Ankara'nın acil olarak harekete geçmesinin nedenleri arasında, batıda onlarca F-35 savaş uçağının teslimatını bekleyen Yunanistan ve doğuda her geçen gün daha saldırgan bir tutum sergileyen İsrail'in yarattığı güvenlik endişeleri yer alıyor. Reuters'ın bölgesel gelişmelere ilişkin yaptığı analizde, Türkiye'nin bu iki cephede artan tehditlere karşı kapsamlı hazırlıklara başladığı vurgulanıyor.

Son aylarda İsrail'in İran, Suriye, Lübnan ve Katar'a yönelik düzenlediği hava saldırıları Ankara'da ciddi rahatsızlık yaratmış durumda. Yetkililer, özellikle İsrail'in bölgedeki agresif tutumunun Türkiye için de potansiyel bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor. Nitekim İsrail basınında, Katar'a düzenlenen saldırılara benzer şekilde Türkiye'nin de hedef alınabileceği ancak ABD'nin böyle bir senaryonun önüne geçtiği iddiaları yer almıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail'in Gazze'deki saldırılarına yönelik sert eleştirileri, bölgesel gerilimleri daha da artırmış durumda. Ancak İsrail'in Türkiye'yi doğrudan hedef alma ihtimaline ilişkin herhangi bir yorum gelmemesi dikkat çekiyor.

Eurofighter uçaklarının alımı konusunda Ankara'nın planı oldukça net. İlk etapta Katar ve Umman'dan 12 adet ikinci el uçak hızlı teslimat yoluyla alınacak. Geriye kalan 28 yeni uçağın teslimi ise önümüzdeki yıllara yayılacak. Avrupa ülkelerinin yeni Eurofighter teslimatlarındaki yavaşlık, Türk yetkilileri ikinci el uçaklara yönelmeye itti.

Bu uçakların bakım ve yedek parça ihtiyaçları Avrupa ülkeleri üzerinden karşılanacak. Plana göre, Avrupa'dan parça temin etmek yeni uçak satın almaktan çok daha kolay ve hızlı bir süreç olacak. Ankara, uzun yıllar sonra Batı ile kurulan olumlu ilişkileri bu şekilde savunma sanayii alanında avantaja dönüştürmeyi hedefliyor.

Erdoğan bu hafta Katar ve Umman'a resmi ziyaretler gerçekleştirerek anlaşmanın son detaylarını görüşecek. İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz'in bu ay sonunda Ankara'ya yapacakları ziyaretlerde ise anlaşmaya ilişkin imzaların atılması bekleniyor.

F-35 savaş uçağı programına yeniden dahil olma çabaları ise çok daha karmaşık bir süreci beraberinde getiriyor. ABD, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın alması nedeniyle 2020 yılından bu yana F-35 satışına izin vermiyor. Erdoğan'ın geçen ay Washington'da Başkan Donald Trump ile yaptığı görüşmede bu konuda somut bir ilerleme kaydedilemedi.

Ancak iki lider arasındaki ikili ilişkilerin olumlu seyri ve Türkiye'nin Trump yönetimine Gazze ateşkesi konusunda sunduğu destek, F-35 meselesinin yeniden masaya yatırılabileceğine dair umutları artırıyor. Diplomatik çevrelerde, ABD ile ilişkilerin geliştirilmesinin bu konuda önemli bir fırsat penceresi yaratabileceği konuşuluyor.

AKP'nin Oy Oranlarında Dramatik Düşüş: Son Anketler Alarm Veriyor
AKP'nin Oy Oranlarında Dramatik Düşüş: Son Anketler Alarm Veriyor
İçeriği Görüntüle

Türkiye'nin yerli savaş uçağı KAAN projesi ise uzun vadeli savunma stratejisinin temel taşlarından biri olarak görülüyor. Ankara, bu projeyle kendi bağımsız savunma kapasitesini geliştirmeyi ve dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor. Ancak yetkililer bile KAAN'ın mevcut F-16 filosunun yerini almasının yıllar süreceğini kabul ediyor.

KAAN projesine ilişkin en çok tartışılan konulardan biri ise uçağın motorları. KAAN'ın motorlarının F-35 motorları olacağının ortaya çıkması Türkiye'de şok etkisi yaratmıştı. Bu durum, bağımsız savunma kapasitesi geliştirme hedefinin ne kadar gerçekçi olduğu konusunda ciddi soru işaretleri oluşturdu.

Yeni uçak alımları, Türkiye'nin hava savunma sistemini kısa vadede güçlendirmeyi hedefleyen kapsamlı bir stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. KAAN projesinin uzun vadeli doğası göz önüne alındığında, Ankara'nın mevcut tehdit algılamasına karşı acil önlemler alması kaçınılmaz görünüyor.

Bölgesel güç dengelerinin hızla değiştiği bir ortamda, Türkiye'nin hava gücü modernizasyonu hem batıdaki hem de doğudaki komşularıyla arasındaki askeri dengeyi korumak için kritik önem taşıyor. Yunanistan'ın F-35 filosunu güçlendirmesi ve İsrail'in bölgedeki saldırgan tutumu, Ankara'yı bu konuda hızlı hareket etmeye zorluyor.

Eurofighter alımlarının yanı sıra F-35 programına dönüş çabaları ve KAAN projesinin geleceği, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin savunma politikasını şekillendirecek üç ana eksen olarak öne çıkıyor. Bu üç eksenin birbirini tamamlayıcı nitelikte olması, Ankara'nın çok yönlü bir savunma stratejisi izlediğini gösteriyor.

Gelişmelerin takip edildiği diplomatik kaynaklarda, Türkiye'nin hem Batı ile ilişkilerini düzeltme hem de bağımsız savunma kapasitesi geliştirme arasında hassas bir denge kurma çabası içinde olduğu belirtiliyor. Bu dengenin başarıyla kurulup kurulamayacağı, önümüzdeki aylarda atacağı adımlarla netleşecek.

Hava savunma sistemindeki açıkların bu kadar hızlı bir şekilde giderilmeye çalışılması, bölgesel tehdit algılamasının Ankara'da ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını gösteriyor. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde hem diplomatik hem de askeri alanda atacağı adımlar, bölgesel güç dengelerini doğrudan etkileyecek nitelikte.