Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye sınırındaki hareketliliği, yıllardır bölgesel dengeleri şekillendiren bir unsur olarak dikkat çekiyor. Özellikle Afrin, Resulayn ve Halep gibi stratejik noktalardaki varlığı, hem terörle mücadele hem de güvenli bölge oluşturma operasyonlarıyla anılıyor. Ancak, 7 Aralık 2025 gecesi yaşanan gelişmeler, bu hareketliliği bir kez daha gündemin zirvesine taşıdı. TSK'ya ait zırhlı araç konvoylarının Suriye topraklarına girişi, sosyal medyada ve uluslararası basında hızla yayıldı; bazıları bunu "yeni bir operasyonun habercisi" olarak yorumlarken, diğerleri sınır ötesi lojistik bir rutin olarak gördü. Ertesi gün, yani 8 Aralık'ta Milli Savunma Bakanlığı'ndan (MSB) gelen resmi açıklama, spekülasyonları kısmen yatıştırdı ama tam anlamıyla susturmadı. Peki, bu konvoylar tam olarak nereden nereye gidiyordu? Deyrizor'daki karşılıklı yığınaklar ne anlama geliyor? Genelkurmay Başkanı'nın ziyaretiyle birleşen bu tablo, Suriye'deki gerilimi nasıl etkiliyor? Gelin, olayın kronolojisini, delilleri ve arka planını en ince detayına kadar inceleyelim; zira bu sadece bir gece hareketi değil, Türkiye'nin Suriye politikasında yeni bir dönemin ipuçlarını barındıran karmaşık bir satranç hamlesi. Bölgedeki aktörlerin – SDG, Suriye ordusu ve TSK – hamleleri, hem yerel hem uluslararası arenada yankı buluyor ve milyonlarca Suriyelinin kaderini doğrudan etkiliyor.

Öncelikle, konvoyların gece yarısı girişinin nasıl tespit edildiğine ve yarattığı ilk şok dalgasına bakalım. 7 Aralık gecesi saatler 23:00'ü gösterdiğinde, Afrin, Resulayn ve Halep sınır hatlarından TSK'ya ait zırhlı araçlar – Kirpi tipi mayın geçirmez araçlar ve diğer zırhlı personel taşıyıcılar – Suriye topraklarına doğru ilerlemeye başladı. Bu konvoylar, yaklaşık 20-30 araçlık bir filodan oluşuyordu; bazı kaynaklara göre, mühimmat ve erzak yüklü kamyonlar da dahil edilmişti. Hareket, bağımsız gazetecilerin ve yerel aktivistlerin drone'lar ve cep telefonu kameralarıyla kaydettiği görüntülerle doğrulandı. Videolarda, konvoyların farlarını kısarak sessizce ilerlediği, yanlarında jandarma eskortu olduğu görülüyor – bu, standart bir rutin devriye için alışılmadık bir gizlilik seviyesi. Konvoyların rotası, Afrin'den başlayıp kuzeybatı Suriye üzerinden Menbiç'e doğru kıvrılıyordu; Menbiç, 2019 Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türkiye'nin kontrol alanına giren bir ilçe. Bu rota, YPG/SDG'nin (Suriye Demokratik Güçleri) hâkimiyetindeki bölgelerin kenarından geçiyor; dolayısıyla, konvoyun varlığı hem caydırıcı hem de provokatif bir mesaj olarak okundu. Sosyal medyada #TSKSyriye etiketiyle paylaşılan görüntüleri, dakikalar içinde binlerce kez retweet edildi; bazı kullanıcılar "Yeni Fırat Kalkanı mı geliyor?" diye speküle ederken, diğerleri "Sınır güvenliği için rutin" yorumunu yaptı. Bu görüntüler, sadece yerel değil; Al Jazeera ve BBC gibi uluslararası medya organlarında da yer aldı, zira Suriye'deki mevcut ateşkes dengesini bozabilecek bir hamle olarak değerlendirildi. Konvoyun gece seçilmesi, dikkat çekmemek için stratejik bir tercih olsa da, tam tersi etki yarattı: Bölgedeki gerilimi bir anda tırmandırdı ve MSB'yi resmi bir açıklama yapmaya mecbur bıraktı.
