Uluslararası ilişkilerde dengelerin pamuk ipliğine bağlı olduğu bu dönemde, dünya gündemini bir anda değiştiren bir açıklama geldi. Birleşik Devletler'in eski başkanı Donald Trump'ın Hamas'a yönelik yaptığı sert çıkış, yalnızca diplomatik kanallarda değil, tüm dünyada yankı uyandırdı. Bu tehdit, sadece bir söylem olmaktan çok öte, Ortadoğu'daki karmaşık ilişkiler ağının ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Kamuoyu, bu restleşmenin nereye varacağını merak ederken, o sözlerin perde arkasında yatan gerçekler, çok daha derin bir tabloyu gözler önüne seriyor.

Donald Trump'ın Hamas'a yönelik "Bu son uyarım!" diyerek yaptığı çıkış, rehinelerin serbest bırakılması için net bir süre belirlemesiyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Eğer rehineler o zamana kadar teslim edilmezse, tüm dünyanın Hamas'ın başına yıkılacağı tehdidinde bulunan Trump, bu sözleri sarf ederken aslında Washington'ın bu konudaki hayal kırıklığını ve değişen politik yaklaşımını da ortaya koyuyordu. Bu açıklama, Beyaz Saray'ın Katar üzerinden Hamas ile doğrudan temas kurduğunu duyurmasından sadece birkaç saat sonra gelmesiyle de uluslararası ilişkilerde nadir rastlanan bir duruma işaret ediyordu. Rehineler arasında Amerikan vatandaşlarının da olması, konunun ABD için ne kadar hayati önem taşıdığının bir göstergesiydi ve Trump'ın bu duruma bizzat müdahil olması da bu nedenle şaşırtıcı değildi.

Bu olay, son beş yılda ABD'nin Ortadoğu politikasında yaşanan büyük değişimlerin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Eski dönemde, ABD, Ortadoğu'da genel olarak istikrarı korumayı ve terör örgütleriyle mücadele etmeyi hedefleyen, ancak karmaşık bölgesel dinamikler içinde bazen belirsiz kalan bir politika izliyordu. Ancak Trump'ın liderliğindeki dönem, bu yaklaşımı kökten değiştirdi. "Önce Amerika" mottosuyla hareket eden Trump, Ortadoğu'daki geleneksel müttefikleriyle bile zaman zaman gerilim yaşadı. Bu dönemin en belirgin özelliklerinden biri, İsrail ve bazı Arap ülkeleri arasında imzalanan "İbrahim Anlaşmaları" gibi normalleşme adımlarıydı. Bu anlaşmalar, bir yandan İsrail'i bölgedeki diğer aktörlerle bir araya getirirken, diğer yandan Filistin davasını ikinci plana attığı gerekçesiyle eleştirilere maruz kaldı.

AB-ABD Zirvesinden Şok Çıkış: Asya Devleri Çin ve Hindistan'a Yüzde Yüz Gümrük Vergisi Kapıda Mı?
AB-ABD Zirvesinden Şok Çıkış: Asya Devleri Çin ve Hindistan'a Yüzde Yüz Gümrük Vergisi Kapıda Mı?
İçeriği Görüntüle

Son beş yıl içerisinde Hamas'a yönelik uluslararası tepkiler de büyük bir dönüşüm yaşadı. 7 Ekim 2023'te İsrail'e yönelik Aksa Tufanı operasyonu sonrasında, Batılı ülkelerin çoğu Hamas'ı kesin bir dille kınarken, Türkiye gibi bazı ülkeler itidal çağrısında bulundu. İran ve Irak gibi ülkeler ise Hamas'a desteklerini açıkladı. Bu durum, Hamas'ın uluslararası alandaki konumunu daha da karmaşık hale getirdi. Trump'ın son uyarısı, bu karmaşık tablonun içinde Hamas'ın ne kadar zor bir duruma düştüğünü de gösteriyor. Bir yandan uluslararası arenada izole olma riskiyle karşı karşıya olan örgüt, diğer yandan kendi halkı ve destekçileri nezdinde direniş sembolü olarak görülmeye devam ediyor.

Trump'ın bu sert çıkışının, bir sonraki başkanlık dönemi için de bir sinyal olduğu düşünülüyor. Eğer yeniden seçilirse, Ortadoğu'daki politikasının daha kararlı ve çatışmacı olabileceği yönünde güçlü sinyaller veriyor. Bu durum, bölgenin geleceğini daha da belirsiz hale getiriyor. Rehinelerin serbest bırakılıp bırakılmayacağı, bu tehdidin ne kadar ciddiye alınacağı ve ABD ile Hamas arasındaki bu temasın nasıl bir sonuca ulaşacağı, tüm dünyanın merakla takip ettiği bir konu haline geldi. Herkes, bu siyasi satranç oyununda bir sonraki hamlenin ne olacağını beklerken, Ortadoğu'daki gerilimin daha da artacağı ve bölgenin yeni bir istikrarsızlık döngüsüne girebileceği yönündeki endişeler de giderek yükseliyor. Bu süreç, sadece Hamas'ın değil, aynı zamanda Ortadoğu'daki tüm dengelerin ve aktörlerin yeniden sınandığı bir dönem olarak tarihe geçecek.