CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 407 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye karşı sosyal medya üzerinden ateş püskürdü. Paylaşımında iddianameyi sadece bir hukuki belge olarak değil, doğrudan "darbecilerin siyasete yönelik bir muhtırası" olarak tanımlayan Özel, yaşanan süreci Türkiye'nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak nitelendirdi. Bu tepki, özellikle son dönemde artan siyasi gerilimler ve yargı süreçlerinin gölgesinde, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Özel'in sözleri, hem partisinin hem de muhalefetin genel duruşunu net bir şekilde ortaya koyarken, iddianamenin arkasındaki motivasyonları da sorgulayan bir manifesto niteliği taşıyordu.

Yılmaz Özdil: Düşen C-130 60 Yaşında, Tehlike mi?
Yılmaz Özdil: Düşen C-130 60 Yaşında, Tehlike mi?
İçeriği Görüntüle

Özel'in paylaşımı, 19 Mart tarihinde yaşanan olaylara atıfla başlıyor. O gün, Türkiye'de bir "sivil darbe" yaşandığını belirten lider, bu darbenin geleneksel yöntemlerden farklı olduğunu vurguluyor. Değerli Halkımız; Bilindiği gibi 19 Mart’ta ülkemizde bir sivil darbe yaşandı. Darbeciler bu kez, tankla ya da postalla değil, yargı cübbeleriyle geldiler. Bu ifade, Özel'in gözünde iddianamenin sadece İmamoğlu ve ekibini değil, tüm demokratik yapıyı hedef alan bir hamle olduğunu gösteriyor. Yargı mensuplarının cübbelerini bir kalkan gibi kullanarak siyasete müdahale edildiğini ima eden bu satırlar, okuyucuyu hemen o kritik tarihe götürüyor. 19 Mart, İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve sonraki gelişmelerle birlikte, muhalefet çevrelerinde "seçimle gelenin seçimle gitmek istemediği" bir dönemin simgesi haline gelmişti.

Paylaşımında, Özel bu darbenin arkasındaki gücü net bir şekilde işaret ediyor. Seçimle gelen ancak seçimle gitmek istemeyen bir avuç insan, korktukları rakiplerini hapse atarak, Türkiye’yi büyük bir siyasi ve ekonomik krizin karanlığına sürüklediler. Bu cümle, iddianamenin bireysel bir suç isnadından öte, sistematik bir strateji olduğunu öne sürüyor. Son seçimlerde birinci parti olan CHP'nin, rakipleri tarafından sistematik olarak köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını belirten Özel, ekonomik krizin de bu siyasi hesaplaşmaların bir sonucu olduğunu ima ediyor. Ülkenin karşı karşıya kaldığı enflasyon, işsizlik ve büyüme sorunlarının, yargı üzerinden muhalefeti sindirme çabasından kaynaklandığını düşünen Özel, halkı bu tablo karşısında uyanık olmaya çağırıyor. Bu kısım, paylaşımın en vurucu yanlarından biri olarak, sıradan vatandaşın günlük sıkıntılarını siyasi bir çerçeveye oturtuyor ve okuyucunun empati kurmasını sağlıyor.

Aradan geçen süreyi de hesaba katan Özel, tepkisini güncel bir zemine oturtuyor. Aradan geçen 237 günde, aziz milletimizle birlikte büyük bir hukuksuzluğun her saatine tanıklık ettik. Bu ifade, 19 Mart'tan bugüne kadar uzanan sürecin ne kadar uzun ve yıpratıcı olduğunu somut bir rakamla vurguluyor. 237 gün, sadece bir takvim süresi değil; her gün yeniden yaşanan adaletsizliklerin toplamı olarak sunuluyor. Özel, bu süre zarfında halkın ve partisinin sessiz kalmadığını, her anı belgelediğini ve direndiğini belirtiyor. İddianamenin bugün açıklanması ise, bu uzun soluklu mücadelenin bir dönüm noktası gibi görülüyor. Kamuoyunda aylardır konuşulan soruşturma, nihayet somut bir belgeye dönüştü ve Özel'e göre bu belge, gerçeği bir kez daha ilan ediyor.

Özel'in iddianameye yönelik en keskin eleştirisi, onun hukuki değil tamamen siyasi bir araç olduğu yönünde. Bugün çıkan iddianame ise herkesin bildiği gerçeği bir kez daha ilan etti. Bu dava hukuki değildir, tamamen siyasidir. Amacı son seçimlerin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi‘ni durdurmak ve Cumhurbaşkanı adayını engellemektir. Bu satırlar, iddianamenin İmamoğlu'nu cumhurbaşkanı adaylığı yolundan alıkoymak için tasarlandığını açıkça söylüyor. CHP'nin son seçimlerdeki başarısı, partiyi iktidarın gözünde bir tehdit haline getirmişti ve bu iddianame, o tehdidi bertaraf etmenin bir yolu olarak sunuluyor. Özel, burada sadece bireysel bir dava değil, partinin genel varlığını hedef alan bir operasyon olduğunu vurguluyor. 407 kişinin kapsanması, soruşturmanın ne kadar geniş kapsamlı ve toplu bir infaz girişimi olduğunu da gözler önüne seriyor.

