Filistin'in yankılanan feryadı, yıllardır dünya vicdanını sızlatıyor, değil mi? O dar sokaklar, o yıkıntıların arasından yükselen umut çığlıkları... Türkiye'de her bayrak asılışında, her dua okunuşunda hissediyoruz o acıyı, o direnişi. Hatırlayın, 7 Ekim 2023'te başlayan o karanlık sayfa, Gazze'yi bir açık hava mezarlığına çevirdi; çocuklar, kadınlar, masum hayatlar birer birer soldu. Ama tam da burada, umutsuzluğun ortasında, dayanışma rüzgarları esiyor. Siyasi partiler, sivil toplum, sıradan insanlar... Hepsi, bir araya gelerek "Yeter!" diyor. İstanbul'un tarihi meydanları, bu sesin en güçlü yankı tahtası oluyor; Eyüpsultan gibi kutsal bir yer, adeta bir dua platformuna dönüşüyor. Peki, ya bu seferki? Trump-Erdoğan zirvesi kapıdayken, muhalefetin bu hamlesi ne anlama geliyor? Bir tesadüf mü, yoksa hesaplı bir strateji mi? Sabredin, çünkü meydandaki o ateş, sadece bir miting değil; bir dönemin habercisi gibi parlıyor.

İşte o ateşin ilk kıvılcımı: 24 Eylül 2025 akşamı, saat 20.30'da Eyüpsultan Meydanı'nda başlayan CHP'nin 56. "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi, "Özgür Filistin, Tam Bağımsız Türkiye" sloganıyla tarihe geçti. Binlerce insan, ellerinde dalgalanan Türk ve Filistin bayraklarıyla alanı doldurdu; Eyüpsultan'ın manevi havası, coşkulu tezahüratlarla karıştı. "Gazze Sana Geliyoruz", "Yürü Kardeşim" marşları yükselirken, "Hak, hukuk, adalet" ve "Ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları gökyüzünü inletiyordu. Bu, CHP'nin aylardır sürdürdüğü miting serisinin bir parçası – Ekrem İmamoğlu'nun Mart 2025'teki tutuklanmasından beri her Çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde, her hafta sonu bir ilde yankılanan o direniş zinciri. Ama bu kez, iç siyasete dış politikayı ekleyerek, Erdoğan'ın yarınki Trump görüşmesine taş attı kuyu kazdı. Alan, geniş güvenlik kuşağıyla çevriliydi; polisler girişte üst aramaları ve pankart kontrollerini titizlikle yaptı. Ve dikkat çeken bir ilk: Miting otobüsüne, Yaser Arafat ile Bülent Ecevit'in yan yana durduğu ikonik bir fotoğrafla Filistin bayrağı asıldı – adeta iki ulusun tarihsel kardeşliğini simgeliyordu.

Mitingin açılışını, Gazzeli aktivist Yusuf Barakat yaptı; sesi, iki yıldır süren acıyı taşıyordu. "İki yıla yakındır acı çekiyoruz, abluka altındayız" diye başladı, kalabalığın yüreğini sızlatarak. Gazze'nin blokajını, günlük katliamları anlatarak devam etti: "Artık insanlık ittifakı kurulup Gazze halkıyla dayanışmalıdır. Gazi Mustafa Kemal'in mücadelesini tüm halklar örnek almalı. 'Yurtta barış dünyada barış' diyen Atatürk'ü örnek alacağız." Konuşmasını, 6 Eylül 2024'te Filistin'de şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi'yi anarak bitirdi: "Ayşenur, asrımızın Deniz Gezmiş'idir. Bunlar tarihe altın harflerle yazılacaktır." Barakat'ın sözleri, alanı gözyaşına boğdu; alkışlar, uzun süre dinmedi. Bu, sadece bir konuşma değil; Gazze'den gelen bir el uzatmaydı, Türkiye'ye minnettarlığın ifadesiydi.

