Türkiye ekonomisi, yıllardır bir roller coaster gibi inişli çıkışlı bir yolculukta; bir bakıyorsun zirvelere fırlıyorsun, öbür gün dipte debeleniyorsun. 2022'nin o korkunç zirvesinde enflasyon yüzde 85'lere vurmuş, market rafları ateş gibi yanıyordu; 2023'te Merkez Bankası'nın faiz dansıyla biraz nefes alınmıştı, ama 2024 yerel seçimleri sonrası baskılar artmıştı. Hatırlayın, o dönemler dolar fırlamış, gıda fiyatları uçmuş, aileler bütçe hesaplarını defalarca sil baştan yapmıştı. 2025'e girerken, hükümetin Orta Vadeli Programı devreye girmiş, sıkı para politikalarıyla enflasyonu evcilleştirmeye çalışılıyordu – ama eylül ayı, her şeyi değiştiren bir dönüm noktası oldu. Çin ziyareti dönüşünde, havaalanında gazetecilerin karşısına geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, o beklenen sözleri sarf etti; asıl hikaye burada başlıyor, çünkü bu açıklama, sadece bir yorum değil, bir manifesto gibiydi.

Erdoğan Enflasyon

CHP Küçükçekmece'de Yükseldi: Özel'den ABD Çıkışı!
CHP Küçükçekmece'de Yükseldi: Özel'den ABD Çıkışı!
İçeriği Görüntüle

Erdoğan, uçağın merdivenlerinden inerken, mikrofonlara dönüp net konuştu: "Enflasyonda yılı hedeflerimize uygun bir rakamla tamamlayacağımızı düşünüyoruz." Bu cümle, adeta bir ok gibi saplandı kulaklara – çünkü TÜİK'in eylül verileri, aylık enflasyonun yüzde 2,04'te kaldığını, yıllık rakamın ise yüzde 32,95'e gerilediğini göstermişti. Erdoğan, bu düşüşü "pozitif bir trend" diye nitelendirirken, gözlerindeki kararlılık ekranlardan taşıyordu; "Ekonomideki iyileşme, milletimizin sabrının karşılığı" diye ekledi, ses tonu hem güven verici hem de meydan okuyan bir tondaydı. Yanında Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek duruyordu, o da başını sallayarak onayladı – Şimşek, son kabine toplantısında "Faiz indirimleri kontrollü olacak" demişti, ama Erdoğan'ın bu çıkışı, piyasalara yeşil ışık yakmıştı. Dolar/TL 41,30'larda gezinirken, borsa endeksi yüzde 1,5 sıçramış, altın ons fiyatı 3 bin 760 dolardan hafif gerilemişti; yatırımcılar, "Sonunda mı?" diye fısıldıyordu.

Bu açıklama, tesadüf değildi; tam da BM Genel Kurulu sonrası, küresel fırtınaların ortasında gelmişti. Erdoğan, "Çin'le imalat anlaşmaları, ihracatı patlatacak" diye devam etti, sesi coşkulu bir şekilde yükselirken; "2028 sonunda 1,9 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşacağız, enflasyonu tek haneye indireceğiz." Bu hedef, Orta Vadeli Program'ın omurgasıydı – 2026 için yüzde 21,80, 2027 için yüzde 13,20 enflasyon öngörüsü, şimdi gerçekçi geliyordu. Hatırlayın, haziranda Goldman Sachs yıl sonu tahminini yüzde 27'ye revize etmişti; ama eylül verileriyle, piyasa beklentileri yüzde 30'a çekilmişti. Erdoğan, "İşsizliği yüzde 8'in altına indireceğiz, 2,5 milyon yeni istihdam yaratacağız" diye eklerken, elini yumruk yapıp havaya kaldırdı – o an, ekranlardaki grafiklerde TÜFE sepeti dönüyordu, gıda ve enerji kalemlerindeki düşüşler vurgulanıyordu. Şimşek, mikrofonu devralıp "Sektörel beklentiler eylül'de iyileşti" dedi, TCMB derlemesi verileri masaya koyarak; aylık TÜFE'nin yüzde 2,04'le beklentilerin altında kalması, faiz indirim kapısını aralamıştı.

