Dünya

Gazze'de Dikkat Çeken Görüntü: İsrail Liderliği Tepki Gösterdi

Gazze'deki yeniden inşa çalışmaları sırasında ortaya çıkan görüntüler İsrail'de siyasi tartışma başlattı. Netanyahu'nun açıklamaları ve barış anlaşmasına dair detaylar dikkat çekiyor.

Orta Doğu'da son günlerde yaşanan gelişmeler, bölgedeki gerilimlerin farklı boyutlarını gözler önüne serdi. Gazze'de başlayan yeniden inşa çalışmaları, beklenmedik bir siyasi krize dönüştü. Ortaya çıkan görüntüler, İsrail yönetiminde sert tepkilere neden olurken, uluslararası anlaşmaların uygulanmasıyla ilgili tartışmalar alevlendi.

İsrail'in yerle bir ettiği ve hala açlığın, insanlık dışı koşulların devam ettiği Gazze'de, iş makinaları yeniden inşanın temellerini atmak üzere göreve başladı. Molozları kaldıran, ölenlerin bedenlerine ulaşmak için kazı çalışmaları yapan iş makinalarının üzerinde Türk bayrağı dalgalandı. İşçiler, bayrağın gölgesi altında çalıştı. Bu görüntü, İsrailli bakanları çileden çıkardı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "hiçbir Türk'ün Gazze'ye girmediğini ve girmeyeceğini" söylerken, ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance de "kimse İsrail'i zorlayamaz" diye konuştu. Ancak İsrail ve Hamas'ın imzaladığı ve ABD, Katar, Mısır ve Türkiye'nin garantörü olduğu barış anlaşmasına göre Türklerin Gazze'ye girmesi şart koşuldu. Bu durum, Netanyahu'nun açıklamalarıyla anlaşma hükümleri arasında bir çelişki yarattı.

İsrailli Bakan Meirav Cohen, Türk insani yardım örgütlerinin Gazze'de çalışmasına tepki gösterdi. Cohen, "Netanyahu'nun bahsettiği mutlak zafer nerede?" diye sorarak başbakanın söylemlerine eleştirel yaklaştı. İsrail yönetimi içindeki farklı seslerin ortaya çıkması, konunun ne kadar hassas olduğunu gösterdi.

Buna karşın Netanyahu, Türk bayrağı taşıyan çalışanların Türk olmadığını, sadece yardım örgütünün yeleklerini giydiklerini belirtti. Bu açıklama, görüntülerde açıkça görülen Türk bayrağının varlığını açıklamaya yönelik bir girişim olarak yorumlandı. Başbakanın bu yaklaşımı, olayın diplomatik boyutunu hafifletme çabası olarak değerlendirildi.

Netanyahu, geçen hafta 81 kişilik AFAD arama-kurtarma ekibinin Gazze'ye girmesini önlemişti. İsrail Başbakanı, "hiçbir Türk'ü Gazze'ye sokmamak" konusunda kararlı olduğunu belirtti. Bu tutum, barış anlaşmasında Türkiye'ye verilen garantörlük rolü ve Türk ekiplerin bölgeye girmesine dair hükümlerle doğrudan çelişiyor.

AFAD ekibinin Gazze'ye girişinin engellenmesi, insani yardım faaliyetlerinin siyasallaştırılması eleştirilerini beraberinde getirdi. 81 kişilik arama-kurtarma ekibi, enkaz altında kalmış olabilecek insanlara ulaşmak ve hayat kurtarmak amacıyla bölgeye gitmek istiyordu. Ancak Netanyahu'nun kararı, bu çabaları durdurdu.

Netanyahu, Türk askerleri için "bu konuda çok sert fikirlerim var. Tahmin etmek ister misiniz? Bence biliyorsunuz" yorumunu yaptı. Bu ifadeler, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerilimin derinliğini gösterirken, Netanyahu'nun Türk varlığına karşı ne kadar sert bir tutum sergilediğini ortaya koydu. Başbakanın üstü kapalı tehditler içeren bu sözleri, diplomatik dilde oldukça sert kabul edildi.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in "kimse İsrail'i zorlayamaz" açıklaması, Washington yönetiminin Tel Aviv'e verdiği desteği bir kez daha teyit etti. Ancak bu destek, ABD'nin de garantör olduğu barış anlaşmasındaki hükümlerle çelişiyor. Amerika'nın bir yandan anlaşmaya garantörlük yaparken diğer yandan İsrail'in anlaşmayı ihlal etmesine göz yumması, ikili standart eleştirilerini beraberinde getirdi.

Barış anlaşmasında Türkiye, ABD, Katar ve Mısır'ın garantörlüğü altında Türklerin Gazze'ye girmesi şart koşulmuştu. Bu hüküm, yeniden inşa çalışmalarında Türkiye'nin aktif rol almasını öngörüyordu. Ancak Netanyahu'nun tutumu, anlaşmanın ruhuna aykırı bir yaklaşım sergilediğini gösterdi.

Gazze'de molozların kaldırılması ve ölenlerin bedenlerine ulaşılması için yapılan kazı çalışmaları, bölgenin yaşadığı trajedinin boyutlarını gözler önüne seriyor. İş makinalarının çalıştığı alanlar, yakın zamana kadar evlerin, okulların, hastanelerin olduğu yerler. Şimdi ise sadece moloz yığınları var. İşçiler, bu yıkıntılar arasında hayat arayışı içinde.

