Adaletin kutsal koridorlarında, beklenmedik bir gölge dolaşıyor. Mahkeme salonları, dosyalar ve mürekkepli kalemler arasında, sessiz bir ağ örülmüş gibi. Her gün binlerce dava karara bağlanırken, bazıları para karşılığı toz duman oluyor. Sokaklarda yankılanan adalet çığlıkları, içerideki fısıltılara karışıyor. Ama bugün, o fısıltılar bir fırtınaya dönüşüyor – ya da belki bir depreme. Çorum'un sakin ilçesi Sungurlu, ulusal manşetlere taşınıyor; bir operasyon, yargı camiasını ayağa kaldırıyor. Neden mi? Çünkü bu, sadece bir gözaltı değil; sistemin damarlarında dolaşan bir zehrin ifşası. Ve o ifşa, hepimizi sorgulatıyor: Kaç dosya daha gömüldü karanlığa?
Şimdi, o operasyonun iplerini çözelim. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı'nın titiz soruşturması, Sungurlu Adliyesi'nin İlamat ve İnfaz Bürosu'nu mercek altına aldı. Burası, mahkeme kararlarının infaz edildiği, hapis cezalarının mühürlendiği yer – ama görünüşe göre, bazı dosyalar para karşılığı eriyip gidiyormuş. Kesinleşmiş ilamlara dayalı hapis cezaları alan kişiler, yasal şartlar oluşmadan erteleme alıyor veya dosyalar usule aykırı şekilde kapatılıyormuş. Karşılığında? Maddi menfaatler, rüşvet paketleri, zimmet kokan transferler... Başsavcılık, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135 ve 140. maddeleri gereği iletişimin tespiti kararı aldı. Telefonlar dinlendi, mesajlar tarandı, görüşmeler kaydedildi. Ve tam maddi menfaatin el değiştirdiği anda, Çorum İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri devreye girdi. Suçüstü! Bir anda 22 şüpheli, kelepçelerin soğuk temasıyla yüzleşti. Aralarında Sungurlu Adliyesi Yazı İşleri Müdürü A.A. da var – o, çetenin kilit isimlerinden biri olarak işaret ediliyor.
Bu operasyonun detayları, bir polisiye romanın sayfalarından fırlamış gibi. Şüpheliler, "Zimmet", "Rüşvet", "İkna Suretiyle İrtikap" ve "Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık" suçlamalarıyla karşı karşıya. Bazıları asli fail, bazıları yardım eden – hepsi, adaletin silahlarını kendi ceplerini doldurmak için kullanmakla itham ediliyor. Düşünün: Bir mahkum, hapis cezasını ödemekle kurtuluyor; bir dosya, binlerce liraya karşı sonsuza dek arşivleniyor. Bu, bireysel bir yolsuzluk değil; organize bir sistem hatası. Başsavcılığın yazılı açıklaması net: "Soruşturma işlemleri titizlikle, çok yönlü olarak devam etmektedir." Yani, bu sadece başlangıç. Kaç bağlantı daha ortaya çıkacak? Hangi üst düzey isimler dosyaya eklenecek? Sungurlu Adliyesi'nin koridorları, şimdi sorgu odalarına açılıyor.
Tarihe dönüp bakalım ki, bu skandalın köklerini anlayalım. Türkiye'de yargı operasyonları, ne yazık ki yeni değil. Hatırlayın, 2010'ların başındaki şike davaları, FETÖ bağlantılı soruşturmalar veya son yıllardaki ihale yolsuzlukları... Her seferinde, adaletin bekçileri suçun parçası çıkıyor. Çorum özelinde, Sungurlu gibi küçük bir ilçe, yıllardır sakin bir profil çiziyordu. Ama 2025'in bu sonbaharında, enflasyonun baskısı, ekonomik çöküşün gölgesinde, rüşvet ağı genişlemiş. Kamu görevlileri, maaşlara yetmeyen hayatlarında, bu "hızlı çözüm"lere sarılmış olabilir. Dünya genelinde de benzer: Brezilya'da yargı çeteleri, İtalya'da mafya bağlantılı rüşvetler... Ama Türkiye'de, her operasyon bir domino etkisi yaratıyor. Bu 22 gözaltı, belki de daha büyük bir zincirin ilk halkası. A.A.'nın pozisyonu kritik: Yazı İşleri Müdürü olarak, dosyaların giriş-çıkışını kontrol eden biri. Onun ağzından çıkacak itiraflar, soruşturmayı bambaşka bir yöne çevirebilir.
