Enflasyon, modern ekonomilerin en hassas dengelerinden biri olarak, her ayın verileriyle birlikte ülke gündemini şekillendiriyor. Türkiye gibi dinamik bir ekonomide, bu rakamlar sadece istatistik olmaktan öte, aile bütçelerinden yatırım kararlarına kadar geniş bir yelpazede etkili oluyor. Son dönemde küresel tedarik zincirleri, enerji maliyetleri ve iç talep gibi unsurların etkileşimiyle birlikte, enflasyon seyrini anlamak, geleceğe dair ipuçları sunuyor. Peki, bu veriler tam olarak neyi işaret ediyor ve vatandaşlar için pratik çıkarımlar neler? Adım adım inceleyerek, bu soruları yanıtlayalım.

Şimdi, Türkiye İstatistik Kurumu'nun en güncel açıklamasına odaklanalım. 3 Aralık 2025 Salı günü saat 10:00 itibarıyla duyurulan verilere göre, Tüketici Fiyat Endeksi'nde aylık değişim yüzde 0,87 artış gösterdi. Bu oran, bir önceki aya kıyasla belirgin bir yavaşlama sinyali veriyor. Yıllık bazda ise, enflasyon yüzde 31,07 olarak kaydedildi; bu, önceki yılın aynı dönemine göre hafif bir gerileme anlamına geliyor. Ayrıca, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 29,74 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 35,91'lik artışlar dikkat çekiyor. Bu rakamlar, TÜİK'in resmi metodolojisiyle hesaplanmış olup, 2003=100 bazlı endeks üzerinden derleniyor. Uzmanlar, bu aylık yavaşlamanın mevsimsel faktörlerden kaynaklandığını, ancak yıllık trendin hala yüksek seyrettiğini vurguluyor.

Bu verileri daha iyi kavramak için, önceki dönemlerle bir karşılaştırma yapalım. Ekim 2025'te aylık enflasyon yüzde 2,55, yıllık ise yüzde 32,87 seviyesindeydi. Kasım'daki düşüş, özellikle gıda ve ulaştırma gibi kritik kalemlerdeki hareketlilikten kaynaklanıyor. Hatırlanacağı üzere, 2024 sonu ve 2025 başındaki yüksek enflasyon dalgası, enerji ithalatı ve döviz baskılarıyla tetiklenmişti. O dönem, yıllık oranlar yüzde 60'ları aşarken, Merkez Bankası'nın sıkı para politikaları devreye girmişti. Günümüzde ise, Fed'in faiz indirim sinyalleri ve Avrupa'daki ekonomik toparlanma, küresel enflasyonu frenlerken, Türkiye'de iç dinamikler ön planda. Ekonomi Bakanlığı yetkilileri, son kabine toplantısında bu verilerin "beklentiler dahilinde" olduğunu belirtirken, piyasa analistleri hafif bir iyimserlik taşıyor.

Diğer kaynakların perspektifini de ekleyelim ki tablo daha netleşsin. Enflasyon Araştırma Grubu'na göre, Kasım'da aylık enflasyon yüzde 2,13, yıllık ise yüzde 56,82 olarak ölçüldü. Bu, resmi verilerden daha yüksek bir tablo çiziyor ve metodolojik farklılıklara işaret ediyor. Benzer şekilde, İstanbul Ticaret Odası'nın verilerinde aylık yüzde 1,19 ve yıllık yüzde 38,28'lik artışlar kaydedildi. Bu uyuşmazlıklar, enflasyonun bölgesel ve hesaplama bazlı varyasyonlarını gösteriyor; örneğin, İstanbul gibi metropollerde kira ve gıda fiyatları daha volatil. Ekonomi yorumcusu Mahfi Eğilmez, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Resmi rakamlar yavaşlama gösterse de, ENAG'ın verileri gerçek tablonun hala sıcak olduğunu hatırlatıyor" diye değerlendirdi. Bu tür karşılaştırmalar, veri güvenilirliği tartışmalarını da alevlendiriyor.

Bitcoin'in 2025 Zirvesi: 100.000 Doları Aşacak mı?
Bitcoin'in 2025 Zirvesi: 100.000 Doları Aşacak mı?
İçeriği Görüntüle

Ana harcama gruplarına indiğimizde, hikaye daha da renklenecek. Yıllık değişimlerde, en yüksek ağırlığa sahip üç grup öne çıkıyor: Gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 27,44 artış, toplam etkiye yüzde 6,83 katkı sağlıyor. Ulaştırmada yüzde 29,23'lük yükseliş, yüzde 4,55 etki yaratırken, konut grubunda yüzde 49,92'lik devasa bir sıçrama, yüzde 7,57'lik bir baskı oluşturuyor. Bu, özellikle dar gelirli haneler için kritik; zira konut maliyetleri, bütçenin yüzde 25'ini aşabiliyor. Aylık bazda ise tablo kısmen rahatlatıcı: Gıda grubunda yüzde 0,69'luk azalış, toplam etkiye yüzde 0,17 negatif yansıma yapıyor. Ulaştırmada yüzde 1,78 artış yüzde 0,27, konutta ise yüzde 1,70 yükseliş yüzde 0,29 etki gösteriyor. Bu dinamikler, mevsimsel indirimlerin gıdayı frenlediğini, ancak akaryakıt ve kira zamlarının diğer alanları sıktığını ortaya koyuyor.

