2025 yılı, küresel çatışmaların çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Savaşlar, şiddetin ötesinde, milyonlarca masum hayatı açlık ve yoksullukla yüz yüze bıraktı. Bu durum, sadece istatistiklerden ibaret değil; her bir rakamın arkasında, hayatta kalmak için mücadele eden bir çocuk var. Ancak asıl trajedi, bu krizin önlenebilir olması ve uluslararası toplumun müdahalesiyle değişebilecek bir gerçeklik taşıması.

Save the Children'ın yayınladığı yeni rapora göre, 2025'te çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşayan çocuk sayısı dramatik bir artış gösterdi. Özellikle Afrika, Orta Doğu ve Asya'daki sıcak çatışma alanları, beslenme yetersizliğini tetikleyerek 63 milyon çocuğu akut açlık riskiyle karşı karşıya bıraktı. Bu rakam, önceki yıllara kıyasla yüzde 20'lik bir yükselişi temsil ediyor ve çatışmaların gıda güvenliğini nasıl doğrudan baltaladığını kanıtlıyor. Raporda vurgulanan nokta, bu çocukların sadece yiyecek eksikliğinden değil, aynı zamanda sağlık hizmetlerine erişim eksikliğinden de muzdarip olduğu. Örneğin, çatışma bölgelerindeki okulların kapanması ve tarım arazilerinin tahrip edilmesi, uzun vadeli açlık döngülerini pekiştiriyor.

Rapor, belirli ülkelerdeki durumları detaylı bir şekilde ele alıyor. Yemen'de devam eden iç savaş, milyonlarca çocuğu yetersiz beslenmeyle baş başa bırakırken, Sudan'daki çatışmalar tarım üretimini yüzde 40 oranında düşürdü. Bu, yerel pazarların çöküşüne ve gıda fiyatlarının fırlamasına yol açtı. Benzer şekilde, Ukrayna'daki savaş, küresel tahıl tedarik zincirlerini etkileyerek Afrika'daki ülkeleri dolaylı yoldan vurdu. Rapora göre, bu bölgelerde yaşayan çocukların yüzde 15'i kronik yetersiz beslenme belirtileri gösteriyor, ki bu da büyüme geriliği ve bağışıklık sistemi zayıflığına neden oluyor. Uzmanlar, bu çocukların gelecekteki sağlık sorunlarının, obezite riskinden bilişsel gelişim bozukluklarına kadar uzanabileceğini belirtiyor.

Çatışmaların açlık üzerindeki etkisi, sadece fiziksel yıkımla sınırlı kalmıyor. Raporda, psikolojik boyutlar da vurgulanıyor. Çocuklar, ailelerini kaybetme korkusuyla birlikte, yiyecek bulma stresini yaşıyor. Bu durum, eğitim fırsatlarını da baltalıyor; zira aç bir çocuk, okulda odaklanamıyor. 2025 verilerine göre, çatışma bölgelerindeki okul terk oranları yüzde 30'a ulaştı. Ayrıca, cinsiyet eşitsizliği bu krizde belirginleşiyor: Kız çocukları, erkeklere göre daha fazla açlık riski taşıyor, çünkü aileler sınırlı kaynakları erkeklere öncelikli olarak tahsis ediyor. Bu, uzun vadede toplumsal dengesizlikleri derinleştiriyor.

Rapor, iklim değişikliğinin çatışmalarla birleştiğinde açlık krizini nasıl katmerleştirdiğini de inceliyor. Kuraklık ve sel gibi doğal afetler, zaten hassas olan tarım sistemlerini çökertiyor. Örneğin, Sahel bölgesinde, çatışmalarla birleşen kuraklık, 10 milyon çocuğun gıda erişimini engelledi. Bu kombinasyon, göç dalgalarını tetikliyor ve komşu ülkeleri de etkiliyor. Raporda, bu göçlerin yeni çatışmalara zemin hazırladığına dikkat çekiliyor, böylece kısır bir döngü oluşuyor.

MSF Toplu Katliamları Kınıyor ve Tehlike Altındaki İnsanları Uyarıyor
MSF Toplu Katliamları Kınıyor ve Tehlike Altındaki İnsanları Uyarıyor
İçeriği Görüntüle

Uluslararası yardım kuruluşlarının rolü, raporda kritik bir yer tutuyor. Ancak, fon eksikliği nedeniyle müdahaleler yetersiz kalıyor. 2025'te, yardım çağrılarının sadece yüzde 40'ı karşılandı, bu da milyonlarca çocuğun kaderini belirliyor. Raporda, acil müdahale stratejileri öneriliyor: Gıda yardımlarının artırılması, barış anlaşmalarının teşvik edilmesi ve yerel tarım projelerinin desteklenmesi. Bu stratejiler, sadece kısa vadeli rahatlama değil, sürdürülebilir çözümler sunmayı hedefliyor.

Çocukların bu krizden kurtulması için, hükümetlerin ve uluslararası örgütlerin işbirliği şart. Rapora göre, erken müdahale ile açlık oranları yüzde 25 azaltılabilir. Ancak, gecikmeler, nesiller boyu sürecek hasarlara yol açıyor. Bu çocuklar, yarının liderleri olmalı; ama açlıkla savaşırken potansiyellerini kaybediyorlar.

Sonuç olarak, 2025'in bu acı tablosu, küresel topluma bir uyarı niteliğinde. Çatışmaların çocukları açlığa mahkum etmesi, insanlığın ortak başarısızlığı. Acil eylem alınmazsa, bu rakamlar artmaya devam edecek ve dünya, daha büyük bir insani felaketle yüzleşecek.