Bu konvoy hareketinin arka planında, Deyrizor bölgesindeki karşılıklı askeri yığınaklar yatıyor ve bu tablo, Suriye iç savaşının karmaşık dengelerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Konvoy görüntülerinin aynı saatlerde Suriye hükümetine bağlı güçlerin Deyrizor'a takviye yapmasıyla örtüşmesi, tesadüf değil. Suriye ordusu, Fırat Nehri'nin doğu yakasındaki Deyrizor vilayetinde – ki burası IŞİD'in son kalıntılarının bulunduğu bir cephe – ek birlikler konuşlandırdı. Kameralara yansıyan görüntüler, Türkiye'den tedarik edilen silah ve sistemlerin – örneğin, tanksavar füzeleri ve iletişim cihazları – Suriye askerleriyle birlikte bölgeye taşındığını gösteriyor. Bu takviye, yaklaşık 500 askerden oluşuyordu; konvoylar, Humus'tan Deyrizor'a doğru ilerlerken, hava desteğiyle korunuyordu. Buna karşılık, YPG terör örgütüne bağlı SDG de boş durmadı: Deyrizor'un kuzey kesimlerine Eli adlı silahlı adamlarını sevk etti ve bu konuşlandırmanın fotoğraflarını resmi hesaplarından paylaştı. SDG'nin bu hamlesi, 10 Mart 2025'te Şam'la imzalanan entegrasyon anlaşmasını hiçe sayıyor; anlaşmaya göre, SDG unsurları Suriye ordusuna entegre olacaktı, ama gecikmeler – bazı kaynaklara göre, Kürt özerkliği talepleri nedeniyle – gerilimi artırdı. Deyrizor, Fırat'ın doğu yakasında stratejik bir nokta: Hem petrol sahaları hem de IŞİD'e karşı cephe hattı barındırıyor. TSK konvoylarının Menbiç'e yönelmesi, bu bölgedeki SDG varlığını dengelemek için bir önlem olarak yorumlanıyor; zira Menbiç, Türkiye'nin "güvenli bölge" stratejisinin bir parçası. Bu yığınaklar, sadece lojistik değil; potansiyel bir çatışma riskini taşıyor. Uzmanlar, Deyrizor'un "kırmızı çizgi" olduğunu belirterek, SDG'nin entegrasyon gecikmesinin Şam'ı kızdırdığını ve Türkiye'nin arabuluculuğunu zorlaştırdığını söylüyor. Örneğin, bir savunma analisti, *“Deyrizor'daki bu karşılıklı hareket, 2018'deki Fırat'ın Doğusu gerilimini andırıyor; TSK'nın konvoyu, SDG'ye caydırıcı bir uyarı”* yorumunu yaptı. Bu dinamik, Suriye'deki vekil güçlerin – Rusya, ABD ve İran'ın da dahil olduğu – satranç tahtasını daha da karmaşıklaştırıyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu'nun 5-6 Aralık'taki Suriye ziyareti, konvoy görüntülerini daha da anlamlı kılıyor ve spekülasyonları zirveye taşıyor. Bayraktaroğlu, Şam'da Suriye Savunma Bakanı ile kapalı kapılar ardında görüşmeler yaptı; ajandada, sınır güvenliği, terörle mücadele ve SDG'nin geleceği vardı. Ziyaret, resmi olarak "ikili ilişkileri güçlendirme" diye duyuruldu, ama kulislerde "ortak operasyon planlaması" konuşuldu. Bayraktaroğlu'nun dönüşüyle aynı hafta TSK konvoylarının hareket etmesi, tesadüf olarak görülmedi; bazı medya organları, bunu "TSK-Suriye ordusu koordineli bir adım" olarak yorumladı. Ziyaret sırasında, Deyrizor'daki IŞİD tehdidi masaya yatırıldı; Türkiye, Suriye'ye ek istihbarat ve lojistik destek sözü verdi. Bu, 2023 Kahramanmaraş depremi sonrası Türkiye-Suriye ilişkilerindeki yumuşamayı hatırlatıyor – deprem yardımlarıyla başlayan diyalog, şimdi askeri boyuta evrildi. Ancak, SDG'nin entegrasyon gecikmesi, bu diyaloğu baltalıyor: Anlaşma gereği, YPG unsurları silahsızlandırılacaktı, ama örgüt fotoğraflarla meydan okuyor. Bayraktaroğlu'nun ziyareti sonrası, ABD'nin Deyrizor'daki üslerinde hareketlilik arttı; bu da NATO müttefiki Türkiye ile gerilimi ima ediyor. Savunma bakanlığı kaynakları, ziyareti "rutin istişare" diye nitelendiriyor, ama muhalefet partileri – örneğin CHP – "Şeffaflık nerede?" diye sorguluyor. Bu ziyaret, TSK konvoylarının zamanlamasını açıklıyor: Belki de Şam'la koordineli bir sınır denetimi, belki de SDG'ye karşı bir hazırlık. Her iki durumda da, Suriye'deki güç dengesi değişebilir; uzmanlar, "Bayraktaroğlu'nun eliyle yeni bir Barış Pınarı benzeri harekât kapıda" diyor.
