Altın, her daim belirsizliklerin kralı gibi tahtını koruyor, değil mi? Ekonomik fırtınaların ortasında parıldayan bu metal, bir gün sakin sulara iniyor, ertesi gün dalgaları aşıp zirvelere koşuyor. Türkiye'de son ayların kaotik havasında, fiyatlar adeta bir lunapark trenindeymiş gibi inip çıkıyor; kahve fincanı elinde ekrana bakanlar, o rakamların nasıl canlandığını izlerken hem heyecanlanıyor hem de tedirgin oluyor. Enflasyonun gölgesinde, döviz kurlarının dansında ve dünya çapındaki jeopolitik sarsıntılarda altın, sanki bir pusula gibi yol gösteriyor. Ama bu seferki hareket, sadece bir dalga değil; adeta bir tsunami gibi geliyor ve herkesi hazırlıksız yakalıyor. Peki, bu yükselişin sırrı ne? Yatırımcılar mı panikliyor, yoksa geleceği mi seziyorlar? Bu sorular, geceleri uykuları kaçıran cinsten.
İşte asıl hikaye burada patlıyor: Yerel piyasalarda standart altının kilogram fiyatı, gün sonunda yüzde 0,7'lik bir sıçramayla 5 milyon 710 bin liraya demir attı ve böylece o korkulan 5 milyon TL'lik eşiği net bir şekilde geride bıraktı. Gün içinde en düşük seviyesi 5 milyon 426 bin 392 lira olurken, zirveye oynayan anlarda 5 milyon 725 bin liraya kadar fırlamıştı; önceki günün kapanışı ise 5 milyon 670 bin lirada kalmıştı. Ağırlıklı ortalama fiyat da 5 milyon 587 bin 178,59 lira olarak hesaplandı, ki bu da piyasanın ne kadar hareketli geçtiğini gösteriyor. Düşünün, sabahleyin kahvaltı masasında o rakamları gördüğünüzde, "Bu nereye gidiyor?" diye sormadan edemiyorsunuz. Uluslararası arenada ise ons altın, tam bir roller coaster sergiledi: En düşük 4 bin 155 dolara kadar gerileyip, en yüksek 4 bin 263,80 dolara zıpladı; akşam seansında saat 17.09 civarı 4 bin 135 dolara toparlandı, kapanışta 4 bin 229 dolara oturdu ve ağırlıklı ortalama 4 bin 233,83 doları buldu. Önceki kapanış 4 bin 235 dolardı, yani hafif bir gevşeme ama genel trend yukarı bakan bir ok gibi.
Piyasadaki canlanma, işlem hacimleriyle de kendini ele veriyor; standart altında toplam hacim 3 milyar 137 milyon 786 bin 900,92 liraya ulaşırken, işlem miktarı 559,23 kilogramı buldu ve toplam işlem adedi tam 39 olarak kaydedildi. Tüm metaller dahil edildiğinde ise hacim 3 milyar 223 milyon 126 bin 716,17 liraya genişledi. Bu rakamlar, sadece kuru bir istatistik değil; adeta bir ekonomik nabız gibi atıyor, yatırımcıların nabzını tutuyor. En aktif oyuncular arasında katılım bankaları ve kıymetli madenler firmaları ön plana çıkıyor; mesela Vakıf Katılım Bankası, Uğuras Kıymetli Madenler, Yapı ve Kredi Bankası, NMGlobal Kıymetli Madenler ile Kuveyt Türk Katılım Bankası gibi isimler, o günün yıldızları olmuş. Onların devasa hacimli hamleleri, küçük oyuncuları da peşine takıyor ve fiyatları yukarı itiyor. Düşünün, bir bankanın tek başına milyonlarca liralık alım-satım yapması, piyasayı nasıl titretiyor; bu, domino taşlarının devrilmesi gibi bir etki yaratıyor ve herkesin cebini doğrudan etkiliyor.
