Havacılık sektörü, zaman zaman beklenmedik doğa olaylarıyla karşı karşıya kalır ve bu durumlar, pilotların becerilerini en üst düzeyde test eder. British Airways Flight 9'un hikayesi, sıradan bir uzun mesafe uçuşunun nasıl olağanüstü bir maceraya dönüştüğünü gösteriyor. Bu olay, Endonezya semalarında gerçekleşen bir dizi tesadüfün sonucu olarak hafızalara kazındı ve havayolu güvenliği konusunda yeni standartlar belirledi.
Uçuş, 24 Haziran 1982'de Londra Heathrow'dan kalkışıyla başladı ve rotası Bombay, Kuala Lumpur, Perth ile Melbourne üzerinden Auckland'e uzanıyordu. Boeing 747-236B tipi uçak, City of Edinburgh adlı modeldi ve G-BDXH tescil numarasına sahipti. Kaptan Eric Moody, Birinci Pilot Roger Greaves ve Uçuş Mühendisi Barry Townley-Freeman'dan oluşan kokpit ekibi, deneyimli profesyonellerden oluşuyordu. Yolcu kabini ise 248 kişiyle doluydu, herkes rutin bir yolculuk beklentisindeydi. Uçak, Kuala Lumpur'dan kalktıktan sonra Jakarta yakınlarında 37 bin feet irtifada seyrediyordu. Gece vaktiydi ve hava durumu raporları temiz bir gökyüzü gösteriyordu.
Aniden, kokpitte alışılmadık bir parlaklık fark edildi. Kaptan Moody, bunu "St. Elmo'nun Ateşi" olarak tanımlanan elektriksel bir fenomene benzetti. Uçağın ön camlarında mavi-beyaz ışıklar dans etmeye başladı, sanki bir lazer gösterisi gibi. Bu sırada kabin içinde duman benzeri bir sis yayılmaya başladı. Yolcular, başlangıçta bunu sigara dumanı sandılar çünkü o dönemde uçaklarda sigara içmek yaygındı. Ancak sis yoğunlaşıyordu ve kokpit ekibi, motor göstergelerinde sorunlar fark etti. Birinci Pilot Greaves, "Motorlarda bir şey var" diye uyarırken, Kaptan Moody durumu incelemeye aldı.
Kısa süre içinde, dört motorun tamamı sırayla durdu. Uçak, dev bir planör haline gelmişti ve irtifa kaybetmeye başladı. Kokpitte alarm sesleri yankılanıyordu. Uçuş Mühendisi Townley-Freeman, motorları yeniden başlatma prosedürlerini uygularken, "Yakıt akışı normal görünüyor ama tepki yok" dedi. Kaptan Moody, sakin bir sesle ekibe talimat verdi: "Standart prosedürleri izleyelim, panik yok." Bu sırada, yolculara bilgi vermek için anons yapıldı. Kaptan Moody, mikrofonu eline aldı ve şöyle dedi: "Bayanlar ve baylar, bu sizin kaptanınız konuşuyor. Küçük bir sorunumuz var. Dört motorumuz da durdu. Onları yeniden çalıştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Umarım çok fazla sıkıntı çekmiyorsunuzdur." Bu sözler, yolcular arasında bir şaşkınlık yarattı ama kaptanın sakin tonu, durumu yönetilebilir kıldı.
Uçak, Hint Okyanusu üzerinde irtifa kaybederken, kokpit ekibi alternatif çözümler arıyordu. Hava trafik kontrolüyle iletişim kurmaya çalıştılar ancak radyo bağlantısında da sorunlar yaşanıyordu. Jakarta kontrol kulesi, uçağın sinyalini takip ediyordu ama net bir iletişim sağlanamıyordu. İrtifa 12 bin feet'e düştüğünde, bir mucize gerçekleşti. Motorlar sırayla yeniden çalışmaya başladı. Önce dördüncü motor, ardından diğerleri. Uçuş Mühendisi Townley-Freeman, "Dördüncü motor çalışıyor!" diye haykırdı. Kaptan Moody, "Diğerlerini de deneyelim" yanıtını verdi. Ancak ikinci motor, titreşim nedeniyle tekrar kapatıldı. Üç motorla devam etmek zorunda kaldılar.
Bu sırada, uçağın dış yüzeyinde hasarlar fark edildi. Ön camlar matlaşmıştı ve görüş mesafesi azalmıştı. Kaptan Moody, "Camlar kumlanmış gibi" yorumunu yaptı. Uçak, Jakarta'daki Halim Perdanakusuma Uluslararası Havalimanı'na yönlendirildi. İniş sırasında, ön camdaki bulanıklık nedeniyle Kaptan Moody, yan camdan bakarak manevra yapmak zorunda kaldı. Birinci Pilot Greaves, "Sağ tarafı kullan, görüş daha iyi" önerisinde bulundu. Uçak, güvenli bir şekilde piste indi ve herkes derin bir nefes aldı.
İniş sonrası incelemeler, olayın nedenini ortaya çıkardı. Uçak, Mount Galunggung volkanının patlamasından kaynaklanan bir kül bulutuna girmişti. Bu volkan, Jakarta'nın 180 kilometre güneydoğusundaydı ve patlama o gün gerçekleşmişti. Kül parçacıkları, motorlara girerek onları tıkamıştı. Yüksek sıcaklıkta eriyen kül, soğuduğunda kırılıp dışarı atılmış ve motorlar yeniden çalışmıştı. Uçak, yaklaşık 15 dakika boyunca motorsuz uçmuştu ve bu, ticari bir uçak için rekor bir süreydi.
Olay, havacılık camiasında büyük yankı uyandırdı. Kokpit ekibi, profesyonellikleri nedeniyle ödüller aldı. Kaptan Moody, Kraliçe'nin Onur Madalyası'nı aldı. Uçak, Jakarta'da onarıldı: Bir, iki ve üç numaralı motorlar değiştirildi, ön cam yenilendi ve yakıt tankları temizlendi. Kül, yakıt sistemine de sızmıştı ve bu, ekstra bir bakım gerektirmişti.
Benzer bir olay, 13 Temmuz 1982'de Singapore Airlines'ın bir uçağında yaşandı ve bu, hava sahasının kalıcı olarak kapatılmasına yol açtı. Volkanik kül bulutları için izleme sistemleri kuruldu ve pilotlara, kül belirtilerini tanıma eğitimi verildi. Hava trafik kontrolörleri, volkan aktivitelerini hava yollarıyla koordine etmeye başladı.
British Airways Flight 9'un hikayesi, doğanın gücünü ve insan becerisinin sınırlarını hatırlatıyor. Bu olay, uçuş güvenliğinde yeni protokoller geliştirdi ve benzer durumların önlenmesine katkı sağladı. Bugün, volkanik aktiviteler yakından takip ediliyor ve uçaklar, kül bulutlarından uzak tutuluyor. Bu macera, havacılığın sürekli evrilen doğasını yansıtıyor ve pilotların soğukkanlılığının ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.