Türkiye'nin siyasi arenasındaki gerilimler, her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor ve bu sefer odak noktasında Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) dinamik lideri Özgür Özel var. Ülkenin en büyük muhalefet partisinin başında duran Özel, son dönemde cesur adımlarıyla dikkat çekerken, iktidara yakın medya organları tarafından adeta bir hedef tahtasına dönüştürüldü. Bu medya unsurları, Özel'in partisi içindeki gelişmeleri yorumlarken, eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı örnek göstererek bir tür uyarı sinyali veriyor. Ancak bu uyarı, sıradan bir eleştiri olmanın ötesinde, gizli bir tehdit gibi algılanıyor ve siyasi çevrelerde büyük bir tartışma yaratıyor. Özel'in liderliğindeki CHP, yerel yönetimlerdeki başarılarını pekiştirmeye çalışırken, bu tür medya atakları, demokrasinin sınırlarını zorlayan bir hava yaratıyor.

Asıl mesele, CHP İstanbul İl Başkanlığı'na yönelik son müdahalelerle başladı. Kayyum ataması gibi tartışmalı bir kararın ardından, partililer binaya davet edildi ve bu davet, bazı çevrelerce "sokak çağrısı" olarak nitelendirildi. Özel, bu çağrının şiddete veya kaosa yol açmadığını defalarca vurguladı, hatta İçişleri Bakanı'nın açıklamalarına karşı net bir duruş sergiledi. Yine de, yandaş medya bu olayı fırsat bilerek Özel'i Demirtaş'ın kaderiyle ilişkilendirdi. Demirtaş, yıllardır cezaevinde tutulurken, onun siyasi eylemleri üzerinden Özel'e bir tür "yol arkadaşı" benzetmesi yapıldı. Bu benzetme, sadece bir haber başlığı olmanın ötesinde, Özel'in geleceğine dair karanlık bir gölge düşürüyor ve muhalefet liderlerini sindirme girişimi olarak yorumlanıyor.

Son beş yılda Türkiye'deki siyasi dinamikler köklü değişimler yaşadı. 2020'lerde pandemi döneminin yarattığı belirsizlikler, muhalefet partilerini daha da yakınlaştırmaya başladı. CHP, o dönemde Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde, HDP ile dolaylı ittifaklar kurarak yerel seçimlerde büyük zaferler elde etti. Örneğin, 2019 yerel seçimlerinin ardından gelen 2020-2021 yıllarında, HDP'nin kapatma davası gibi baskılar artarken, CHP bu baskılara karşı sesini yükseltti ve demokratik hakları savundu. Bu süreçte, Kürt sorunu etrafındaki tartışmalar derinleşti; CHP, daha kapsayıcı bir dil benimseyerek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki seçmenlerle köprüler kurmaya odaklandı. 2022'ye gelindiğinde, Millet İttifakı'nın oluşumuyla HDP dışarıda bırakılsa da, oy desteğiyle muhalefetin güçlendiği görüldü. Bu yıllar, CHP'nin geleneksel milliyetçi çizgisinden uzaklaşarak, demokratikleşme ve barış vurgusunu artırdığı bir döneme işaret etti.

2023, dönüm noktasıydı. Genel seçimlerin ardından Özgür Özel'in CHP genel başkanlığına seçilmesi, partiye yeni bir soluk getirdi. Özel, selefinden farklı olarak, daha proaktif bir yaklaşım benimsedi ve HDP'nin eski lideri Demirtaş'ı ziyaret ederek diyalog kapılarını araladı. Bu ziyaret, 2024'te Doğu illerine yaptığı turlarla pekişti; Özel, burada "silahlar bırakılsın, analar ağlamasın" gibi mesajlarla barışçıl bir çözüm sürecini savundu. Son beş yıldaki en büyük değişim, CHP'nin Kürt seçmenle ilişkisini dönüştürmesi oldu – eskiden dolaylı destekler varken, artık doğrudan temaslar ve ortak demokratikleşme vizyonu ön planda. HDP'nin DEM Parti'ye evrilmesiyle birlikte, 2024 yerel seçimlerinde bu ilişki daha görünür hale geldi; CHP, bazı bölgelerde destek alarak başarılarını sürdürdü. Ancak bu yakınlaşma, iktidar cephesinden sert tepkiler çekti ve yandaş medya üzerinden Özel'e yönelik saldırılar yoğunlaştı.

