Döviz Piyasasında Hareketli Dakikalar: Rakamlar Yerinde Durmuyor!
Döviz Piyasasında Hareketli Dakikalar: Rakamlar Yerinde Durmuyor!
İçeriği Görüntüle

Ekonomik gündem son günlerde milyonlarca çalışanın en çok merak ettiği konuları barındırıyor. Özellikle ücret belirleme süreçleri, günlük geçim koşullarını doğrudan şekillendiren unsurların başında geliyor. Bu alanda yapılan açıklamalar, geniş kesimlerde büyük ilgi uyandırıyor.

Asgari ücret tespit komisyonunun yapısı uzun yıllardır tartışma konusu oluyor. Komisyonun işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşması, karar alma mekanizmasının adil olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Geçen yılki boykot kararı, bu eleştirilerin bir yansıması olarak öne çıkıyor. 24 Aralık 2024'te alınan boykot kararı, komisyonun adaletsiz yapısına dikkat çekmek amacıyla haklı bir adım olarak değerlendiriliyor.

Komisyona katılım tecrübesi 50 yılı aşan sendika temsilcileri, 2000'den beri 29 toplantıya katıldıklarını belirtiyor. Bu toplantılarda sadece 3 kez kabul oyu verilirken, 26 kez boykot edildiği ifade ediliyor. Son dönemlerde işçileri temsil eden heyetin gazeteci, kuaför, enerji işçisi ve yol işçisi gibi farklı mesleklerden oluşması, temsiliyetin yetersizliği eleştirilerini artırıyor. 20 günlük yoğun toplantılar, eğitim süreçleri ve kapalı kapılar ardında alınan kararlar, şeffaflık eksikliğini vurguluyor.

Mevcut asgari ücret seviyesi 22 bin TL olarak uygulanırken, hiçbir sendikada bu ücretle çalışan işçi bulunmadığı iddia ediliyor. Kamu sektöründe memurlara yüzde 5 ila 15 arasında ek zam yapılabilmesi, asgari ücretin dolaylı etkilerini gösteriyor. Küçük işletmelerde, 10-15 çalışanı olan marketler, kasaplar, berberler ve restoranlarda asgari ücretin yaygın kullanımı, milyonları ilgilendiren bir gerçeklik haline geliyor.

Komisyon yapısında değişiklik talebi güçlü şekilde dile getiriliyor. 15 kişilik eşit temsiliyet önerisi (5 işçi, 5 işveren, 5 hükümet), işveren ve hükümet arasındaki yakın uyumun yüzde 99 oranında olduğu iddiasıyla destekleniyor. Bu işbirliğinin işçilerin aleyhine işlediği görüşü, tartışmaları derinleştiriyor.

Asgari ücretin yetersizliği, yaşam maliyeti artışlarıyla daha da belirgin hale geliyor. Gıda, eğitim, kira ve ulaşım giderlerindeki yükselişler, alım gücünü eritiyor. Yüzde 14,38'lik enflasyon kaybı, ücretlerin gerçek değerini düşürüyor. Bu nedenle asgari ücretin "yaşam ücreti" seviyesine çıkarılması talebi ön plana çıkıyor. Sepet hesaplamalarının daha gerçekçi yapılması, gıda fiyatlarındaki artışların dikkate alınması isteniyor.

Önerilen rakamlar arasında 30 bin TL'den 60 bin TL'ye kadar geniş bir yelpaze bulunuyor. Ancak sendikalar arası birlik eksikliği, ortak bir talep oluşmasını engelliyor. Yüksek Tahkim Kurulu'nun geçmişte yüzde 40-45 enflasyon karşısında sadece yüzde 10-15 zam vermesi, anti-demokratik yapı eleştirilerini güçlendiriyor. Kurulu'nun 9 üyeden oluşması ve sadece 1 işçi temsilcisinin bulunması, kararların dengesizliği iddialarını destekliyor.

Karar süreçlerinin 40 kişilik yönetim kurulu önünde açıkça açıklanması talebi de gündemde. Hükümet ve işverenlerin şeffaflık konusunda adım atması bekleniyor. Asgari ücret zammı, sadece doğrudan çalışanları değil, kamu zamlarını ve genel ücret politikalarını dolaylı olarak etkiliyor.

Enflasyon kaybının telafisi, geçen yılın kayıplarının eklenmesi gibi talepler, görüşmelerin ana eksenini oluşturuyor. Ekonomik sorunların derinliği, işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamada zorluklar yaşadığı gerçeğini ortaya koyuyor. Bu çıkışlar, asgari ücret zammı sürecini daha da hareketlendirecek nitelikte.

Asgari ücret 2026 tahminleri, enflasyon beklentileri ve komisyon görüşmeleri gibi konular, herkesin yakından izlediği gelişmeler arasında yer alıyor. Bu tartışmalar, alım gücünün korunması ve adil ücret politikaları açısından kritik önem taşıyor. Önümüzdeki dönemde komisyon kararları, milyonlarca çalışanın geleceğini şekillendirecek. Bu analizler, gerçekçi bir bakış açısıyla ekonomik dengeleri anlamaya katkı sağlıyor.