Kış aylarının yaklaşmasıyla hanelerin en büyük kaygılarından biri, enerji giderleri oluyor. Soğuk havalar kapıya dayanırken, elektrik tüketimi doğal olarak artıyor ve bu durum bütçeleri zorluyor. Özellikle kalabalık aileler, eski cihazlar kullananlar veya yalıtımı zayıf evlerde yaşayanlar, faturaların nasıl şekilleneceğini merakla bekliyor.

Ocak 2026'da yürürlüğe girecek yeni elektrik tarifesi, mesken aboneleri için yıllık tüketim sınırını 4 bin kilovatsaate indiriyor. Bu sınırı aşan haneler, sübvansiyonlu fiyat yerine piyasa maliyetine yakın "son kaynak tedarik tarifesi" üzerinden ödeme yapacak. Meslek örgütlerinin hesaplamalarına göre, bu değişiklik faturalarda yüzde 50 ila yüzde 80 arasında artış yaratabilir.
Örneğin, aylık 900 lira fatura ödeyen bir hane, yeni sistemde 1.500 ila 1.800 lira arasında bir tutarla karşılaşabilecek. Daha yüksek tüketimli hanelerde ise 1.500 liralık fatura, 2.500 liranın üzerine çıkma riski taşıyor. Bu "görünmez zam" olarak nitelendirilen düzenleme, özellikle elektrikli ısıtıcı veya klima kullanan, nüfusu kalabalık aileleri doğrudan etkileyecek.
EPDK'nın 2024 verilerine göre, meskenlerde toplam elektrik tüketimi 75 milyar 91 milyon kilovatsaat seviyesinde. Ülke genelinde 26 milyon 599 bin 261 hane bulunurken, aile başına ortalama yıllık tüketim 2 bin 824 kilovatsaat olarak hesaplanıyor. Bu ortalama, yeni sınırın altında kalsa da, kış aylarında ısınma amacıyla tüketim artışı yaşayan haneler sınırı kolayca aşabilir.
TÜİK'in 2024 Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri, enerji yoksulluğunun boyutlarını gözler önüne seriyor. Medyan gelirin yüzde 60'ının altında yaşayan hanelerin yüzde 43,2'si evini yeterince ısıtamadığını belirtiyor. Orta gelir grubunda bu oran yüzde 20,7'ye düşerken, üst gelirde yüzde 5,6'ya iniyor. Asgari ücretle geçinen aileler, bu kırılgan grubun içinde yer alıyor.
Enerji tüketim dağılımı da ısınmanın faturadaki ağırlığını gösteriyor. Konutlarda enerjinin yaklaşık yüzde 65,35'i alan ısıtmaya, yüzde 11,91'i su ısıtmaya, yüzde 7,71'i pişirmeye, kalan yüzde 14,09'u ise aydınlatma ve elektrikli aletlere gidiyor. Avrupa Birliği ortalamalarıyla benzerlik gösteren bu dağılım, düşük gelirli hanelerde daha ağır bir yük oluşturuyor.
Evdeki elektrik tüketiminde en büyük payı buzdolabı alıyor, yaklaşık yüzde 30. Aydınlatma yüzde 28, elektrikli fırın ve ocaklar yüzde 10, televizyon yüzde 10, çamaşır makinesi yüzde 7, bulaşık makinesi yüzde 6, ütü yüzde 4, süpürge yüzde 3, saç kurutma makinesi ise yüzde 2 civarında pay sahibi. Bu kalemler, yıl boyunca sürekli tüketim yaratıyor.
Gizli tüketiciler olarak bilinen stand-by modu da faturayı şişiriyor. Kapalı görünen cihazlar, modemler, uydu alıcıları ve şarj aletleri, toplam tüketimin yüzde 5 ila 10'unu oluşturabiliyor. Örneğin, bir modem ayda 8-10 kilovatsaat, stand-by'daki televizyon yıl boyunca 40-50 kilovatsaat ek yük getirebiliyor.
Mekânda Adalet Derneği'nin İstanbul Maltepe'deki araştırması, enerji yoksulluğunun sahadaki yansımalarını belgeliyor. Katılımcıların yüzde 42'si yalnızca tek odayı ısıtabildiğini, yüzde 36'sı elektrikli ısıtıcı kullanmak zorunda kaldığını ifade ediyor. Yalıtımsız konutlar ve rutubet, ısı kaybını artırarak tüketimi zorunlu kılıyor.
Genel nüfusta beklenmedik harcamaları karşılayamayanların oranı yüzde 31,8. Konut masraflarını çok ağır yük görenler yüzde 13,6, borç ve taksitleri ağır bulanlar ise yüzde 12,5. Bu çoklu baskı, enerji giderlerindeki artışın kriz etkisi yaratabileceğini ortaya koyuyor.
Yeni tarife, sübvansiyonların daralmasıyla haneleri piyasa gerçekleriyle yüzleştiriyor. Kalabalık aileler, eski ve verimsiz cihaz sahipleri, elektrikle ısınanlar en riskli gruplar arasında. Ortalama tüketim sınırın altında olsa da, bölgesel farklılıklar ve yaşam koşulları sınırı aşmayı kolaylaştırıyor.
Tasarruf önerileri, orta gelir grubunda etkili olurken, alt gelirlerde ısınma kısıtlaması zaten yaygın. Çocukların montla ders çalıştığı, çamaşırın seyrek yıkandığı haneler, yapısal sorunların göstergesi.
Bu düzenleme, enerji maliyetlerini yalnızca teknik bir konu olmaktan çıkarıp, barınma, sağlık ve eğitimle iç içe bir yaşam standardı meselesi haline getiriyor. Milyonlarca hane için elektrik faturası artışı, günlük hayatı doğrudan etkileyecek.
Sonuç olarak, 2026 elektrik tarifesi değişiklikleri, enerji yoksulluğunu derinleştirme potansiyeli taşıyor. Fatura artışları ve tüketim sınırları, haneleri tasarrufa zorlarken, yapısal çözümlerin önemi bir kez daha öne çıkıyor. Kış mevsimi yaklaşırken, bu gelişmeler bütçeleri daha da sıkıştıracağa benziyor.




