İstanbul'un kalabalık sokaklarında, bir törenin coşkusu her yeri sarmıştı. Sultanbeyli'nin meydanı, bayraklarla donanmış, alkışlarla inliyordu. Otobüsler sıralanmış, kalabalık sabırsızca bekliyordu. Hava serin ama heyecan sıcacıktı; sanki bir festival gibiydi, ama bu festivalin yıldızı bambaşkaydı. Yıllardır yol kenarlarında, miting aralıklarında küçük jestlerle gönülleri fetheden bir figür, bugün farklı bir yol izleyecekti. Kimse tam olarak ne beklediğini bilmiyordu, ama o an geldiğinde herkes donup kaldı. Bu, sıradan bir açılış mıydı, yoksa bir dönemin simgesi mi?
Asıl bomba, kürsüde patladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sultanbeyli Toplu Açılış ve Temel Atma Töreni'nde, 41 projenin açılışını ve 9 projenin temel atmasını gerçekleştirirken, birden çocukları sahneye davet ettirdi. Kalabalığın arasından seçilen minikler, utangaç adımlarla yukarı çıktı. Gözler faltaşı gibi açıldı; Erdoğan, cebinden çıkardığı banknotları tek tek dağıtmaya başladı. Yüzlerdeki şaşkınlık, yerini sevinç çığlıklarına bıraktı. Toplam değeri 8 milyar 425 milyon lirayı bulan yatırımların gölgesinde bu jest, törenin en unutulmaz anı oldu. Erdoğan, çocuklara gülümseyerek, "Alın bakalım, harçlık olsun" der gibi uzattı paraları; sanki yılların birikmiş sıcaklığını aktarıyordu. Ama bu, sadece bir anlık mutluluk muydu, yoksa daha derin bir mesaj mı?
Hatırlayın, bu tür sahneler yeni değil. 2023'te, Kahramanmaraş ve Gaziantep merkezli depremin yaralarını sarmak için Adıyaman'a gittiğinde, helallik istemiş, ardından depremzede çocuklara para dağıtmıştı. O görüntüler sosyal medyayı sallamış, "Popülizm mi, yoksa samimiyet mi?" tartışmalarını alevlendirmişti. Afşin ilçesinde de benzer bir sahne yaşanmış; MHP lideri Devlet Bahçeli ve BBP başkanı Mustafa Destici'yle birlikteyken, AFAD çadırlarında vatandaşlara cebinden para uzatmıştı. Bir vatandaş "Para dağıtma reis" diye seslenirken, Erdoğan çakı selamlarla karşılık vermişti. O dönem eleştiriler yağmur gibi yağmıştı: Bazıları "Devletin parası cepten mi çıkıyor?" diye sormuş, diğerleri "Duygusal bir bağ kurma çabası" diye savunmuştu. Yazar Alev Alatlı bile devreye girmiş, "Duyarsızlıkla suçlanması acımasızlığın ötesinde şuursuzluk" demişti. Çanakkale'de Şehitler Abidesi'nde Poyraz adlı çocuğa 200 TL verirken, "Anladı, parayı tanıyor" sözleri ise efsaneleşmişti.
Sonra 2025'e geldik. Ocak ayında Diyarbakır'da, gençlere bir tomar para dağıtırken bir çocuk kalabalıktan bayılmıştı. O anlar yürekleri burkmuş, ama Erdoğan durmamıştı. "Biz milletimize son nefesimize kadar hizmet edeceğiz" diye haykırdığı mitinglerde, bu jestler hep bir ritüel gibi tekrarlanıyordu. Sultanbeyli'de ise işler farklılaştı: Artık yol kenarı değil, spot ışıklarının altında, kürsüdeydi. Otobüsü sağa çektirme geleneği yerini sahne şovuna bırakmıştı. Neden mi? Belki de 1000 günlük kampanyaların gölgesinde, muhalefetin sokaklardaki gücüne karşı bir halka dokunma hamlesi. Veya İstanbul'un fahiş kira artışlarına karşı verdiği "İlk kez kiralık sosyal konut kampanyası" müjdesinin sıcaklığını pekiştirmek için. Erdoğan, konuşmasında "İstanbul'daki kira artışlarını dengelemek için devlet olarak devreye giriyoruz" demiş, alkışları toplamıştı. Ama o banknotlar, müjdenin ötesinde bir simgeydi.
Sosyal medya, saniyeler içinde alev aldı. X'te #ErdoğanParaDağıttı etiketi trend olurken, binlerce paylaşım yağdı. Bazıları "Halkın parası reklamlık banknot oldu" diye veryansın etti; Solcu Gazete gibi hesaplar, "Yine aynı numara" diye ironiye sardı. Jurnal ve Yurt ve Dünya gibi mecralar, videoları paylaşarak "Popülist jest mi, yoksa içtenlik mi?" diye sorgulattı. Muhalefet cephesinden ses çıkmadı hemen, ama Özgür Özel'in CHP'si, sokaklardaki 1000 günlük maratonunda bu tür hamleleri "Umut sömürüsü" diye yaftalamaya hazır gibi. Hatırlayın, CHP'nin para sayma görüntüleri Erdoğan tarafından "Deste deste para, kimse izah edemiyor" diye eleştirilmişti; şimdi roller mi değişiyordu? İYİ Parti, DEM Parti, Saadet... Resepsiyonlardaki gülümseyen fotoğraflar unutulmuş, yerini bu sahneler almıştı.
