İstanbul'un sonbahar sabahlarında, kahve fincanları elden düşmüyor, ekranlar sürekli yenileniyordu. Finans dünyasının nabzı, her dakika değişen rakamlarla atıyordu; bir yandan küresel fırtınalar, diğer yandan yerel belirsizlikler, herkesi tetikte tutuyordu. Bu, sıradan bir gün değildi; piyasalar, adeta bir okyanus gibi dalgalıydı ve yatırımcılar, dalgaların arasında yolunu arıyordu. Hava, beklentiyle doluydu – kimisi kazanç hayali kuruyor, kimisi kayıp korkusuyla uyanıyordu. Ama o sabah, Sözcü TV'nin canlı yayınında her şey netleşmeye başlamıştı; uzmanlar, rakamları masaya yatırıyor, geleceği okumaya çalışıyordu.
Yayın, tam da güneşe doğarken başladı ve ilk vuruşu gram altın yaptı. 2 Ekim 2025 Perşembe sabahı, gram altın güne yükselişle merhaba demiş, 5 bin 180 liradan işlem görmeye başlamıştı. Dünkü yüzde 0,1'lik kazancın ardından, bu sıçrama yatırımcıları ayağa kaldırdı – rekor seviyelerden inip inmemek, herkesin sorusu olmuştu. Uzmanlar, ekranda hararetle tartışıyordu: "Ons altındaki hareketlilik, gramı da yukarı taşıyor. 5 bin 200'ü test edebilir!" diye haykırdı bir yorumcu, eliyle grafiklere işaret ederek. Ons altın ise, uluslararası piyasalarda 3 bin 865 doları aşmış, hatta 3 bin 880 dolara doğru yol almıştı; bu, tarihi bir ralliydi ve Fed'in faiz indirim beklentileriyle besleniyordu. Çeyrek altın 8 bin 623 liraya dayanmış, yarım altın ise 16 bin 500'leri zorluyordu – aileler, düğün hayallerini bir kenara bırakıp, "Şimdi mi alsak?" diye fısıldaşıyordu.
Ama asıl heyecan, gümüşte patladı. Gram gümüş, 62 lira 84 kuruş alış fiyatıyla güne fırlamış, ons gümüş 47 doları geçmişti; bu, son ayların en sert yükselişiydi. Yayın stüdyosunda, bir analist masaya yumruğunu vurarak konuştu: "Gümüş, endüstriyel talebin patlamasıyla uçuyor. Güneş panelleri, elektronik – hepsi gümüşü istiyor!" Ekranda, grafiklerin kırmızı-yeşil dalgaları dans ederken, izleyiciler telefonlarını ellerinden bırakamıyordu. Dolar/TL ise, 41 lira 60 kuruşa doğru tırmanmış, güne yüzde 0,15'lik artışla başlamıştı; dünkü 41,55'lik kapanışın üstüne, bu hareket Euro'yu 49 liraya, Sterlin'i 56 liraya yaklaştırmıştı. "Doların gücü, altını da besliyor" diye ekledi moderatör, sesi heyecanla titreyerek – sanki bir depremin habercisi gibiydi.
Borsa İstanbul, bu fırtınanın ortasında adeta bir sığınak arıyordu. BIST 100 endeksi, güne yüzde 0,03'lük hafif yükselişle 11 bin 223 puandan start vermiş, yatay bir seyir izliyordu. Dünkü alış ağırlıklı kapanışın ardından, banka hisseleri negatif ayrışırken, enerji ve otomotiv sektörleri yeşile dönmüştü. Uzmanlar, ekranda haritalar ve tablolarla analiz yağdırıyordu: "Yarı iletkenler ve Çin teknoloji hisseleri yukarı, ama havacılık baskı altında. Borsa, doların gölgesinde nefes almaya çalışıyor!" Bu sözler, stüdyoyu inleten bir alkışa dönüştü; yatırımcılar, "Bugün mü yoksa yarın mı?" diye mesaj yağdırıyordu. Cumhuriyet altını 34 bin liraya yaklaşmış, tam altın ise 66 binleri zorlarken, piyasa analistleri uyarıyordu: "Kapanma nedeniyle ABD borsaları kapalı, ama Asya'dan gelen sinyaller güçlü."