Peki, bu çetenin mekanizması nasıldı? Detaylara inelim. İlamat ve İnfaz Bürosu, mahkeme kararlarının uygulanmasını denetler – hapis yatırma, para cezası tahsili, erteleme başvuruları... Yasal erteleme için belirli şartlar var: İyi hal, pişmanlık, sabıka durumu. Ama burada, para konuşuyormuş. Bir şüpheli, "münferit kamu görevlisi" olarak suçüstü yakalanmış – elinde para torbası, tam işlem anında. Diğerleri, zincirin halkaları: Bazıları ikna ederek irtikap etmiş, bazıları kamu araçlarını dolandırıcılık için kullanmış. Zimmet ise, devlet parasının cebe indirilmesi – belki infaz masrafları, belki rüşvet komisyonları. KOM ekiplerinin hızı takdire şayan: İletişim tespiti sayesinde, tam vuruş anını yakalamışlar. Gözaltılar, Çorum Emniyet'i doldurmuş; ifadeler alınıyor, mallara el konuyor. Medya sessiz değil: DHA haberi yayılırken, sosyal medyada #YargiRusvet etiketi dolaşıma girdi. Vatandaşlar, "Adalet nerede?" diye soruyor; avukatlar, "Sistem çöktü" diyor.
Bu olayın yankıları, sadece Çorum'la sınırlı kalmayacak. Sungurlu Adliyesi'nde kaç dava etkilenecek? Yeniden yargılama talepleri yağmur gibi yağabilir. Hükümet cephesi, muhtemelen "sıfır tolerans" mesajı verecek – Adalet Bakanı'nın bir açıklama yapması an meselesi. Muhalefet ise, bunu yargı reformu tartışmalarına bağlayacak. Hatırlayın, 2024'te benzer bir operasyon İzmir'de 15 gözaltı getirmişti; o zaman da "temizlik" vaadiyle kapanmıştı. Ama değişen ne? Bu sefer, 22 isim, 22 hayat – ve arkasında onlarca mağdur. Mağdurlar kimler? Hapis yatanlar değil; adil yargılanamayanlar, rüşvetle kurtulanların kurbanları. Bir aile, sevdiğinin cezasını ödemek zorunda kalmış; bir iş insanı, dosyasını kapatmak için borçlanmış. Bu zincir, toplumun her katmanına uzanıyor.
Geleceğe dair senaryoları hayal edin: Soruşturma derinleşirse, Ankara'ya sıçrayabilir mi? A.A.'nın bağlantıları, belki büyük şehirlere uzanır. Eğer itiraflar dökülürse, yeni dalga operasyonlar gelebilir – belki 50, belki 100 gözaltı. Adalet sistemi, bu sarsıntıdan güçlenerek çıkar mı? Yoksa güvensizlik daha da mı derinleşir? Vatandaşın mahkemeye bakışı, zaten kırılgan; bu, camı tamamen çatlatabilir. Ama umut da var: Bu operasyon, bir arınma fırsatı. Başsavcılığın "çok yönlü" vurgusu, dijital izler, mali kayıtlar peşinde olduklarını gösteriyor. Belki blockchain benzeri şeffaflık sistemleri gündeme gelir; belki infaz büroları dijitalleşir. Türkiye, bu tür krizlerden ders çıkarıp yükselir – tarih öyle diyor.
Düşünün: Bir adliye binası, sıradan bir Çarşamba sabahı, ama içeride fırtınalar kopuyor. 22 şüpheli, hücrelerde bekliyor; ifadeler yazılıyor, bağlantılar çiziliyor. Sungurlu, küçük bir nokta haritada, ama hikayesi ulusal. Bu, adaletin sınavı: Zehri temizleyecek mi, yoksa yayılacak mı? Soruşturma devam ederken, biz izliyoruz – çünkü bu, hepimizin davası. Ve o dava, kazanılmak zorunda.




