Türkiye ekonomisinde çarpıcı bir tablo ortaya çıktı. Bankaların kâr rakamları rekor kırarken, reel sektördeki şirketlerin önemli bir bölümü zarar açıkladı. Yüksek kredi faizleri ve finansman maliyetlerinin yarattığı baskı, üretici firmaları zorlarken, finans sektörü bu durumdan kazançlı çıkmaya devam ediyor.
Borsada işlem gören 544 şirketin bilanço verileri, ekonomideki dengesizliğin boyutunu gözler önüne seriyor. Yılın üçüncü çeyreğinde 334 şirket kâr açıklarken, 210 firma zarar etti. Bu durum, borsadaki şirketlerin yüzde 39'unun mali performansının negatif olduğunu gösteriyor. Özellikle finans sektörü dışındaki üretici firmaların karşı karşıya kaldığı zorluklar, ekonominin farklı katmanları arasındaki uçurumu derinleştiriyor.
Bankacılık sektörü, yüksek kredi faizlerinden elde ettiği gelirlerle kâr grafiğinde çarpıcı bir yükseliş yaşadı. Veri analiz platformu Matriks Haber'in derlediği verilere göre, bankaların net kârı çeyreklik bazda yüzde 11, yıllık bazda ise yüzde 62 büyüyerek 97,3 milyar lirayı aştı. Bu büyüme oranı, resmi enflasyonun neredeyse iki katına denk geliyor. Bankaların bu dönemde elde ettiği kâr artışı, sektörün güçlü pozisyonunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Merkez Bankası bu yıl boyunca politika faizini yüzde 50'den yüzde 39,5'e kadar düşürdü. Ancak bu indirim, ticari kredi faizlerine aynı oranda yansımadı. Siyasi belirsizliklerin etkisiyle bankalar, kredi faizlerini düşürme konusunda temkinli davrandı. 2024 sonunda yüzde 59,63 seviyesinde olan ortalama ticari kredi faizi, 31 Ekim itibariyle ancak yüzde 53,62'ye geriledi. Faizlerdeki bu yavaş düşüş, krediye ihtiyaç duyan şirketler için finansman maliyetlerinin hala çok yüksek olduğu anlamına geliyor.
Bankaların kârlılığındaki artışta sadece faiz gelirleri değil, komisyon gibi ek gelir kaynakları da etkili oldu. Bu gelir kalemlerindeki hızlı büyüme, bankaların toplam kârını 100 milyar lira sınırına yaklaştırdı. Finansal hizmetler sektöründeki bu performans, ekonominin diğer alanlarıyla keskin bir zıtlık oluşturuyor.
Finans dışı kesimde durum çok daha farklı. Bu kesimde faaliyet gösteren şirketlerin yıllık kâr artışı yalnızca yüzde 30'da kalarak 222,9 milyar lira seviyesinde gerçekleşti. Sigortacılık sektöründeki net kâr büyümesi yüzde 61 olurken, sanayi sektöründe net kâr yıllık bazda yüzde 27 arttı. Ancak bu artışlar, yüksek enflasyon ortamında gerçek anlamda bir büyümeyi yansıtmaktan uzak.
Gıda sektörü ise en çok zorlanan alanlardan biri oldu. Sektör, yıllık bazda yüzde 8 küçülerek 14 milyar liralık net kâr açıkladı. Üretim maliyetlerindeki artış, tüketici talebindeki daralma ve yüksek finansman giderleri, gıda şirketlerinin performansını olumsuz etkiledi. Bu durum, temel ihtiyaç maddelerini üreten firmaların bile kârlılık konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını gösteriyor.
Analist Yunus Kaya, yılın üçüncü çeyreğindeki bilançoları değerlendirirken önemli tespitlerde bulundu. Kaya, 544 şirketin 334'ünün net kâr açıkladığını, 210 firmanın ise zarar ettiğini vurguladı. Böylece şirketlerin yüzde 39'unun zarar açtığı bir tablo ortaya çıktı. Bilançoları "Borsadaki şirketler için en kötüsü geride kaldı" ifadesiyle yorumlayan Kaya, "360 milyar TL'ye ulaşan net kâr, geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 45'lik artışı temsil ediyor" diye konuştu.