Bu jestin zamanlaması da manidardı. Tören, Gazze'deki soykırıma dikkat çeken bir konuşmayla başlamış; Erdoğan, "Mazlumların sesi olduk, BM'de fotoğraflarla acıları gösterdik" demişti. Sonra iç politikaya dönmüş: "Bir konsere harcadıkları para, dedikleri rakamdan fazla" diye muhalefeti tiye almış, "Seçim kazanmak için umut sömürüsüne tevessül etmedik" diye eklemişti. Sultanbeyli gibi AKP'nin kalesi bir ilçede, 50'ye yakın projenin açılışı, tabanı konsolide etmek içindi belli. Ama para dağıtma anı, her şeyi gölgede bıraktı. Çocukların yüzlerindeki o parıltı, izleyenleri duygulandırdı; ama eleştirmenler, "SGK prim borçları ödenmezken, bu banknotlar neyin nesi?" diye sordu. Ekonomi rekor enflasyonla boğuşurken, gençler umutsuz, esnaf dertli... Bu sahneler, geçici bir teselli miydi?
Düşünün bir: Yıllar önce, 2010 referandumunda yargıyı dönüştüren Erdoğan, 2017'de başkanlığı getiren paketle ülkeyi yeniden şekillendirmişti. Şimdi, 2025'te, erken seçim fısıltıları arasında, Şamil Tayyar gibi isimler "2026'da yeni anayasa referandumu" diye kulisleri ısıtıyor. Bu jestler, o referandumun zeminini mi hazırlıyor? Yoksa, 2028 genel seçimlerine bir ön ısınma mı? Diyarbakır'daki bayılma olayı gibi, Sultanbeyli'de de bir çocuk "Teşekkürler reis" diye sarılmıştı; o anlar, videolarda dönüp duruyordu. Ama riskler de var: 2017 referandumu aileleri bölmüş, dostlukları koparmıştı. Şimdi, bu banknotlar benzer bir ayrışmaya yol açar mı?
Ankara'daki fısıltılar artıyor. Muhalefet, "Biz sokaklardayız, gazın copun karşısında" diye haykırırken, Erdoğan kürsülerden "Milletin yanındayız" diyor. Sultanbeyli, bu savaşın bir cephesiydi. Proje açılışları, yollar, köprüler... Hepsi somut; ama para jesti, duygusal bir köprü. Gelecekte ne olur? Eğer referandum gelirse, bu sahneler propaganda malzemesi mi olur? Veya tarikatlar, cemaatler benzer jestlerle sahneye mi iner? Laiklik tartışmaları yeniden alevlenir mi? Sorular, geceleri uyutmuyor.
Bu hikaye, sadece bir tören değil; bir milletin nabzı. Erdoğan'ın eli çocukların avucunda, banknotlar uçuşurken, Türkiye'nin kalbi attı. Bazıları alkışladı, bazıları iç çekti. Ama bir şey kesin: Siyaset, duygularla besleniyor. Yarın başka bir il, başka bir kürsü... Belki Diyanet Akademisi gibi köprüler, bu jestleri de bağlar. İzleyin, hissedin; çünkü bu, bitmeyen bir serüven. Heyecan, dorukta; sonraki sahne ne getirecek?
Peki ya sonrası? Eğer bu jestler çoğalırsa, muhalefet nasıl cevap verecek? Erken seçimde sandıkta ne diyecek millet? İstanbul'un kiraları düşer mi, yoksa yeni fırtınalar mı esecek? Kulisler kaynıyor, X'te fırtına esiyor. Bu banknotlar, bir umut mu, yoksa tuzak mı? Zaman, her şeyi gösterecek. Ama şu an, sadece o çocuk gülümsemeleri var akıllarda. Ve onlar, en saf gerçeklik.
Bu makaleye eşlik edecek bir görsel için, Erdoğan'ın Sultanbeyli töreninde kürsüde çocuklara para verirken çekilmiş manşet resmini temel alarak farklı açılardan gerçekçi bir versiyon üretmek istiyorum. 1280x720 boyutlarında, sahne ışıkları altında, kalabalık arka planda, Erdoğan'ın gülümseyen yüzü ve çocukların heyecanlı ifadeleriyle, hafif dramatik bir kompozisyon. Renkler sıcak tonlarda, kırmızı ve altın sarısı hakim. Bunu generate etmemi ister misin?
            
            
                            
                            
                            



