Gerçek Gündem Haberleri

6 Şubat Depremlerinin Ardından 34 Ay Geçti

6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen 34 ayda, yıkılan binalara ilişkin davalar devam ediyor. Sanıkların mahkemelerdeki ifadeleri ve verilen kararlar, adalet arayışını yeniden gündeme taşıyor. Bu süreçteki gelişmeler merakla izleniyor.

Zaman hızla akıp giderken, büyük felaketlerin izleri hala taze kalıyor. Özellikle binlerce can kaybına yol açan olayların yargı süreçleri, toplumun vicdanında derin yaralar açmaya devam ediyor. Mahkeme salonları, hem acılı ailelerin umutlarıyla hem de tartışmalı ifadelerle dolup taşıyor.

Yıllar geçse de adalet arayışı bitmiyor. Deprem davalarında sanıkların duruşmalardaki savunmaları, sıkça kamuoyunda tepki çekiyor. Örneğin, bazı müteahhitler "Zerre-i miskal kadar pişmanlığım yoktur" diyerek pişmanlık göstermezken, başkaları "Depremi ben yapmadım, Allah yaptı" şeklinde ifadeler kullanıyor. Bu tür savunmalar, enkaz altında kalanların yakınlarını derinden üzüyor.

Bir başka dikkat çeken ifade ise "TOKİ'ye ben bina yapıyorum" şeklinde oluyor. Sanıklar, sorumluluklarını reddederken, bina inşaat süreçlerindeki kusurları depremin şiddetine veya dış etkenlere bağlıyor. Mahkemelerde, "İslahiye’deki binalarım yıkılmadı" gibi savunmalarla, kendi bölgelerindeki diğer yapıların ayakta kalmasını delil olarak göstermeye çalışıyorlar.

Davalarda verilen cezalar da geniş tartışma konusu haline geliyor. Bazı dosyalar rekor cezalarla sonuçlanırken, iyi hal indirimleri uygulanması eleştiri alıyor. Örneğin, birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan 21 yıl 9 ay hapis cezası alan sanıklar olurken, başka davalarda cezalar 8 yıl 10 ay seviyelerine indiriliyor. Pamukkale Sitesi gibi dosyalar, 19 yıl 6 ay cezaların indirimle 16 yıl 3 aya düşürülmesiyle örnek teşkil ediyor.

Ebrar Sitesi'nin yıkımı, depremin simgelerinden biri olarak hafızalarda yer ediyor. Burada binlerce kişi hayatını kaybederken, sanıklara verilen cezalar ve beraat kararları ayrı bir gündem oluşturuyor. Palmiye Sitesi davasında firari sanıkların durumları, Güven Apartmanı'nda denetim sorumlularının ifadeleri, süreçlerin karmaşıklığını ortaya koyuyor.

Hatay ve Gaziantep gibi illerdeki apartman yıkımlarında, yangın çıkan binalar nedeniyle naaşlara ulaşılamaması gibi trajik detaylar da mahkemelerde dile getiriliyor. Müteahhitlerin "Ben yaklaşık 100 bina yaptım, 100 okul yaptım" savunmaları, vicdanları sarsıyor. Yunus Kaya Apartmanı davasında, sanığın vicdana sığınarak tahliye talep etmesi, ancak 13 yıl 9 ay ceza alması dikkat çekiyor.

Bakanlık açıklamalarına göre, binlerce kişi hakkında soruşturma yürütülürken, tutuklu sayılarının değişimi de takip ediliyor. Selam Apartmanı gibi yüksek can kaybı olan dosyalar, statik proje müelliflerine verilen 15 yıl 6 ay cezalarla sonuçlanıyor. Beraat eden müteahhitler ve ayrılan dosyalar, adalet mekanizmasının işleyişini sorgulatıyor.

Bu davalar, sadece hukuki süreçler değil, aynı zamanda toplumsal bir hesaplaşma alanı haline dönüşüyor. Sanıkların pişmanlık göstermemesi, indirim uygulamaları ve rekor cezalar arasındaki dengesizlik, kamuoyunda geniş yankı buluyor. Aileler, yakınlarını kaybedeli yıllar geçse de duruşmalara katılmaya devam ediyor.

Genel olarak, deprem yargılamaları 2025 yılında da yoğun bir şekilde sürüyor. Hasan Alpargün gibi sanıkların aldığı yüksek cezalar bir yanda, tahliye talepleri ve kaçma girişimleri diğer yanda yer alıyor. Kurumların sorumluluk kabul etmemesi, belediyelerin yetki devri savunmaları gibi unsurlar, zincirin tamamının yargılanmasını zorlaştırıyor.

Sonuçta, 34 ayın ardından davalar hala vicdanlarda deprem etkisi yaratıyor. Verilen kararlar, gelecekteki yapı denetimleri için önemli dersler içeriyor. Bu süreçler, caydırıcılığın ve adil yargılamanın ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösteriyor. Mahkeme salonlarındaki bu mücadele, toplumun ortak hafızasında yer etmeye devam edecek gibi görünüyor.

Deprem davalarının bilançosu, hem cezalar hem de savunmalar açısından oldukça çarpıcı. Ailelerin adalet nöbeti sürerken, yeni duruşmalar ve istinaf süreçleri heyecanla bekleniyor. Bu gelişmeler, enkazların kaldırılmasından çok daha uzun süren bir iyileşme yolculuğunu işaret ediyor.