Türkiye ekonomisinin en kritik tartışmalarından biri olan asgari ücret belirleme süreci, her yıl milyonlarca çalışanı doğrudan etkileyen bir dönüm noktası haline geliyor. Özellikle 2025 yılının sonlarına doğru, enflasyon verileri ve ekonomik göstergeler ışığında 2026 asgari ücret tahmini merakla beklenirken, alanında uzman isimlerden gelen açıklamalar gündemi sarsıyor. Doç. Dr. Filiz Eryılmaz gibi deneyimli bir ekonomistin, Sözcü TV'de yaptığı çarpıcı değerlendirmeler, bu konudaki belirsizliği bir nebze aydınlatıyor. Eryılmaz, hükümetin önceki yıllarda uyguladığı formüllere dayanarak, asgari ücretin nasıl şekillenebileceğine dair net bir tablo çiziyor ve bu tahminler, hem çalışanların hem de işverenlerin radarına girmeyi başarıyor.
Asgari ücret zammı hesaplamalarında, enflasyon beklentileri her zaman başrolde yer alıyor. Hatırlanacağı üzere, 2025 yılı için belirlenen asgari ücret, önceki yılın enflasyon oranına dayalı bir hesaplama ile net 22 bin 104 TL seviyesine ulaşmıştı. Bu belirleme, brüt olarak 26 bin 5 TL'yi işaret ederken, hükümetin eklediği yüzde 4'lük refah payı, toplam artışı yüzde 30'a taşımıştı. Eryılmaz, bu formülün 2026 için de masada güçlü bir aday olduğunu vurguluyor. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 19 olarak açıklanmışken, uzman bu rakamı baz alarak olası senaryoları masaya yatırıyor. Benim beklentim minimum yüzde 23, maksimum yüzde 26 düzeyinde, diyor Eryılmaz, bu oranların hem ekonomik gerçeklere hem de sosyal beklentilere uyum sağlayabileceğini belirtiyor.
Bu tahminlere göre, yüzde 23'lük bir zam oranı uygulandığında, 2026 asgari ücretinin net tutarı 27 bin 187 TL'ye ulaşabilir. Eğer enflasyon beklentilerinin biraz üzerinde bir artış gerçekleşir ve yüzde 4 ila 5 arasında bir refah payı eklenirse, tablo daha da parlaklaşıyor: Yüzde 25-26 bandındaki artış, asgari ücreti 27 bin 630 TL'ye taşıyabilir. Bu rakamlar, mevcut 22 bin 104 TL'lik net asgari ücretin üzerine konforlu bir iyileştirme vaat ederken, çalışanların alım gücünü korumak adına kritik bir adım olarak öne çıkıyor. Ancak Eryılmaz, bu maksimum seviyenin aşılmasının zor olduğunu, çünkü bütçe disiplini ve mali denge gibi faktörlerin hükümeti sınırlayabileceğini ima ediyor. Maksimum bu rakam olacak, ifadesiyle, tahmininin üst sınırını net bir şekilde çiziyor.
Asgari ücret tartışmalarının ötesinde, Eryılmaz'ın yorumları ekonomik piyasaların genel seyrine de ışık tutuyor. Özellikle emtia piyasaları, enflasyon baskısı altında yaşayan Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge. Değerli metaller arasında altın, her zaman yatırımcıların gözdesi olmayı sürdürüyor. Son haftalarda ABD'de yaşanan hükümet açılma süreci, normalde altın fiyatlarını baskılaması beklenirken tam tersi bir etki yaratmıştı. Yatırımcılar, Hükümet açıldı, veriler açıklanmaya başlayacak; verileri gören Fed de faiz indirecek, algısıyla hareket ederek fiyatları yukarı taşımıştı. Ancak dün yaşanan sert düşüş, Fed yetkililerinin faiz indirimine gerek yok, açıklamalarıyla tetiklendi ve piyasalarda karışık bir hava esti.
Bu dalgalanmalara rağmen, Eryılmaz altın için iyimser bir tablo çiziyor. Gram altında 6 bin TL üzeri seviyelerin yıl sonuna doğru görülebileceğini öngören ekonomist, ons altının 4 bin 380 dolar üzerinde tutunması halinde güçlü bir rallinin kapıda olduğunu söylüyor. Yine de, durdurulamayan altın için biraz daha zamana ve ek katalizörlere ihtiyaç var, diyerek temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Altın fiyatlarının belirli noktalarda düşüşler yaşayabileceğini kabul eden Eryılmaz, genel trendin yukarı yönlü olduğunu ve bu seyrin 2026'ya taşınabileceğini belirtiyor. Bu öngörüler, Türkiye'deki altın yatırımcılarını hem heyecanlandırıyor hem de stratejik hamleler yapmaya teşvik ediyor.
Gümüş ise 2025'in sürpriz yıldızı olarak dikkat çekiyor. Eryılmaz, Bu yılın gümüş yılı, diyerek, metalin altını bile geride bıraktığını vurguluyor. Fed'in faiz indirim politikaları, güvenli liman talebinin devamı ve resesyon riskinin düşük kalması, gümüşte güçlü yükselişlere zemin hazırlayabilir. Ancak endüstriyel bir ürün olması nedeniyle, büyüme rakamlarının kötüleşmesi halinde gümüşün daha zayıf bir performans sergileyebileceğini uyarıyor. Altın tarafına sert satış gelirse gümüş daha sert düşer. Aksi durumda yükseliş olursa da gümüş yükselecek, şeklinde özetleyen Eryılmaz, bu metalin volatilitesini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Yatırım tercihleri konusunda da pratik tavsiyeler veren ekonomist, fiziki mi yoksa fon mu sorusuna net yanıtlar veriyor. Kısa vadeli al-sat işlemleri düşünenler için AltınS1 veya borsada işlem gören altın sertifikalarını öneriyor. Gümüş tarafında ise GMSTR adıyla bilinen Gümüş ETF'si, likidite ve erişim kolaylığı açısından öne çıkıyor. Uzun vadeli yatırımcılar içinse, çalınma riski düşükse fiziki altın veya gümüşün hala cazip olduğunu belirtiyor. Bu öneriler, özellikle asgari ücretle geçinen bireylerin küçük tasarruflarını değerlendirmesi açısından değerli ipuçları sunuyor.
Genel olarak, Doç. Dr. Filiz Eryılmaz'ın bu kapsamlı değerlendirmeleri, 2026 asgari ücret zammı beklentilerini somutlaştırırken, emtia piyasalarındaki belirsizlikleri de aydınlatıyor. Enflasyonun seyri, Fed'in kararları ve hükümet politikaları, bu tahminlerin gerçekleşme olasılığını belirleyecek ana unsurlar. Çalışanlar için 27 bin TL'lik bir üst sınır, günlük hayatı rahatlatacak bir umut ışığı olurken, yatırımcılar için altın ve gümüşteki potansiyel ralliler yeni fırsatlar yaratabilir. Ekonomik gündemin bu kadar hızlı değiştiği bir dönemde, Eryılmaz'ın maksimum bu rakam olacak, sözü, hem gerçekçi hem de motive edici bir manifesto gibi yankılanıyor. Gelecek aylarda resmi açıklamalarla netleşecek bu tablo, Türkiye'nin ekonomik rotasını yeniden çizecek gibi görünüyor.




