Türkiye'nin içinden geçtiği ekonomik ve sosyal çalkantılar, açıklanan son uluslararası raporlarla çarpıcı bir tezatlığı gözler önüne serdi. İsviçre merkezli bir uluslararası finans kuruluşunun yayınladığı 2025 Küresel Zenginlik Raporu verilerine göre, Türkiye'de dolar milyoneri sayısı inanılması güç bir hızla artıyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye, yüzde 8.4'lük bir artış oranıyla dünyada dolar milyoneri sayısını en hızlı artıran ülke oldu. Rapor, ülkedeki toplam dolar milyoneri sayısının 236 bini aştığını belgeliyor. Halkın büyük bir kesimi hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadele ederken, bu denli büyük bir servet birikiminin yaşanması, gelir dağılımındaki uçurumu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Söz konusu zenginleşme tablosunun karşısında duran gerçeklik ise oldukça sarsıcı. Resmi verilere göre Türkiye'de çalışanların yarıdan fazlası asgari ücret seviyesinde bir gelirle hayatını sürdürmeye çalışıyor. Güncel kurlarla yaklaşık 520 dolar seviyesine gerileyen asgari ücret, milyonlarca vatandaşın alım gücünün eridiğini gösteriyor. Bir yanda servetini katlayan 236 bin kişilik bir azınlık, diğer yanda ay sonunu getirmekte zorlanan milyonlarca çalışan, ülkedeki ekonomik adaletsizliğin en somut göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Ekonomideki bu dengesizliğe paralel olarak, ülkenin hukuk karnesi de alarm veriyor. Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre Türkiye, 143 ülke arasında 118. sırada yer alıyor. Hukukun ve adaletin tesis edilmesinde yaşanan bu gerileme, toplumsal barışı tehdit eden bir unsur olarak değerlendiriliyor. Adalet sistemine olan güvenin azaldığı bir ortamda, cezaevlerindeki doluluk oranları da tarihi zirveleri görmüş durumda.
Türkiye'deki cezaevlerinin durumu, adeta küçük birer şehir nüfusunu andırıyor. Ülke genelindeki 402 cezaevinin toplam kapasitesi 304 bin kişi iken, halihazırda içeride bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 421 bine ulaşmış durumda. Özellikle Silivri Cezaevi, 30 bini aşan nüfusuyla bir üniversite kampüsünü andıracak büyüklükte ve kapasitesinin çok üzerinde insanı barındırıyor. Avukatların paylaşımlarına göre, cezaevlerindeki bu aşırı doluluk, insani koşulları zorlayan bir boyuta ulaşmış durumda.
Bu tablo, Türkiye'nin gerçek gündeminin ne olması gerektiği sorusunu akıllara getiriyor. Siyasetin suni tartışmalarla meşgul olduğu bir dönemde, hukukun üstünlüğünde dünya sıralamasının sonlarında yer alan, cezaevleri kapasitesinin çok üzerinde dolu olan ve gelir dağılımı adaletsizliğinin zirve yaptığı bir ülke fotoğrafı çekiliyor. 236 bin dolar milyonerinin varlığı bir ekonomik başarıdan ziyade, krizin faturasının toplumun tabanına kesildiğinin ve servet transferinin bir kanıtı olarak okunuyor.
Toplumun geniş kesimleri 520 dolarlık asgari ücretle yaşam mücadelesi verirken, yüzde 8.4 artan dolar milyoneri sayısı, sistemin kimler için çalıştığını sorgulatıyor. Hukukun işlemediği, adaletin 118. sıraya gerilediği bir iklimde, ekonomik göstergelerin sadece belirli bir zümre lehine düzelmesi, toplumsal huzursuzluğun temel kaynağı olarak görülüyor. Uzmanlar, bu gelir dağılımı eşitsizliğinin ve adalet sistemindeki erozyonun, uzun vadede çok daha büyük sosyal patlamalara zemin hazırlayabileceği uyarısında bulunuyor.





