Hafta sonu yaşanan gelişmeler, başkentte adeta sessiz bir kıyametin koptuğunu işaret ediyor. Karadeniz üzerinden gelen ve ülkenin iç kesimlerine kadar ilerleyen İHA (İnsansız Hava Aracı) olayı, sadece askeri bir mesele olmaktan çıkıp derin bir siyasi krize dönüştü. Ana muhalefet liderinin ortaya attığı iddialar, NATO üslerinden gelen sinyaller, F-16'ların kalkış süreçleri ve talimatın gecikmesi gibi detaylar, olayın boyutunu değiştiriyor. Özellikle menşei belirsiz hava aracının saatlerce havada süzülmesi ve bu süreçte yaşanan yetki karmaşası, güvenlik protokollerine dair ciddi soru işaretleri yaratıyor. İktidar kanadından gelen yalanlamalar ve "dezenformasyon" açıklamaları ise kafalardaki soru işaretlerini gidermekten ziyade, tartışmayı daha da alevlendiriyor. (Video görüntüsü makalenin aşağısında verilmiştir.)

Ankara kulislerinde konuşulan tek konu İHA krizi değil. İktidar bloğu içinde, özellikle liderlik sonrası döneme dair "taht kavgaları" olarak nitelendirilen derin bir çekişme yaşanıyor. Bir kanat, mevcut lideri sadece bir siyasi figür değil, rejimin kurucusu ve tarihi bir model olarak konumlandırıp, halefiyet tartışmalarının önünü kesmeye çalışıyor. "Süleyman ve Sinan" benzetmeleriyle yapılan çıkışlar, aslında parti içindeki güç odaklarına verilen "yerinizi bilin" mesajı olarak okunuyor. Ancak bürokraside ve sahada gücü elinde bulunduran diğer kanatların bu durumdan rahatsız olduğu ve sessiz bir direniş sergilediği konuşuluyor. Özellikle bazı başdanışmanların kaleme aldığı uzun metinler, bir veda veya yeni bir konumlanma çabası olarak yorumlanıyor.

Muhalefet cephesinde de sular durulmuyor. Ana muhalefet liderinin, iktidarla yaşadığı polemiklerin yanı sıra, kendi partisinin önemli bir belediye başkanıyla da arasının açıldığı iddia ediliyor. Elindeki bazı kritik belgeleri ve ses kayıtlarını açıklamaması, "neden suskun kalıyor?" sorularını beraberinde getirirken, parti içi dengelerin sarsılmasına neden oluyor. İktidar kanadından sızdırılan bilgilerin kaynağı ve bu bilgilerin nasıl kullanıldığı konusu, önümüzdeki günlerde taşları yerinden oynatacak gibi görünüyor. "Sessiz fırtına" olarak adlandırılan bu süreç, hem iktidar hem de muhalefet kanadında kartların yeniden dağıtılmasına yol açabilir.

Muharrem İnce Yalova'dan Şok İddialar: Tarikatlar ve Güvenlik Tehlikesi!
Muharrem İnce Yalova'dan Şok İddialar: Tarikatlar ve Güvenlik Tehlikesi!
İçeriği Görüntüle

Operasyonlar cephesinde ise sosyete ve sanat dünyasını sarsan uyuşturucu baskınları gündemde. Ünlü gece kulüplerine ve otellere yapılan eş zamanlı operasyonlarda, aralarında fenomenler, eski medya yöneticileri ve holding varislerinin de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Özellikle eski bir medya yöneticisinin "gizli tanık" ifadesiyle zor durumda kalabileceği konuşuluyor. Öte yandan, ünlü bir spor kulübü başkanının uyuşturucu testi sonuçlarıyla ilgili yaşanan "pozitif-negatif" rapor karmaşası, devlet kurumlarına olan güven tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Özel laboratuvar sonuçlarıyla kendini aklama çabası, devletle bir bilek güreşine dönüşebilir.

Deprem bölgesindeki devasa konut projeleri ise tartışmaların bir diğer boyutu. 455 bin konutun inşası, eleştirilere rağmen dünya çapında bir proje olarak nitelendiriliyor. Ancak estetik kaygılarla binaların dış cephelerine yapılan müdahaleler ve "bitmiş gibi gösterme" çabaları, projenin büyüklüğüne gölge düşüren detaylar olarak öne çıkıyor. Yine de bölgedeki çalışmaların 2026 itibarıyla hayatı normale döndüreceği öngörülüyor. Sınır ötesinde ise Suriye denkleminde kartlar yeniden karılıyor; büyük güçlerin bölgedeki pazarlıkları ve liderlerin "istediğini alacak" yönündeki açıklamaları, yakında yeni bir hareketliliğin habercisi olabilir.

Son olarak, medya dünyasındaki sahiplik yapıları ve "devlet büyüğü" talimatıyla el değiştiren şirketler iddiası, gündeme bomba gibi düştü. Bir holding patronunun "büyüğümüz al dedi aldık" şeklindeki itiraflarının arkasındaki ismin, eski bir başbakan olduğu kulislerde yüksek sesle dillendiriliyor. MASAK raporlarına da yansıdığı iddia edilen para trafiği ve isimler, önümüzdeki günlerde büyük bir hukuk ve medya skandalının fitilini ateşleyebilir. Ankara'daki bu toz duman arasında, kimin elinin kimin cebinde olduğu belirsizliğini korurken, yaklaşan günlerin çok daha büyük ifşalara gebe olduğu kesin.