Türk bayrağının Gazze'de dalgalanması, İsrail yönetiminde farklı tepkilere neden oldu. Kimi yetkililer bunu bir egemenlik sorunu olarak gördü, kimi ise insani yardım faaliyetlerinin doğal bir parçası olarak değerlendirdi. Meirav Cohen'in Netanyahu'ya yönelttiği "mutlak zafer nerede?" sorusu, İsrail içindeki görüş ayrılıklarını yansıtıyor.

Cohen'in eleştirisi, Netanyahu'nun Gazze operasyonunun başarısıyla ilgili söylemlerine bir meydan okuma niteliğinde. Eğer gerçekten mutlak bir zafer kazanıldıysa, Türk insani yardım örgütlerinin bölgede çalışması neden bu kadar rahatsızlık yaratıyor? Bu soru, İsrail yönetiminin kendi içinde yaşadığı çelişkileri ortaya koyuyor.

Gazze'deki insani durum, tüm siyasi tartışmaların ötesinde son derece kritik. Açlık, susuzluk, barınma sorunu ve sağlık hizmetlerinin yokluğu, bölge halkını zor durumda bırakıyor. İnsanlık dışı koşullar devam ederken, yeniden inşa çalışmalarının başlaması en azından bir umut ışığı olarak görülüyordu. Ancak bu çalışmaların bile siyasallaşması, durumu daha da zorlaştırıyor.

İş makinalarının molozları kaldırması, sadece fiziksel bir temizlik değil, aynı zamanda psikolojik bir rahatlama da sağlıyor. Ölenlerin bedenlerine ulaşılması, ailelerin en azından yakınlarını gömebilmesi için gerekli. Ancak bu insani çaba bile siyasi gerilimler nedeniyle engelleniyor.

Türk yardım örgütlerinin Gazze'de çalışması, barış anlaşmasının doğal bir sonucu. Anlaşmada Türkiye'ye verilen garantörlük rolü, sadece sembolik değil, aktif bir katılımı öngörüyor. Yeniden inşa sürecinde Türk ekiplerin yer alması, anlaşmanın ruhuna uygun. Ancak Netanyahu'nun bu duruma karşı çıkması, anlaşmanın uygulanmasında ciddi sorunlar olduğunu gösteriyor.

AFAD'ın 81 kişilik ekibi, profesyonel bir arama-kurtarma birimi. Dünya çapında birçok afet bölgesinde çalışmış, tecrübeli personele sahip. Bu ekibin Gazze'ye girişinin engellenmesi, enkaz altında kalmış olabilecek insanlar için ölüm anlamına gelebilir. Her geçen saat, kurtarılma şansını azaltıyor.

Netanyahu'nun Türk askerlerine yönelik sert ifadeleri, Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni bir gerilim dalgası yaratabilir. "Çok sert fikirlerim var" sözleri, üstü kapalı bir tehdit olarak algılanıyor. "Tahmin etmek ister misiniz? Bence biliyorsunuz" eklentisi ise durumu daha da gergin hale getiriyor.

Uluslararası toplum, Gazze'deki insani krize müdahale etmekte yetersiz kalıyor. Barış anlaşması imzalanmış olsa da, uygulamada ciddi aksaklıklar var. Garantör ülkelerin anlaşma hükümlerinin uygulanmasını sağlama konusunda daha kararlı olması gerekiyor. Aksi takdirde, anlaşma sadece kağıt üzerinde kalacak.

İsrail içindeki siyasi bölünmeler, Netanyahu'nun politikalarını zorlaştırıyor. Meirav Cohen gibi bakanların açık eleştirileri, koalisyon içinde ciddi fikir ayrılıkları olduğunu gösteriyor. "Mutlak zafer" söylemiyle gerçekler arasındaki uçurum, muhalif sesleri güçlendiriyor.

Gazze'de Türk bayrağının dalgalanması, sadece bir simge değil, aynı zamanda umudun ve dayanışmanın bir ifadesi. Yıkımın ortasında, yeniden inşanın başlaması, hayatın devam edeceğinin işareti. İşçilerin bayrağın gölgesi altında çalışması, bu umudu somutlaştırıyor.

Ancak siyasi gerilimler, bu umutları gölgeleyebilir. Netanyahu'nun Türk varlığına karşı sert tutumu, yeniden inşa sürecini yavaşlatabilir. İnsani yardım faaliyetlerinin siyasi hesaplar yüzünden engellenmesi, Gazze halkının acısını daha da artırıyor.

Sonuç olarak, Gazze'de başlayan yeniden inşa çalışmaları sırasında ortaya çıkan Türk bayraklı görüntüler, İsrail yönetiminde sert tepkilere neden oldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hiçbir Türk'ün Gazze'ye girmediğini ve girmeyeceğini söylerken, barış anlaşmasında Türkiye'ye verilen garantörlük rolü ve Türk ekiplerin bölgeye girmesine dair hükümler bu açıklamayla çelişiyor. Netanyahu, 81 kişilik AFAD ekibinin Gazze'ye girişini engellerken, Türk bayrağı taşıyan çalışanların Türk olmadığını iddia etti. İsrailli Bakan Meirav Cohen, "mutlak zafer nerede?" diye sorarak Netanyahu'yu eleştirdi. ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in "kimse İsrail'i zorlayamaz" açıklaması, Washington'un Tel Aviv'e verdiği desteği gösterdi. Gazze'de açlık ve insanlık dışı koşullar devam ederken, yeniden inşa çalışmalarının siyasallaşması insani krizi derinleştiriyor.