Daha geniş bir yelpazede, endekste yer alan 143 temel başlıkta Kasım 2025 itibarıyla 28'inde fiyat düşüşü, 7'sinde sabitlik ve 108'inde artış gözlendi. Örneğin, giyim ve ayakkabıda aylık yüzde 1,02 düşüş yaşanırken, sağlık grubunda yüzde 2,15'lik artış dikkat çekti. Eğlence ve kültürde yüzde 0,45, eğitimde yüzde 1,23'lük aylık yükselişler, ailelerin harcamalarını doğrudan etkiliyor. Bu dağılım, enflasyonun "yaygınlaşmadığını" ancak belirli sektörlerde yoğunlaştığını gösteriyor. Üretici tarafında ise, Üretici Fiyat Endeksi aylık yüzde 1,45, yıllık yüzde 28,56 artışla, tüketiciye göre daha ılımlı bir seyir izliyor. Bu, tedarik zincirinin son halkasındaki marjların daraldığını işaret ediyor.

Çekirdek enflasyona –yani işlenmemiş gıda, enerji, alkollü içkiler, tütün ve altın hariç– baktığımızda, tablo biraz daha sertleşiyor. Aylık yüzde 1,27, bir önceki yılın Aralık'ına göre yüzde 30,64, yıllık yüzde 32,17 ve on iki aylık ortalama yüzde 35,69 artışlar kaydedildi. Çekirdek göstergeler, geçici şokları filtreleyerek temel trendi yansıttığı için, Merkez Bankası için kilit öneme sahip. Son Para Politikası Kurulu toplantısında, enflasyon hedefinin yüzde 5'te tutulması bu verilerle test edilecek. Uzmanlar, çekirdek oranların yüksekliğinin, faiz indirimlerini geciktirebileceğini öngörüyor. Örneğin, İş Bankası Başekonomisti Muammer Kömürcüoğlu, bir röportajında "Çekirdek enflasyonun yavaşlaması, 2026 ikinci çeyreğini bulabilir; bu süre zarfında sıkı duruş şart" dedi.

Tarihsel bağlama oturttuğumuzda, Kasım 2025 verileri bir dönüm noktası gibi duruyor. 2023-2024 döneminde enflasyon yüzde 80'leri aşmış, ancak 2025'te uygulanan mali disiplin ve vergi ayarlamalarıyla gerileme başladı. Hatırlanacağı üzere, 2022 sonunda gıda enflasyonu yüzde 100'ü geçmişti; bugün ise yüzde 27'lere inmesi bir başarı öyküsü. Ancak, küresel arenada ABD'de enflasyonun yüzde 2,5'lerde seyretmesi, Türkiye'nin farkını vurguluyor. IMF'nin son raporunda, gelişmekte olan ülkeler için enerji ve gıda volatilitesinin ana risk olduğu belirtilirken, Türkiye'ye özgü olarak döviz rezervlerindeki güçlenme övülüyor. Yerel aktörlerden Ticaret Bakanı'nın açıklaması ise, "Enflasyonla mücadelede ihracatın rolü artacak; Kasım verileri umut verici" şeklinde.

Bu rakamların günlük hayata yansımalarını düşünelim: Aylık yüzde 0,87'lik artış, ortalama bir ailenin sepetine yaklaşık 50-60 TL ek yük getiriyor. Gıdadaki düşüş, market alışverişini bir nebze hafifletirken, konuttaki yüzde 50'ye varan yıllık zam, kiracıları zorluyor. Lojistik sektörü temsilcileri, ulaştırma maliyetlerindeki artışı "yük taşıma ücretlerini yüzde 10 yukarı çekti" diye rapor ediyor. Emekliler ve asgari ücretliler için ise, Ocak 2026 zamlarının bu verilere endeksleneceği biliniyor; sendikalar zaten lobi faaliyetlerini hızlandırdı. Psikolojik olarak, enflasyonun yavaşlaması tüketici güvenini artırabilir; ancak ENAG gibi alternatif veriler, "gerçek" hissinin farklı olduğunu düşündürüyor.

Gelecek projeksiyonları için, analistler iyimser ama temkinli. Eğer petrol fiyatları 70 dolar/varil altında kalırsa ve TL istikrarlılaşırsa, yıllık enflasyon 2026 sonunda yüzde 20'lere inebilir. Ancak, jeopolitik riskler –örneğin Orta Doğu gerilimi– ve iklim kaynaklı gıda şokları ters tepebilir. Merkez Bankası Başkanı'nın son konuşmasında, "Veri odaklı politikalarla hedefe ulaşacağız" vurgusu, piyasalara moral verdi. Vatandaşlar için tavsiyeler ise pratik: Bütçe takibi, mevsimsel indirimlerden yararlanma ve tasarruf araçlarına yönelme. Ayrıca, enflasyon sepetindeki ağırlıkların güncellenmesi tartışmaları, TÜİK'in metodolojisini daha kapsayıcı kılabilir.

Sonuçta, Kasım enflasyon verileri, bir yavaşlama sinyali verse de, yolun yarısı olduğunu hatırlatıyor. Ekonomi aktörleri, hükümet ve vatandaşlar arasında ortak bir irade, bu hikayeyi olumlu sonla bitirebilir. Bu rakamlar, sadece sayılar değil; hepimizin geleceğini şekillendiren bir ayna. Takip etmek ve adapte olmak, en güçlü silahımız.