Türkiye'nin kalbi Ankara, yıllardır hem umutların hem de gizli fırtınaların şehri. Sabah ezanları yükselirken, AŞTİ gibi devasa terminaller binlerce insanı kucaklar; otobüsler, minibüsler, taksiler... Hepsi birer hikaye taşır. Ama 2025'in eylülünde, o hikayelerden biri kanla yazıldı. Hatırlayın, 2024'te artan sınır ötesi tehditler, DEAŞ kalıntılarının sessizce sızmasını getirmişti; istihbarat raporları, İdlib gibi bölgelerden gelen ailelerin "güvenli liman" arayışını fısıldıyordu. Oysa gerçek, bir minibüs şoförünün sıradan sabahından başlayıp, ormanlık bir mezara uzanan bir kâbusa dönüştü. 21 Eylül sabahı, saatler henüz 07:00'yi vururken, AŞTİ'nin tozlu yollarında bir minibüs harekete geçti – ama o gün, her şey değişti. Asıl dehşet burada devreye giriyor, çünkü bu kayıp, sadece bir adamın değil; bir ailenin, bir şehrin ve bir ülkenin acısını tetikledi.

Binali Aslan, 65 yaşında, yılların emektarı bir minibüs şoförüydü; AŞTİ'de yolcu taşıyarak ailesine ekmek götüren, torunlarının yüzünü güldüren sıradan bir adam. 21 Eylül sabahı, her zamanki gibi evden çıktı – kahvaltı masasında "Akşama görüşürüz" demiş, kapıyı çekip minibüsüne binmişti. Ama o gün, AŞTİ'ye varmadı; telefonlar suskundu, minibüs iz bırakmadan kaybolmuştu. Ailesi, önce "Trafik mi yoğun?" diye düşündü; saatler geçtikçe panik büyüdü. Akşam olduğunda, kayıp başvurusu polis ve jandarmaya yapıldı – o an, Ankara'nın emniyet koridorları hareketlendi. Polis, ilk ipucunu MOBESE'lerden yakaladı: İki kimliği belirsiz şahıs, AŞTİ'de Aslan'ın yanına yaklaşmış, "Gölbaşı'na götürün" diye ricada bulunmuştu. Aslan, iyi niyetle onları aracına almış – ama o yolculuk, son yolculuğu oldu. Araç, Hatay yönüne doğru iz bırakmıştı; şüpheliler, minibüsü gasp etmiş, Aslan'ı ise bir kenara atmıştı.

Arama ekipleri, Hatay'dan başlayıp güneye doğru iz sürdü – jandarma ve emniyet, araç takibini 24 saat içinde çözdü. Minibüs, sınır hattında görülmüş; şüpheliler, Suriye'ye sıçramıştı. Bu noktada, hikaye sıradan bir kayıptan ulusal bir operasyona evrildi. İçişleri Bakanlığı, MİT'i devreye soktu; Emniyet İstihbarat ve TEM daireleri, gece gündüz çalıştı. 27 Eylül'de, Mersin'in Tarsus ilçesi Kaburgediği Köyü'nde ormanlık alanda bir ihbar patladı: Jandarma ve emniyetin ortak taraması, toprağın altında bir ceset ortaya çıkardı – Binali Aslan, elleri bağlı, cansız halde gömülmüştü. Otopsi, boğularak öldürüldüğünü gösterdi; şüpheliler, aracı kiralama bahanesiyle onu kandırmış, sonra vahşice katletmişti. Aile, Karşıyaka Mezarlığı'nda gözyaşları içinde toprağa verdi onu – cenaze namazında yüzlerce kişi, "Adalet" diye haykırdı. Ama adalet, sınır ötesinde bekliyordu.

İçişleri Bakanlığı'nın resmi açıklaması, o gün ülkeyi ayağa kaldırdı: Katiller, DEAŞ terör örgütü görüşlerini benimsemiş 14 kişilik bir aileydi – Suriye'ye kaçmışlar, İdlib-Atme bölgesinde saklanmışlardı. MİT Başkanlığı, Emniyet İstihbarat ve TEM'in koordineli çalışmasıyla adresleri pinpoint edildi; Suriye İç Güvenlik Servisi'yle gizli bir ittifak kuruldu. Operasyon, şafak vakti başladı: Teslim ol çağrılarına ateşle karşılık veren şüpheliler, çatışmada ezildi – 8'i ölü, 2'si yaralı, 4'ü sağ yakalandı. Sağ kalanlar, kelepçeli halde Türkiye'ye iade edildi; sorgular, ailenin Ankara'da M.A. ve N.S. adlı iki şahsın evinde konakladığını ortaya çıkardı. Bu ikili, polisin eline düştü – mahkeme, tutuklama kararı verdi. Gasp edilen minibüs, güzergahta bulundu; deliller, DEAŞ'ın lojistik ağına işaret ediyordu. Bakanlık, "Hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah'tan rahmet, ailesine sabır diliyoruz" derken, MİT, emniyet ve jandarmayı tebrik etti – bu, sadece bir intikam değil; terörün köküne indirilen bir darbe idi.

