Almanya, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın başlamasından bu yana ülkeye gelen yaklaşık 1 milyon 302 bin Ukraynalı vatandaşa sağlanan geniş sosyal yardım paketinde radikal bir değişikliğe gidiyor. Başbakan Friedrich Merz önderliğindeki koalisyon hükümetini oluşturan Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında yapılan son toplantılarda alınan karar, uzun süredir devam eden tartışmalara nokta koydu. 1 Nisan 2025 tarihinden itibaren Almanya'ya gelen tüm Ukraynalıların "savaş mültecisi" statüsünden çıkarılması ve sığınmacı statüsünde değerlendirilmesi konusunda uzlaşma sağlandı. Bu değişiklik, Ukraynalılara verilen yüksek miktarlardaki sosyal yardımların tarihe karışacağı anlamına geliyor.

Savaşın başlangıcından bu yana Şubat 2022'den itibaren Almanya, Ukraynalılara sığınmacı statüsü tanımadan ve bekleme süresi olmadan doğrudan çalışma ve sosyal yardım hakkı tanımıştı. Bu kapsamda bekar bir Ukraynalı vatandaş için aylık 563 euro Vatandaşlık Parası (Bürgergeld) ödenirken, ayrıca kira, ısınma gibi sabit giderlerin tamamı da devlet tarafından karşılanıyordu. Yeni düzenleme ile birlikte bu imtiyazlı sistem sona eriyor. Artık bekar bir Ukraynalı, Sığınmacı Yardımları Yasası (Asylbewerberleistungsgesetz) kapsamında sadece 441 euro alabilecek, konaklama gibi diğer giderler için ise yaklaşık 180 euro ek ödeme yapılacak. Bu miktarlar, önceki döneme göre önemli bir azalışı temsil ediyor.

Sağlık yardımlarında da temel seviyeye indirim yapılarak kısıtlamalar getiriliyor. Daha önce Ukraynalıların yararlandığı kapsamlı sağlık hizmetleri, yeni düzenlemeyle birlikte sığınmacılar için geçerli olan temel yardımlar düzeyine çekilecek. Bu değişiklik, Almanya'nın artan bütçe yükü ve toplumsal tepkiler karşısında aldığı radikal önlemlerin bir parçası olarak yorumlanıyor.

Alman hükümetinin bu reformu, maliyetleri düşürmekten öte, çalışabilir durumda olan ancak mevcut yardım sistemleri nedeniyle iş gücü piyasasına katılmayan Ukraynalıları teşvik etmeyi hedefliyor. Resmi verilere göre, Almanya'daki 1,3 milyon Ukraynalıdan tam 550 bini çalışma kapasitesine sahip olmasına rağmen halen herhangi bir istihdamda bulunmuyordu. İşverenlerin talep ettiği kadrolara başvuru yapmaktan kaçınan bu kişilerin, azalan yardımların ardından iş arama süreçlerine daha aktif katılması bekleniyor.

Mali boyut, kararın alınmasında en kritik etkenlerden biri oldu. 2024 yılında Almanya'da dar gelirlilere belirli şartlarda ödenen Vatandaşlık Parası için devlet hazinesinden toplam 46,9 milyar euro harcandı. Bu rakamın 6,4 milyar eurosunun doğrudan Ukraynalılara aktarıldığı açıklandı. Ancak toplam ödeneğin yarısından fazlasının Almanya vatandaşı olmayan kişilere verilmesi ve maliyetlerin sürekli artış göstermesi, koalisyon ortakları arasında gerilime yol açmıştı. CDU/CSU kanadı, sistemdeki açıkların kapatılması gerektiğini savunurken, SPD ise sosyal adalet ekseninde bir denge oluşturulması gerektiğini vurguluyordu. Nihayetinde her iki parti de mevcut sistemin sürdürülemez noktaya geldiği konusunda hemfikir oldu.

