Dünya ekonomisinde taşların yerinden oynadığı, bilinen tüm ezberlerin bozulduğu tarihi bir dönemeçten geçiliyor. Küresel piyasalarda yaşanan sarsıntılar, sadece rakamların dansı olmaktan çıkıp hükümetlerin kaderini belirleyen, sokakları hareketlendiren devasa bir dalgaya dönüşmüş durumda. Finansal sistemin perde arkasında dönen çarklar artık gizlenemez hale gelirken, yaklaşmakta olan yeni yılın, bir önceki yıldan çok daha sert ve belirleyici olaylara gebe olduğu konuşuluyor. Özellikle merkez bankalarının rezerv tercihlerindeki radikal değişim, eski sistemin fiilen sona erdiğinin en net kanıtı olarak masada duruyor.
Videoda Lale Özan Arslan'ın sorularını yanıtlayan Araştırmacı Yazar Hamza Yardımcıoğlu, 2025 yılının finansal sistemin sarsıldığının resmen tescillendiği bir yıl olduğunu belirtti. Yardımcıoğlu'na göre bu sarsıntının en büyük göstergesi, dünyadaki merkez bankalarının rezervlerinde tuttukları varlıkların değişimiydi. Artık Amerikan devlet tahvillerinin yerini, tarihin en eski ve en güvenilir limanı olan sarı metal almış durumda. Bu durumun sadece ekonomik bir tercih olmadığını, aynı zamanda eski dünya düzeninin çöküşünün bir ilanı olduğunu vurgulayan Yardımcıoğlu, 2025'in bütçe krizleriyle, hükümetlerin devrilmesiyle ve Avrupa'nın göbeğinde, Almanya ve Fransa gibi devlerde yaşanan siyasi depremlerle geçtiğini hatırlattı. Fransa'da bir hükümetin neredeyse bir günde çökmesi ve Z kuşağı protestolarının (Gen Z) etkisi, bu değişimin toplumsal boyutunu gözler önüne serdi.
Geleceğe dair yapılan projeksiyonlarda ise 2026 yılı için oldukça karanlık bir tablo çizildi. Hamza Yardımcıoğlu, 2026'nın bu çöküşün daha da belirginleşeceği, zayıf halkalardan kopan zincirin en güçlü halkaları bile tehdit edeceği bir yıl olacağını öngörüyor. Ancak asıl endişe verici olan kısım, sadece ekonomik krizler değil, küresel ölçekte yaşanması beklenen güvenlik sorunları. Savaşların, çatışmaların ve toplumsal kaosun artacağı, siyasi istikrarsızlıkların tavan yapacağı bir döneme girildiğine dikkat çekiliyor.
Konuşmanın en çarpıcı bölümlerinden biri, türev piyasalarındaki devasa manipülasyonun "domates tarlası" örneğiyle anlatıldığı kısımdı. Yardımcıoğlu, mevcut sistemde olmayan varlıkların varmış gibi satıldığını, 10 tonluk bir domates hasadının kağıt üzerinde 1000 ton gibi pazarlandığını belirtti. Vade günü geldiğinde ise ürünün fiziksel teslimatının yapılamadığını, sadece kontratların yenilenerek oyunun sürdürüldüğünü ifade etti. Şu anda değerli metaller piyasasında, özellikle de gümüşte 1'e 350 gibi akıl almaz kaldıraç oranlarının olduğunu (yani 1 kilo gümüşün aynı anda 350 kişiye satıldığını) söyleyen Yardımcıoğlu, fiziksel talep başladığında ve "Malımı verin" dendiğinde sistemin temerrüde düşerek çökeceğini iddia etti. Bu çöküşün, bankacılık sistemini de beraberinde sürükleyeceği uyarısında bulundu.
ABD ekonomisindeki çıkmaza da değinen Yardımcıoğlu, ülkenin sadece faiz ödemelerinin 1 trilyon doları aşarak devasa savunma bütçesini geride bıraktığını açıkladı. Toplam borcun 38 trilyon doları bulduğu ve ekonomik büyüklüğün 1,5 katına ulaştığı bu tabloda, artık borç çevirmenin imkansız hale geldiği vurgulandı. Bu nedenle herkesin eski sistemden ve onun para biriminden kaçarak gerçek varlıklara yöneldiği belirtildi. Yatırımcılar için yapılan değerlendirmede ise sarı metalin serveti koruyan bir liman olduğu, ancak gri metalin (gümüş) zengin etme potansiyeli taşıdığı ifade edildi. Yardımcıoğlu, olası bir ralli durumunda sarı metal 4 kat artarsa, gri metalin rasyo farkından dolayı 20 hatta 40 kat artabileceğini, bunun da yatırımcının hayat standardını değiştirecek bir servet transferi anlamına geleceğini sözlerine ekledi.