Bu operasyonun perde arkası, istihbarat dünyasının ustalık eseriydi. MİT'in drone'ları ve ajanları, İdlib'in tozlu yollarını taramış; TEM, şüphelilerin telefon sinyallerini kırmıştı. Çatışma anı, saatler süren bir gerilimdi: Teslim ol çağrıları Arapça ve Türkçe yapılmış, ama aile direnmişti – 8 ölüm, DEAŞ'ın radikalizminin bedeliydi. Sağ yakalanan 4'ü, sorguda "Aracı sınır geçişi için istedik" diye yalan söylese de, MOBESE görüntüleri yalanladı: Aslan'ı Gölbaşı yolunda boğmuşlar, Tarsus ormanlarında gömmüşlerdi. Ankara'daki ev sahipleri M.A. ve N.S., aileyi "misafir" diye saklamış; şimdi onlar da hücrelerde. Bu aile, DEAŞ'ın "gölge hücreleri"nden biriydi – 2024'te benzer gruplar, Avrupa'ya sızma girişimlerinde yakalanmıştı. Operasyon, Türkiye'nin sınır güvenliğinin ne kadar keskin olduğunu gösterdi; Suriye İç Güvenlik Servisi'nin rolü, nadir bir işbirliğiydi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, olayı sosyal medyada ateşledi: "Ankara AŞTİ'de nakliyeci Binali Aslan'ı iki terörist kaçırdı, katletti ve Mersin'de gömdü. Bu münferit değil! PKK'lılar kırsalda tespit edildi, PYD provalar yapıyor, TBMM'de Öcalan komisyonu tartışılıyor. İstihbarat, kamyonu bulsun – hangi saldırı için çalındı?" Özdağ'ın paylaşımı, binlerce etkileşim aldı; muhalefet, "Terörle mücadelede zaaf mı var?" diye sorguladı. Ama resmi yanıt net: Bu, DEAŞ'a karşı zafer – 14 kişilik aile, etkisiz hale getirildi. Aileler, Özdağ'ın sözlerini "uyanış çağrısı" diye yorumladı; Aslan'ın oğlu, "Babamın kanı yerde kalmadı" dedi. Sosyal medyada #BinaliAslan etiketi trend oldu; X'te yüzlerce paylaşım, "MİT kahraman" diye haykırdı.

Erdoğan'dan Trump'a F-35 Mesajı: "Bizi Programdan Çıkarttınız, Hatırlatayım"
Erdoğan'dan Trump'a F-35 Mesajı: "Bizi Programdan Çıkarttınız, Hatırlatayım"
İçeriği Görüntüle

Bu cinayet, Türkiye'nin terörle mücadelesinin bir kesiti. 2025'in eylülünde, DEAŞ kalıntıları hâlâ pusuda; İdlib gibi bölgeler, sığınakları. Aslan'ın ölümü, sıradan bir gasp sanılmıştı – ama istihbarat, DEAŞ bağlantısını açığa çıkardı. Gelecekte ne olacak? Sağ yakalananlar, mahkemede yargılanacak; ifadeleri, daha büyük bir ağa işaret edebilir. MİT'in operasyonu, sınır ötesi tehditleri azaltacak; ama Özdağ gibi isimler, "Münferit değil" diye uyarıyor. PKK ve PYD hareketleri, bu olayı gölgelese de, Aslan'ın hikayesi umut verdi – adalet, gecikse de geliyor. Ailesi, taziyeleri kabul ederken, "Babamız gurur duyacak" dedi.

Heyecan dorukta, çünkü bu operasyon sadece bir son değil; yeni bir başlangıç. DEAŞ'ın 14 kişilik hücresi çökertildi, ama gölgeler hâlâ var. MİT'in zaferi, Türkiye'nin kalkanı – Aslan'ın kanı, bu kalkanı güçlendirdi. Sınırlar titizlikle korunuyor; bir sonraki hamle, belki daha büyük bir ağa. Bu hikaye, kahramanlık ve kayıplarla dolu; ama sonunda, adalet kazanıyor. Binali Aslan, toprağın altında huzurlu mu? Evet, çünkü katilleri, cehenneme postalandı.