Toplam 360 milyar liraya ulaşan net kâr rakamı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45'lik bir artışı gösteriyor. Ancak bu artışın büyük kısmı finans sektöründen geliyor. Reel sektördeki şirketlerin kârlılık performansı ise beklentilerin oldukça altında kaldı. Özellikle imalat, dayanıklı tüketim ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteren bazı firmalar, ciddi zararlar açıkladı.
Yılın üçüncü çeyreğinde en yüksek net kâr açıklayan şirketlerin başında bankalar gelirken, en yüksek zararlar dayanıklı tüketim malları ve enerji alanında faaliyet gösteren bazı firmalarda görüldü. Bu durum, sektörler arası dengesizliğin boyutunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Üretim yapan ve istihdam yaratan şirketler zorlanırken, finans sektörünün güçlenmesi, ekonomik yapının sürdürülebilirliği açısından soru işaretleri yaratıyor.
Bilançoları değerlendiren İntegral Yatırım, finansal sonuçların diğer çeyreklerden çok da farklı olmadığını belirtti. Şirket raporunda "Finansal sonuçların diğer çeyreklerden çok da farklı ayrıştığını söylemek zor. Genel olarak finansman gider baskısı devam etti. Enflasyon muhasebesi uyumu bazı şirketlerde daha fazla hissedildi" denildi.
Finansman gider baskısı, şirketlerin en büyük sorunu olmaya devam ediyor. Yüksek kredi faizleri, firmaların işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırırken, yatırım kararlarını da olumsuz etkiliyor. Birçok şirket, büyüme planlarını ertelemek veya küçülme yoluna gitmek zorunda kalıyor. Enflasyon muhasebesi uygulamasının bazı şirketlerde yarattığı ek etki ise, mali tabloların daha da kötüleşmesine neden oluyor.
İntegral Yatırım'ın raporunda "Borsada hikaye eksikliği devam ediyor" ifadesi de kullanıldı. Bu tespit, yatırımcıların heyecanlanabileceği, büyüme potansiyeli yüksek şirket ve sektörlerin bulunmadığına işaret ediyor. Ekonomik belirsizlikler, yüksek faizler ve talep daralması, şirketlerin yeni hikayeler yaratmasını engelliyor.
Mevcut durum, Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunları da gözler önüne seriyor. Finans sektörünün güçlenmesi, tek başına ekonomik büyüme ve kalkınma için yeterli değil. Reel sektörün, özellikle de üretim yapan şirketlerin kârlılıklarını artırabilmeleri, sürdürülebilir bir ekonomik yapı için kritik öneme sahip. Aksi takdirde, istihdam, üretim ve ihracat hedeflerine ulaşmak zorlaşacak.
Önümüzdeki dönemde faiz indirimlerinin devam etmesi ve bunun kredi faizlerine tam olarak yansıması bekleniyor. Ancak siyasi ve ekonomik belirsizliklerin azalması, bu sürecin hızlanması için şart. Merkez Bankası'nın politika faizindeki indirimlerin ticari kredilere gecikmeli yansıması, şirketlerin rahat nefes almasını engelliyor.
Şirketlerin yüzde 39'unun zarar açtığı bir ortamda, ekonomik dengelerin yeniden kurulması için yapısal tedbirlere ihtiyaç var. Finansman maliyetlerinin düşürülmesi, üretici firmalara destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve belirsizliklerin azaltılması, bu tedbirlerin başında geliyor. Aksi takdirde, finans sektörü kazanmaya devam ederken, üretici şirketlerin batması riski artacak.
Bankaların 97 milyar lirayı aşan kârıyla, zarar açan 210 şirketin durumu arasındaki tezat, ekonominin mevcut durumunun en net göstergesi. Bu dengesizliğin giderilmesi, tüm ekonomik aktörlerin ortak sorumluluğu olarak öne çıkıyor. Üretim, istihdam ve büyüme için reel sektörün ayakta kalması ve güçlenmesi elzem.