Paylaşımın zirve noktası, iddianamede CHP'nin kapatılması talebinin yer alması. Darbeciler bugün, tapusu Mustafa Kemal Atatürk’e kayıtlı olan, Türkiye’nin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılmasını talep edecek kadar şuurlarını kaybettiler. Bu ifade, Özel'in tarihsel bir perspektiften meseleyi ele aldığını gösteriyor. CHP'yi Atatürk'ün emaneti olarak tanımlayan lider, partinin kapatılma talebini bir tür delilik olarak nitelendiriyor. Anayasa'nın siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin maddelerine atıfta bulunarak, Anayasa’nın siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin maddelerini hatırlatarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulunulması meselenin İBB’ye yönelik bir soruşturma olmadığının kanıtıdır. diyor. Bu bildirim, iddianamenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle sınırlı kalmadığını, doğrudan ulusal siyasete uzanan bir hamle olduğunu kanıtlıyor. Özel'e göre, bu durum bugün yaşananlar demokratik siyasete ve gelecek seçimlerin sonuçlarına yargı eliyle müdahalenin suç üstü halidir.

Tepkinin doruk noktası ise iddianamenin niteliğini tanımlayan kısım. Bu bir iddianame değil, darbecilerin siyasete yönelik bir muhtırasıdır. Yaşadığımız kötülüklerin sebebi asla “hukuki” değildir, bir kişinin siyasi ihtiraslarından ibarettir. Özel burada, tüm sürecin tek bir kişinin –muhtemelen iktidar liderini kastederek– hırslarından kaynaklandığını söylüyor. Muhtıra benzetmesi, 1960'lar ve 1980'ler Türkiye'sindeki askeri müdahaleleri akla getiriyor ve yargıyı bir post-modern darbe aracı olarak konumlandırıyor. Bu benzetme, okuyucuda hem öfke hem de tarihsel bir paralellik hissi uyandırıyor, zira Özel devamında 12 Eylül darbesine atıf yapıyor: Partimizi en son 12 Eylül’de Kenan Evren kapatmaya kalktı, milletimizle birlikte yeniden açtık. Evren’in milletimizin gönlündeki yeri de siyasi tarihimize geçiş şekli de bellidir. Bu referans, CHP'nin geçmişte yaşadığı baskılara rağmen ayakta kaldığını hatırlatıyor. Kenan Evren'in trajik sonu, bugünkü "darbecilere" bir uyarı niteliğinde sunuluyor; halkın iradesinin her zaman galip geleceği mesajı veriliyor.

Özel'in paylaşımı, zorluklara rağmen umut dolu bir tonla sona eriyor. Biz, geçmişte çok bedel ödedik, bugün de ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Ama millete inanmaktan ve güvenmekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Atatürk’ün partisi milletimize emanettir. Bu son cümleler, partinin fedakarlık geleneğini vurgularken, geleceğe dair bir direniş manifestosu çiziyor. Bedel ödemek, CHP için yeni bir şey değil; ancak millete olan inanç, bu bedellerin anlamını koruyor. Atatürk'ün kurduğu partiyi bir emanet olarak gören Özel, okuyucuyu da bu emaneti koruma sorumluluğuna ortak ediyor. Paylaşım, sadece bir tepki değil; aynı zamanda bir çağrı olarak işlev görüyor, muhalefet tabanını ve genel kamuoyunu mobilize etmeyi hedefliyor.

Bu gelişme, Türkiye'deki siyasi arenada yeni bir tartışma dalgası yaratabilir. İBB iddianamesi, İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığını nasıl etkileyecek? CHP'nin kapatılma talebi, Anayasa Mahkemesi'nde ne gibi sonuçlar doğuracak? Özel'in muhtıra benzetmesi, yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden alevlendirecek mi? Bunlar, önümüzdeki günlerde gündemin sıcak başlıkları olacak gibi görünüyor. Öte yandan, ekonomik krizin gölgesinde bu siyasi hamleler, halkın tepkisini nasıl şekillendirecek? Özel'in sözleri, muhalefetin sesini yükseltirken, iktidar cephesinden de sert yanıtlar gelebilir. Sürecin her aşaması, Türkiye'nin demokrasi sınavını bir kez daha gözler önüne serecek.

Özel'in bu paylaşımı, sosyal medyada hızla yayıldı ve binlerce etkileşim aldı. Destek mesajları yağarken, eleştiriler de gecikmedi. Ancak liderin net duruşu, CHP tabanında moral kaynağı oldu. İddianamenin detayları henüz tam olarak kamuoyuyla paylaşılmadı, ancak 407 kişinin kapsanması, soruşturmanın boyutunu ortaya koyuyor. Bu isimler arasında belediye çalışanlarından siyasetçilere kadar geniş bir yelpaze var ve her biri, İmamoğlu'nun yönetim tarzını hedef alan ithamlarla karşı karşıya. Özel'in tepkisi, bu ithamları tek tek çürüterek, asıl sorunun yargıdaki siyasi baskı olduğunu haykırıyor.

Sonuç olarak, Özgür Özel'in İBB iddianamesine yönelik çıkışı, sadece bir günlük haber değil; Türkiye'nin yakın tarihine not düşen bir belge. Sivil darbe iddiaları, muhtıra benzetmeleri ve Atatürk emaneti vurgusuyla dolu bu paylaşım, muhalefetin geleceğini şekillendirecek unsurları barındırıyor. Halkın bu sürece nasıl tepki vereceği, önümüzdeki haftalarda belli olacak. Demokrasinin ne kadar kırılgan olduğu bir kez daha hatırlatılıyor; ancak Özel gibi liderlerin sesi, o kırılganlığı onarma umudunu da taşıyor.