Yeni düzenleme geriye doğru işlemeyecek, yani 1 Nisan 2025 öncesinde Almanya'ya gelen Ukraynalılar mevcut haklarından yararlanmaya devam edecek. Ancak bu tarihten sonra ülkeye giren her Ukraynalı vatandaş, diğer sığınmacı gruplarıyla aynı statüde değerlendirilecek. Bu durum, Almanya'nın göç politikasında "eşitlik" ilkesini güçlendirdiği yorumlarına yol açarken, Ukrayna'daki savaşın halen devam etmesi nedeniyle insani kaygıların da gündemdeki yerini koruduğunu gösteriyor.

Ukraynalı Mültecilere Vatandaşlık Parası Yardımları Son Buluyor
Ukraynalı Mültecilere Vatandaşlık Parası Yardımları Son Buluyor
İçeriği Görüntüle

Sosyal belediyeler ve yerel yönetimler, yeni düzenlemenin uygulaması konusunda hazırlıklara başladı. Berlin, Münih, Hamburg gibi büyük şehirlerde Ukraynalı nüfusun yoğun yaşadığı mahallelerde bilgilendirme toplantıları düzenleniyor. Uzmanlar, geçiş sürecinde özellikle çocuklu ailelerin mağdur edilmemesi için ek destek mekanizmalarının devreye sokulması gerektiğini belirtiyor. "Yardımların azaltılması kaçınılmazdı, ancak bu insanların tamamen yoksullaşmasını önlemek için arabulucu roller üstlenmeliyiz" diyen bir Alman yetkili, yerel yönetimlerin insani sorumluluğunu vurguladı.

Yeni sistemin getirdiği en büyük zorluklardan biri, dil engeli ve mesleki yeterliliklerin tanınması sürecinde yaşanan sıkıntılar. Almanya'da 550 bin kişinin işe girebilmesi için öncelikle Almanca seviyesinin B1 düzeyine çıkarılması gerekiyor. Hâlihazırda işsiz olan pek çok Ukraynalı, bu dil gereksinimini karşılayamadığı için iş arama süreçlerine katılamıyor. Ayrıca doktor, mühendis, öğretmen gibi nitelikli meslek sahiplerinin diplomalarının denkliği konusundaki bürokratik engellerin de aşılması gerekiyor. Alman Federal Göç ve Mülteci Dairesi (BAMF) yetkilileri, bu konuda hızlı çözüm üretmek için Ukrayna ile iş birliği protokollerini güncellediklerini açıkladı.

Kamuoyu araştırmaları, Alman vatandaşlarının yüzde 61'inin mevcut yardım sisteminin değiştirilmesi gerektiği yönünde görüş belirttiğini gösteriyor. Özellikle Doğu Almanya'da, Ukraynalılara tanınan imtiyazlı statü eleştirilerin odağında yer alıyor. AfD gibi muhalefet partileri, bu durumu "Alman vatandaşlarının ikinci plana itildiği" şeklinde yorumlarken, hükümet ortakları bu kararın göç politikasında adil bir düzenlemenin başlangıcı olduğunu savunuyor. Sosyal Demokrat Parti'den bir milletvekili, "Dayanışma devam edecek, ancak sürdürülebilir olmalı. Herkesin bu ülkedeki imkânlara katkı sunması gerekir" ifadeleriyle reformun ruhunu özetledi.

Yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte, Almanya'da çalışma izni olan Ukraynalıların sayısında artış bekleniyor. İş piyasası uzmanları, özellikle sağlık, inşaat ve lojistik sektörlerindeki iş gücü açığının bu kişilerle kapatılabileceğini belirtiyor. Federal İş Kurumu (BA) verilerine göre, ülkede 2025 yılı itibarıyla 700 bin açık pozisyon bulunuyor ve bu pozisyonların büyük bölümü orta vasıflı işçileri kapsıyor. Ukraynalıların eğitim seviyesi ve mesleki becerileri göz önünde bulundurulduğunda, bu geçişin hem Alman ekonomisine hem de göçmenlere fayda sağlayacağı öngörülüyor.

Avrupa Birliği ülkeleri de Almanya'nın bu kararını yakından izliyor. Polonya, Çekya ve Slovakya gibi komşu ülkeler, benzer düzenlemeleri gündemlerine almak için harekete geçti. AB Komisyonu yetkilileri, üye ülkeler arasında göç politikasında uyum sağlanması gerektiğini vurgularken, insani koruma standartlarının korunmasının da önemini dile getiriyor. "Almanya'nın kararı, bütçe disiplini ile insani sorumluluk arasındaki dengeyi yeniden kurma çabasıdır" şeklinde yapılan açıklama, AB nezdindeki yankıyı özetliyor.