Ardından kürsüye, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik çıktı – dün yeniden seçilen adam, tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun Silivri Cezaevi'nden gönderdiği mesajı okudu. İmamoğlu'nun sözleri, adeta bir manifesto gibiydi: "Eyüpsultan’ın mübarek ikliminde, Gazze’de İsrail’in işlediği büyük insanlık suçlarına, zulme karşı haykırmak için koşan her birinizi gönülden kucaklıyorum. Her birinize, cesur yüreklerinize sevgiyle sarılıyorum. Bugün burada Filistin’le, Gazze’yle dayanışmak ama en çok da insanlığın ortak sınavını konuşmak için toplandınız. İsrail, Gazze’de bütün uluslararası hukuk kurallarını ve her türlü insan hakkını ayaklar altına alarak, aylardır büyük bir mezalim yaşatmakta." BM'nin Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu raporunu hatırlatarak devam etti: Gazze Şeridi'nde soykırım kanıtları var, dedi. "Bu gidişle ortada fiilen bir Filistin kalmayacaktır. Bir an önce somut yaptırımlarla İsrail durdurulmalıdır. Uluslararası toplum, derhâl ateşkesi sağlamalı, insani koridorları açmalı ve soykırımın faillerini adalet önüne çıkarmalıdır. Tarih, bu dönemde kimin sustuğunu, kimin cesurca konuştuğunu kaydedecektir. Biz susturulamayız. Eyüpsultan’dan yükselen bu ses, insanlığın vicdanının sesidir. Filistin’e özgürlük!" Mesaj, yapay zeka destekli bir video ile kaydedilmişti – İmamoğlu'nun yüzü ekranda canlanırken, kalabalık "Filistin’e özgürlük!" diye haykırdı. Bu, cezaevinden gelen bir feryatın gücüydü; İmamoğlu'nun Mart'taki tutuklanmasından beri, her mitingde yankılanan o direnç sembolü.

Sıra, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'daydı; kürsüye çıkarken, alandaki diğer parti liderleri – Saadet'ten Mahmut Arıkan, Demokrat Parti'den Gültekin Uysal – alkışlarla destek verdi. Babacan, duygusal bir girişle başladı: "Bu akşam burada gönlümüzdeki feryadı duyurmak için buradayız. Hep beraber Filistinli kardeşlerimiz için buradayız." Filistin meselesini "insanlığın ortak konusu" diye tanımladı, parti ayrımı gözetmeksizin Türkiye'nin kenetlendiğini vurguladı. Son iki aydaki Gazze istatistiklerini sıraladı – 65 bin ölü (çoğu çocuk ve kadın), 167 bin yaralı, 102 bin yapı ve 300 binden fazla ev yıkıntı – "Bunlar sayı değil, tek tek hayatlar, yuvalar" dedi. "Gazze’de insanlar aç bırakılarak ölüme terk ediliyor. Açlığı bir öldürme aracı olarak kullanıyor Netanyahu hükümeti. Yiyecek kuyruğunda bekleyen kadınları, çocukları silahla tarıyor bu insafsızlar. Soykırım her gün büyüyor. Henüz bir günlük bebekleri bombalarla katlediyorlar." İsrail'in Lübnan, Suriye, Yemen ve İran'a yaydığı saldırıları eleştirdi: "Bölgemiz bir ateş çemberine döndü." Trump'ı Netanyahu'nun en büyük destekçisi diye suçladı: "Trump’ın desteği olmasa Netanyahu bu şımarıklığı yapabilir mi?" Erdoğan'a seslendi: "Dostum Trump, dostum Trump' diyen Erdoğan’a sesleniyorum. Netanyahu’nun en büyük destekçisine siz nasıl dostum dersiniz? İnanın içim yanıyor. Alenen bir soykırımcının desteğine Türkiye’nin Cumhurbaşkanı dostum diyemez." Uluslararası örnekler verdi: Güney Afrika'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi başvurusu, Meksika ve Şili'nin davaya katılımı, Malezya'nın ticaret yasağı ve liman ambargosu. "Mesele İsrail ise laf var eylem yok. Mesele Amerika ise laf da yok eylem de yok." Zirveye çağrı yaptı: "Acilen yarın Trump’tan ateşkes talep edin!"

Ve finalde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel kürsüye yükseldi; meydan, ayakta alkışladı. "Buraya soykırıma itiraz etmeye geldik!" diye gürledi, kalabalığı coşturarak. Filistin'i "Türkiye'nin kırmızı çizgisi" diye tanımladı: "Gazze ne birilerinin iştahını kabartan emlak projesi, ne siyasi ikbal için pazarlık masasıdır. Filistin insanlık, onur ve vicdan meselesidir." Trump-Erdoğan görüşmesini eleştirdi: "Birileri Netanyahu’nun dostu Trump’ın randevu kuyruğunda bekleyedursun, biz cesaretle Filistin’in yanındayız!" Önceki miting çağrısını hatırlattı – sosyal medyadan "Yarın akşam saat 20.30’da, ellerimizde Türk bayrakları ve Filistin bayraklarıyla Eyüpsultan Meydanı’nda buluşuyoruz. Hangi siyasi görüşten olursa olsun Filistin’le dayanışan herkes davetlimizdir" demişti. "Trump'ın yanına gidilecekse, karşısına dikileceğiz. Filistin meselesinde ağız dolusu konuşulacak, kırmızı çizgimiz haykırılacak!" dedi. İmamoğlu'nun tutukluluğunu anarak, "Ekrem Başkan özgür olacak, Filistin özgür olacak!" diye bitirdi. Konuşma, "Nehirden denize özgür Filistin!" sloganlarıyla kesildi; Özel, Arıkan'a teşekkür etti: "Milliyetçi, sosyalist, muhafazakar, liberal... Milyarlarca insanın sesi: Nehirden denize özgür Filistin!"