Peki, bu düşüşün arkasında ne var? Erdoğan, "Milletimizin feraseti ve hükümetin kararlılığı" diye yanıt verdi, gülümseyerek; ama rakamlar konuşuyordu – çekirdek enflasyon yüzde 32,05'e gerilemiş, gıda fiyatları mevsimsel baskıdan kurtulmuştu. Çin dönüşü, tam zamanındaydi; Pekin'le imzalanan anlaşmalar, ithalatı ucuzlatacak, tedarik zincirini güçlendirecekti. Erdoğan, "Doğuyu yok edenler hem sandıkta hem yargıda hesap verecek" diye bir yan not düşmedi, ama enflasyonun "düşman" metaforu akıllara geldi – İmamoğlu'nun doğa yorumu gibi, bu da siyasi bir metafor muydu? Piyasalar, Erdoğan'ın sözlerini alkışladı; Borsa İstanbul 9 bin puanı zorladı, tahvil faizleri geriledi. Gelecek ay için beklentiler, aylık yüzde 2,50 medyan tahminle yıllık yüzde 32,38'e işaret ediyordu – ForInvest anketi, bu düşüşü doğruluyordu.

Erdoğan'ın konuşması, sadece ekonomiyle sınırlı kalmadı; "Türkiye'yi kalıcı yüksek gelirli ligine taşıyacağız" diye haykırdı, sesi havaalanının yankısında kaybolurken. Bu, AKP'nin 2028 vizyonuydu – enflasyon tek haneye, büyüme yüzde 5'in üstüne. Şimşek, "OVP ile 2026-2028 makro hedefler netleşecek" diye destekledi, elindeki dosyayı sallayarak; eylül ajandası yoğundu, OVP açıklanacaktı. Hatırlayın, ağustos'ta beklentiler yüzde 1,80'ken gerçek yüzde 2,04 çıkmıştı – ama eylül, sürprizdi. Erdoğan, "Enflasyon sorununu aşacağız, milletimizle birlikte" diye bitirdi, el sallayarak uzaklaşırken; o an, gazeteciler alkışladı, kameralar flaşlarla patladı. Bu, bir liderin güvenini yansıtıyordu – 2025 sonu için yüzde 30 hedefi, şimdi yüzde 27'ye inebilirdi.

Bu müjde, aileleri de coşturdu; market alışverişleri hesaplanırken, "Sonunda ucuzlayacak mı?" sorusu havada uçuşuyordu. Erdoğan, "Program döneminde istihdam artışı" diye vurgu yaptı, genç işsizliğine değinerek; yüzde 8 hedefi, milyonlarca genci umutlandırıyordu. Çin anlaşmaları, ihracatı 300 milyar dolara taşıyacaktı – Erdoğan, "Birlikte aşacağız" derken, Şimşek başını salladı. Piyasa analistleri, "Faiz indirimi ekim'de" diye fısıldıyordu; dolar endeksi 98,2'de sabitlenirken, TL hafif toparlanmıştı. Gelecekte, 2026 enflasyonu yüzde 21,80'e gerileyecekti – OVP, bu yolu aydınlatacaktı.

Erdoğan'ın çıkışı, muhalefeti de harekete geçirdi; İmamoğlu gibi isimler, "Hesap verme zamanı" diyordu, ama Erdoğan, "Hedefler tutulacak" diye rest çekti. Bu, ekonomi siyasetinin kesişimiydi – enflasyon düşüşü, sandıkta da etki yaratacaktı. Şimşek, "Sektörel iyileşme" diye detaylandırdı, grafiklerdeki oklar aşağıyı gösteriyordu. 2025'in son çeyreği, faiz indirimleriyle parlayacaktı – Erdoğan, "Milletimize hayırlı olsun" diye noktaladı, gülümseyerek. Bu sözler, umut tohumları ekti; aileler, bütçelerini yeniden hesapladı.

Sonuçta, Erdoğan'ın enflasyon müjdesi, bir dönemin sonu gibiydi. Yüzde 32,95'le eylül kapandı, hedefler parladı – tek hane hayali, 2028'de gerçek olacaktı. Bu açıklama, sadece rakam değil; bir vizyon – büyüme, istihdam, istikrar. Piyasalar alkışladı, millet bekledi; heyecan dorukta, çünkü yarınlar aydınlanıyor. Erdoğan'ın sesi yankılanıyor: "Tamamlayacağız!"