Bu dalgalanmalar, sadece rakamlar değildi; küresel bir oyunun parçasıydı. Hatırlarsak, ons altının 3 bin 800'leri aşması, jeopolitik gerilimlerin ve enflasyon korkusunun eseriydi – Orta Doğu'daki fısıltılar, Fed'in faiz hamlesini bekleyen gözler, hepsi piyasayı sallıyordu. Gram altının 5 bin bandını zorlaması, Türk yatırımcısını ikiye bölmüştü; bazıları "Al, düşmez" derken, diğerleri "Bekle, düzeltme gelir" diye temkinliydi. Gümüşün endüstriyel patlaması, yeşil enerji trendini yansıtıyordu – güneş panelleri talebi, 2025'in yıldızı olmuştu. Doların 41 lirayı aşması ise, TCMB'nin müdahale spekülasyonlarını alevlendirmişti; Euro ve Sterlin'in yükselişi, ithalatçıları perişan ediyordu. Yayın, bu karmaşayı saniye saniye takip ederken, bir yorumcu patlattı: "Büyük dalga geliyor, hazırlanın!"
Piyasaların bu hali, bireysel yatırımcıyı da etkilemişti. Emekliler, gram altınlarını tartarken; gençler, borsa uygulamalarında grafiklere gömülmüştü. Çeyrek altının 8 bin 600'leri aşması, düğün sezonunu erteleme tartışmalarını başlatmıştı – "Altın mı, borsa mı?" sorusu, kahve sohbetlerinin vazgeçilmeziydi. Uzmanlar, ekranda uyarıyordu: "Ons 3 bin 900'e giderse, gram 5 bin 500'ü görür. Ama risk var, çeşitlendirin!" Gümüşün 63 liraya yaklaşması, endüstriyel yatırımcıları heyecanlandırıyordu; ons gümüşün 47 doları geçmesi, kısa vadeli fırsat sinyali veriyordu. Borsa'da ise, ilaç ve enerji hisseleri yükselişte başı çekiyor, bankalar geride kalıyordu – BIST 100'ün 11 bin 200 bandını koruması, temkinli bir iyimserlikti.
Geleceğe dair yorumlar, stüdyoda ateşli tartışmalara yol açtı. Bir analist, "Fed'in indirimiyle altın uçacak, ama dolar baskısı sürecek" derken, diğeri "Borsa, yarından itibaren toparlanır, 11 bin 500 hedef" diye öngördü. Yayın, bu fikir fırtınasıyla zirveye ulaştı; izleyiciler, yorum yağdırıyordu: "Gümüşe girdim, pişman değilim!" Doların 41,60'lık seviyesi, ihracatçıları güldürürken, ithalatçıları üzüyordu – Euro'nun 49 lirası, Avrupa tatillerini pahalılaştırmıştı. Cumhuriyet altınının 34 bin liraya dayanması, koleksiyoncuları harekete geçirmişti; tam altının 66 binleri, büyük yatırımcıların radarındaydı.
Bu yayın, sadece bir ekran değil; Türkiye'nin ekonomik nabzıydı. Gram altının yükselişi, onsun rekoru, gümüşün patlaması, doların tırmanışı ve borsa'nın yatay dansı – hepsi, bir romanın sayfaları gibiydi. Uzmanlar, son sözü söyledi: "Büyük dalga vurdu, ama fırsatlar da dalgayla geliyor. Gözünüzü ayırmayın!" Stüdyo ışıkları sönerken, piyasalar hâlâ hareketliydi; yatırımcılar, telefonlarını kapatmadı. 2 Ekim 2025, unutulmaz bir gün olmuştu – rekorlar, uyarılar, heyecanlar... Ve dalga, devam edecekti. Kim kazanacak, kim kaybedecek? Cevap, yarınki açılışta gizli – ama bir şey kesindi: Piyasalar, durmak bilmiyordu!
21 web sayfaları