Bu miting, CHP'nin stratejik bir hamlesiydi – İmamoğlu'nun 19 Mart 2025'teki gözaltı ve tutuklanmasından beri süren "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" serisinin 56.'sı, iç baskılara dış dayanışmayı ekleyerek muhalefeti birleştirdi. Hatırlayın, o dönem Saraçhane'de başlayan eylemler, Maltepe'ye, Beylikdüzü'ne sıçramış; her hafta on binleri meydanlara dökmüştü. Filistin desteği, CHP'nin geleneksel çizgisi – Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesinden, Ecevit'in Filistin politikalarına uzanan bir miras. Ama 2025'te, Gazze'deki soykırım iddiaları (BM raporları, 65 bin ölü) karşısında, bu miting bir dönüm noktası oldu. Babacan'ın Erdoğan eleştirisi, muhalefet ittifakını güçlendirdi; Arıkan ve Uysal'ın katılımı, geniş yelpazeyi gösterdi. Gelecekte ne olacak? Bu ses, Trump zirvesinde Erdoğan'ı zorlayabilir – ateşkes talebi, yaptırım çağrıları uluslararası yankı bulabilir. CHP, bu momentumla erken seçim baskısını artıracak; İmamoğlu'nun cezaevinden gelen mesajları, sembolik bir direniş ikonuna dönüşecek. Belki de Eyüpsultan, yeni bir Saraçhane olur – zulme karşı, özgürlük için. Siyasi arenada deprem mi kopuyor? Gözler yarında.

AKP’li İsimlerin Oğluna Yapılan Atamalar Kamuoyunda Liyakat Tartışmalarını Alevlendirdi
AKP’li İsimlerin Oğluna Yapılan Atamalar Kamuoyunda Liyakat Tartışmalarını Alevlendirdi
İçeriği Görüntüle

Dahası var: Mitingin arka planı, ayların birikimi. İmamoğlu'nun tutukluluğu (yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla 23 Mart'ta Silivri'ye gönderilmesi), CHP'yi haftalık mitinglere itti – Şişli'den başlayıp, 55 mitingde milyonları topladı. Filistin boyutu, Ağustos 2025'teki Gazze yardımlarıyla ısındı; İmamoğlu'nun "Kalıcı ateşkes ve iki devletli çözüm" çağrıları, X'te viral oldu. Babacan'ın istatistikleri, son raporlardan: 167 bin yaralı, 300 bin evsiz... Bu rakamlar, sadece sayı değil; her biri bir aile hikayesi. Uysal'ın sessiz desteği, Demokrat Parti'yi muhalefet bloğuna yaklaştırdı; Arıkan ise "Suskunluk günah" diyerek Saadet'i yanına çekti. Özel'in "Filistin kırmızı çizgimiz" vurgusu, CHP tabanını motive etti – gençler, kadınlar, emekliler... Hepsi meydandaydı. Gelecek haftalarda, bu miting zincir, Ankara'ya sıçrayabilir; Trump görüşmesi sonrası raporlar, baskıyı katlayacak. Düşünün, Eyüpsultan'ın duaları, Gazze'ye ulaşır mı? Tarih, cesurları yazar – bu kalabalık, o cesurlardan.

Sonuçta, Eyüpsultan gecesi bir zafer miydi? Evet, çünkü suskunluğu kırdı. Özgür Özel'in haykırışı, İmamoğlu'nun mektubu, Barakat'ın gözyaşı... Hepsi, bir oldu. Filistin özgür olana dek, bu sesler susmayacak. Erdoğan-Trump masasında, bu meydanlar hatırlatılacak: Türkiye, vicdanını konuşturur. Kim bilir, belki yarın bir ateşkes haberi gelir – Eyüpsultan'ın lütfuyla. Dayanışma, en güçlü silahtır; biz de o silaha sarılalım.