TL – vatandaş sırtlıyor. Rojava'da ise ABD Ordusu Mühendisler Kolordusu, SDF ile petrol-gaz şirketi kurmuş. 2 bin PKK'lı var; bu, kaynak kapma oyunu. Erdoğan sonrası güç savaşı? Bilal Erdoğan aday, Hakan Fidan'ın diplom skandalı engel.
Bu fırtına, Erdoğan'ı köşeye sıkıştırıyor: Demirtaş'ı bırakıp rahatlama mı, yoksa tıkanıklık mı? Çakıcı-Yılmaz'ın kaçışı, perde arkası manevraları işaret ediyor. İzleyiciler, destek için teşekkürler – yarın 07:00'de devam, acil haberlerde değişir. Türkiye, nefesini tuttu; bu hamleler, yeni bir dönemi müjdeliyor. Heyecan dorukta – siz de bu oyunun parçası olun.