Bu yükselişin perde arkasında, küresel rüzgarlar da esiyor; ons altının son bir aydaki yüzde 12'lik sıçraması ve yıllık bazda yüzde 55'i aşan artışı, güvenli liman arayışını körüklüyor. Enflasyon korkuları, faiz indirim beklentileri ve Orta Doğu'daki gerilimler, altın talebini adeta bir yangın gibi yayıyor. Türkiye'de ise TL'nin bu dalgalanmalara karşı direnci sınırlı kalınca, kilogram fiyatı o eşiği delip geçiyor. Sabah saatlerinde gram altın 5 bin 477 liradan alıcı bulurken, çeyrek altın 8 bin 958 liraya inmişti; ama ons'un 4 bin 111 dolara oturmasıyla baskı devam ediyor. Gramın güne 5 bin 513,61 liradan başlaması ve çeyreğin 9 bin 14,75 liradan işlem görmesi, o anlık bir soluk alma gibiydi, ama genel hava hâlâ gergin. Yatırımcılar arasında "Al ve tut mu, yoksa karı realize et mi?" tartışmaları alevleniyor; bazıları zirveyi beklerken, diğerleri ani düşüşlerden korkuyor. Hatırlayın, Eylül sonunda gram 4 bin 887 liradayken, Ekim'e girerken 5 bin 467 liraya zıplamıştı – bu, yüzde 11'lik bir aylık ralli demek ve kimse bu tempoyu hafife alamıyor.
Uzmanların fısıltıları da kulağa geliyor: Eğer merkez bankaları faizleri indirmeye devam ederse, ons 4 bin 200'leri zorlayabilir; ama jeopolitik sakinlikte bir düzeltme gelebilir. Ons'un rekor 4 bin 179 dolara dokunup 4 bin 122 dolara inmesi, talebin hâlâ güçlü olduğunu haykırıyor. Türkiye'de kuyumculara akın eden kalabalıklar, o rakamları gördükçe artıyor; aileler altınla geleceğe yatırım yapıyor, gençler ise çeyrekle küçük adımlar atıyor. Bu ortamda, altın fonları ve borsa işlemleri rekor kırıyor; katılım bankalarının hacmi, bireysel yatırımcıyı da cesaretlendiriyor. Peki, bu trend ne kadar sürer? Kimileri "Balon patlayacak" derken, diğerleri "Henüz erken" diyor. Sabah Sabah'ın canl verilerine göre, gram alış 5 bin 574,15 TL, satış 5 bin 574,92 TL seviyesindeydi – kilogramda bu, 5 milyon 574 bin liraya denk geliyor ve yukarı doğru bir ivme taşıyor. 13 Ekim'de gram 5 bin 458 TL'ye çıkmış, ons 4 bin 56 dolara demir atmıştı; bu, haftalık bir hikaye anlatıyor, ama asıl heyecan önümüzde.
Altın piyasasının bu volatilitesi, herkesi etkiliyor; esnaf dükkanlarını erken kapatıyor, aile bütçeleri yeniden hesaplanıyor. Ons'un en düşük 3 bin 854 dolardan en yüksek 4 bin 109 dolara salınması, ortalama bir tablo çiziyor, ama TL'nin erimesiyle kilogram 5 milyonları aşıyor. Bu, sadece zenginlerin oyunu değil; sokaktaki insan da altınla enflasyona karşı kalkan örüyor. Eğer siz de o sepeti doldurmayı düşünüyorsanız, tam zamanı olabilir – ama unutmayın, sarı metalin dansı her zaman sürprizli, bir anda ters köşe yapabilir. Kim bilir, yarın kilogram 6 milyona koşar mı, yoksa bir nefes alma molası mı verir? Piyasa, her sabah yeni bir macera vaat ediyor ve yatırımcılar, o heyecana kapılmadan edemiyor.
Sonuçta, altının bu son sıçraması, sadece bir rakam değişikliği değil; ekonomik bir deprem gibi sarsıyor her şeyi. Kilogramın 5 milyon 710 bin liraya kapanması, ons'un 4 bin 229 dolardaki dansı ve o dev hacimler, geleceğin ipuçlarını veriyor. Yatırımcılar arasında sohbetler alevleniyor, stratejiler değişiyor; bu metal, belirsizliklerin efendisi olarak tahtını koruyor. Eğer altın radarınızda yoksa, belki de bir göz atmanın vakti gelmiştir – zira bu ralli, herkesi peşine takmış gidiyor ve duracağa benzemiyor.