Gürcistan'da Düşen C-130'da 20 Asker: MSB Şehit Sayısını Açıkladı!
Gürcistan'da Düşen C-130'da 20 Asker: MSB Şehit Sayısını Açıkladı!
İçeriği Görüntüle

AKP’nin uzun süredir ülke üzerinde kurduğu ve giderek güçlenen hakimiyet, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal dokusuna damga vuruyor. Turhan Çömez, katıldığı programda ekonomik gücün yanı sıra medyanın yaklaşık %90-95’inin AKP’nin kontrolü altında olduğunu belirterek, "Medyanın, vergilerimizle ayakta duran TRT de dahil olmak üzere, tamamen AKP’nin borazanı haline geldiğini," vurguluyor. Çömez, AKP döneminde 11,5 milyar dolar TRT’ye aktarıldığını fakat bu kaynağın kamuoyuna objektif ve şeffaf haber olarak dönmediğini özellikle ifade ediyor.

Çömez’in dikkat çektiği bir diğer önemli nokta ise üniversiteler, sivil toplum örgütleri, devlet bürokrasisi ve hatta yargı, askeriye ve istihbaratın AKP’nin hegemonyası altında olduğu. Ona göre: "Devletin en önemli kademeleri şu anda Devlet Partisi tarafından yönetilmekte ve devlet bir parti devletine dönüşmüş durumda." Türkiye’de demokrasinin kurum ve kurallarının işlememekte olduğunu dile getirirken, Erdoğan’ın Türk milletinin demokrasi tecrübesini ve köklü kültürünü doğru okuyamadığını söylüyor.

AKP’nin toplumsal tabanı ve seçmen desteğine yönelik ise büyük bir çözülme yaşandığının altını çiziyor. Kadınların, gençlerin ve emeklilerin artan geçim sıkıntısı, açlık sınırı ve yoksulluk oranlarının aşırı yükseldiği bir tabloyu gözler önüne seriyor. Çömez, "Kadınlar diyor ki, ‘Bir dakika tamam sana oy verdik. Benim tencerem boş. Çocuğum akşam aç yatıyor. Emekli aç, geçinemiyor," ifadeleriyle toplumun gerçek taleplerine ayna tutuyor.

Yine Çömez, gençlerin işsizlik ve umutsuzlukla mücadele ettiğine vurgu yapıyor: "13,5 milyon işsiz genç, 5,5 milyonu ev genci umudunu kaybetmiş durumda. Gençler iş bulamıyor, sosyalleşemiyor, gelecek hayali kuramıyor." Asgari ücretin açlık ve yoksulluk sınırının çok altında kaldığını vurgulayarak toplumun büyük kesimlerinin ekonomik ve psikolojik baskı altında olduğunu belirtiyor.

AKP içerisindeki ayrışmalara ve teşkilatlarda yaşanan iç kavgalara da dikkat çeken Çömez, parti içi desteğin ve motivasyonun giderek zayıfladığını belirtiyor. İç cepheyi tahkim etme çabalarının işe yaramadığını söyleyerek, "Başka bir yol kalmadı; medyaya ve muhalefete operasyonlar başlatıldı. Muhalefeti bölme, baskı altına alma ve operasyon yapılmasının temel stratejiye dönüştüğünü," açıkça ifade ediyor.

Medyanın ve muhalif seslerin üzerindeki baskıya karşı da net ifadeler kullanan Çömez, özellikle toplumsal kutuplaşmanın ve yargının bağımsız olmaması nedeniyle adaletin yara aldığını belirtiyor. "Saray danışmanlarının videoları kesip biçip hedef gösterici yayımlar yaptığını ve troll ordularının sosyal medya infazlarıyla muhaliflere saldırdığını," iddia ediyor.

Fatih Altaylı konusunda ise, "Halkın dikkatle takip ettiği ve güvenini kazanmış bir gazeteci artık eleştirileriyle hedef haline gelmektedir," diyerek, muhalif gazetecilere ve medya kuruluşlarına uygulanan cezaların demokrasiyle bağdaşmadığını savunuyor. Türk milletinin demokrasiye olan inancı ve sandıkta iradesine sahip çıkacağı konusundaysa, "Bu millet sandığa sahip çıkacak çünkü demokrasiyi benimsemiş bir milletiz. Sandık iradesini kimseye vermez," şeklinde konuşuyor.

Çömez’in değerlendirmesinde öne çıkan diğer önemli başlıklar; AKP’nin devleti ve zenginlikleri kendi çevresinde topladığı, muhalefetin ise hatasız bir politika yürütmesi halinde AKP’nin tekrar iktidara gelmesinin imkansızlığı, ülkedeki talan ve yalan düzeninin bitmesiyle Türkiye’nin normalleşeceği ve toplumsal barışın sağlanacağı görüşleri. Sonuçta, Türkiye’nin kaderinin milletin ve muhalefetin elinde olduğuna dikkat çekiyor.

Çömez’in çarpıcı tespitleri Türkiye’de siyaset, medya, demokrasi ve toplumun geleceğine dair en çok aranan konu ve kelimeler ile gündemin nabzını tutuyor.