Demirtaş'ın durumu, bu tehditlerin merkezinde duruyor. Yıllardır cezaevinde olan Demirtaş, Kobani olayları gibi davalarla yüzleşirken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları görmezden gelindi. Özel'in Demirtaş'ı "önemli bir aktör" olarak nitelendirmesi, yandaş medyayı harekete geçirdi ve onu benzer bir yola sürükleme iması yapıldı. Bu imalar, sadece siyasi bir manevra değil, muhalefeti korkutma stratejisi gibi görünüyor. Özel, bu baskılara rağmen duruşunu bozmadı; partisinin üyelerini kendi binalarına davet etmenin suç olmadığını, asıl hukuksuzluğun devlet eliyle yaratıldığını savundu. Yandaş medyanın bu haberleri, Demirtaş'ın aldığı cezaları örnek göstererek, Özel'i benzer bir kaderle korkutmaya çalışıyor – 42 yıl hapis gibi ağır cezalar hatırlatılıyor.

15 Eylül Davası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sessiz Tuzağı – Parti Geleceği Bıçak Sırtında!
15 Eylül Davası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sessiz Tuzağı – Parti Geleceği Bıçak Sırtında!
İçeriği Görüntüle

Siyasi arenadaki bu gerilim, 2025'e yaklaşırken daha da tırmanabilir. Son beş yılda, CHP'nin HDP ile ilişkileri evrilirken, genel olarak muhalefet bloğu güçlendi. 2020'lerin başındaki baskı ortamı, 2023 seçimleriyle birlikte umut kıvılcımlarına dönüştü; Özel'in liderliği, partiyi daha halkçı ve kapsayıcı bir yapıya taşıdı. Doğu ziyaretlerinde yoğun ilgi gören Özel, Kürt seçmenin beklentilerini karşılamaya yönelik adımlar attı – örneğin, muhtarlarla görüşmelerde Demirtaş'ın durumunu dile getirdi. Bu değişimler, Türkiye'de barış ve demokrasi arayışını canlandırdı, ancak yandaş medya bu adımları "tehlikeli" olarak etiketliyor.

Özel'e yönelik bu medya saldırıları, demokrasinin kırılganlığını gözler önüne seriyor. Yandaş organlar, haber başlıklarıyla adeta bir yargılama yapıyor ve muhalefet liderlerini sindirmeye çalışıyor. Özel'in cevabı ise net: Partisini ve üyelerini koruma altına almak, hukukun üstünlüğünü savunmak. Bu süreçte, Demirtaş'ın siyasi mirası, Özel'in yolunda bir engel mi yoksa ilham kaynağı mı olacak, zaman gösterecek. Ancak bir şey kesin: Bu tehditler, muhalefeti yıldırmak yerine, daha da birleştirebilir ve Türkiye'nin siyasi geleceğini şekillendirebilir.

Sonuç olarak, yandaş medyanın bu hamlesi, sadece bir haber değil, siyasi bir savaş ilanı gibi. Özel, bu baskılara rağmen yoluna devam ederken, son beş yıldaki değişimler – CHP'nin demokratik açılımları, HDP ile diyaloglar ve barış çağrıları – umut verici bir tablo çiziyor. Ancak tehditler devam ederse, bu tablo karanlık bir gölgeyle kaplanabilir, ve asıl soru şu: Türkiye, bu gerilimden nasıl çıkacak?