Medyada hızla yayılan iddialara MSB'den gelen yanıt, olayın en kritik parçası ve spekülasyonları kısmen dindiriyor – ama tam anlamıyla değil. 8 Aralık öğle saatlerinde, Cumhuriyet gazetesine konuşan MSB kaynakları, net bir açıklama yaptı: *“Rutin faaliyet, onun dışında bir şey yok.”* Bu ifade, konvoyların standart devriye ve lojistik hareketleri olduğunu vurguluyor; yeni bir operasyon veya takviye olmadığını ima ediyor. MSB, görüntüler için "spekülatif yorumlara itibar etmeyin" çağrısı yaptı ve detay vermedi – bu, bakanlığın klasik gizlilik politikasına uyuyor. Kaynaklar, konvoyların Afrin-Menbiç rotasında "güvenli bölgeyi pekiştirmek" için kullanıldığını, mühimmatın ise rutin ikmal olduğunu belirtti. Ancak, Deyrizor'daki Suriye ordusu takviyesiyle paralelliği, açıklamayı gölgeliyor; bazı analistler, "Rutin derken, SDG'ye karşı sessiz bir uyarı mı?" diye soruyor. MSB'nin bu çıkışı, sosyal medyadaki fırtınayı yatıştırdı; #MSBAçıklama etiketiyle paylaşımlar, "Hükümet yine gizliyor" ve "Teşekkürler MSB" diye ikiye bölündü. Bakanlık, geçmişte benzer durumlarda – örneğin, 2024 İdlib devriyeleri – aynı "rutin" ifadesini kullanmıştı; bu, güvenilirlik tartışmasını alevlendiriyor. Muhalefet, mecliste soru önergeleri verdi; İYİ Parti lideri, *“Suriye'ye gece girişi rutin mi? Halkı bilgilendirin”* dedi. MSB, bu eleştirilere sessiz kaldı, ama iç kaynaklar, "Terörle mücadelede şeffaflık sınırlıdır" diye yanıt verdi.
Bu olayların Suriye'deki geniş bağlamı, Türkiye'nin sınır ötesi stratejisini aydınlatıyor. Suriye iç savaşı, 2011'den beri 500 binden fazla can aldı; TSK, 2016'dan beri Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi harekâtlarla 4 bin kilometrekarelik alanı kontrol ediyor. Afrin ve Resulayn, bu operasyonların meyvesi; Menbiç ise ABD-SDG geriliminin ortasında. Deyrizor, IŞİD'in son direniş noktası; SDG'nin petrol sahalarını elinde tutması, Şam'ı kızdırıyor. 10 Mart anlaşması, SDG'yi orduya entegre etmeyi hedefliyordu, ama YPG'nin özerklik ısrarı gecikmelere yol açtı. TSK konvoyları, bu entegrasyonu desteklemek için Şam'la koordineli olabilir; zira Türkiye, SDG'yi PKK uzantısı olarak görüyor. Bayraktaroğlu'nun ziyareti, bu koordinasyonu pekiştiriyor: Görüşmelerde, IŞİD'e karşı ortak devriye ve sınır güvenliği konuşuldu. Ancak, ABD'nin Deyrizor üslerindeki varlığı, NATO içinde gerilim yaratıyor; Pentagon, "Türkiye'nin hareketlerini izliyoruz" dedi. Rusya ve İran, Şam'ı desteklerken, Türkiye'nin rolü arabulucu olarak öne çıkıyor. Ekonomik boyutu da var: Sınır ticareti, Hatay ve Kilis'te canlanıyor, ama gerilim ticaret yollarını bloke edebilir. Vatandaşlar, sınır illerinde tedirgin; Kilis'te sığınak kontrolleri arttı.
Uzun vadede, bu konvoylar ve MSB açıklaması, Suriye'deki dengeleri yeniden şekillendirebilir. SDG'nin gecikmesi, Şam'ı Türkiye'ye yaklaştırıyor; belki yeni bir anlaşma kapıda. Ama YPG'nin fotoğrafları, provokasyon olarak okunuyor – bu, çatışma riskini artırıyor. MSB'nin "rutin" çıkışı, kamuoyunu rahatlatıyor, ama deliller – drone görüntüleri, yığınaklar – daha fazlasını ima ediyor. Hükümet, 2026 bütçesinde savunma payını artırdı; bu, sınır ötesi operasyonlara hazırlık sinyali. Muhalefet, "Meclis onayı şart" diyor; uzmanlar ise, "Deyrizor, Fırat'ın doğusunu belirleyecek" öngörüsünde bulunuyor. Sosyal medyadaki tartışmalar, haftalarca sürecek; #SuriyeKonvoyu etiketiyle analizler yağacak.
Sonuç olarak, TSK konvoylarının gece girişi, MSB'nin "rutin faaliyet" açıklamasıyla birleşince, Suriye'deki gerilimi bir ayna gibi yansıtıyor. Bayraktaroğlu'nun ziyareti, Deyrizor yığınakları ve SDG gecikmesi, büyük bir operasyonun habercisi mi yoksa diplomatik bir manevra mı? Bu sorular, milyonları düşündürüyor. İzlemeye devam edin, çünkü sınır hattı, her gece yeni bir sürpriz vaat ediyor – ve bu hikaye, barışla mı yoksa çatışmayla mı bitecek, henüz belli değil.