Sosyal medyada ise karara ilişkin tartışmalar giderek yayılıyor. Twitter ve TikTok gibi platformlarda #Bürgergeld Reform etiketiyle paylaşılan binlerce yorum, Alman kamuoyunun bölünmüşlüğünü gözler önüne seriyor. Bazı kullanıcılar, "Ukraynalılar savaştan kaçtı, şimdi de yoksullukla yüzleşiyor" diyerek insani kaygılarını dile getirirken, diğerleri ise "Biz de çalışıyoruz, neden onlar özel muamele görsün" şeklinde tepkilerini paylaşıyor. Bu dijital tartışma ortamı, hükümetin kararın uygulanması sırasında iletişim stratejisini dikkatli yönetmesi gerektiğini gösteriyor.

Alman vatandaşları arasında yapılan bir ankete göre, reformun en çok hoş karşılanan yönü, herkesin eşit statüde değerlendirilmesi oldu. Katılımcıların yüzde 48'i, "Artık her sığınmacı aynı koşullarda olacak, bu adaleti sağlar" derken, yüzde 33'lük bir kesim ise "Yardımların çok keskin düşüşü, aileleri zor durumda bırakabilir" endişesini taşıyor. Bu veriler, hükümetin hem mali disiplini sağlarken hem de sosyal barışı korumak için hassas bir denge kurmaya çalıştığını ortaya koyuyor.

Yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesine sadece aylar kala, Almanya'daki Ukraynalı toplumları da kendi aralarında dayanışma ağlarını güçlendiriyor. Berlin'de kurulan Ukrayna Dayanışma Derneği, iş arayan kişilere ücretsiz danışmanlık hizmeti sunarken, aynı zamanda dil kursları için fon topluyor. Dernek başkanı yaptığı açıklamada, "Yeni dönemde birbirimize daha çok ihtiyacımız var. Alman hükümetinin kararına saygı duyuyoruz, ancak kendi çözümlerimizi de üretmeliyiz" diyerek toplumsal dayanışma mesajı verdi.

Alman Ekonomi Enstitüsü'nden bir analist, yapılan reformun sadece maliyet değil, aynı zamanda entegrasyon stratejisi olduğunu vurguluyor. "Ukraynalıları pasif yardım alıcıları olmaktan çıkarıp, aktif katılımcılar haline getirmek, Almanya'nın uzun vadeli çıkarlarına hizmet eder. Nitelikli iş gücüne ihtiyacımız var ve bu insanlar hazır bir potansiyel", şeklindeki değerlendirme, reformun ekonomik gerekçelerini perçinliyor.

Yeni sistemin getirdiği en önemli değişikliklerden biri de "yerleşim yeri" kuralı. Daha önce Almanya'ya gelen Ukraynalılar, istedikleri şehirde ikamet edebiliyor ve yardımlarını oradan alabiliyorken, yeni düzenlemeyle birlikte federal eyaletler, kişilerin iş bulma potansiyellerine göre yerleştirme yapabilecek. Örneğin, bir kişi Bavyera'da talep edilen bir meslekte iş bulabiliyorsa, oraya yönlendirilecek ve yerel yardımlardan faydalanacak. Bu uygulama, hem işsizliği azaltmayı hem de şehirler arası dengesizliği gidermeyi amaçlıyor.

Öğrenci statüsündeki Ukraynalı gençler için ise farklı bir düzenleme yapıldı. Üniversiteye devam eden ve akademik kariyer hedefleyen gençler, Bafög (öğrenim kredisi) sistemine dahil olarak daha yüksek miktarda destek alabilecek. Ancak bu desteğin sürdürülebilmesi için akademik başarının kanıtlanması ve dönem başına en az 20 saat gönüllü çalışma yapılması şartı getirildi. Alman Yükseköğretim Kanunu'nda yapılan bu değişiklik, hem entegrasyonu hem de eğitim kalitesini artırmayı hedefliyor.

Gelecek aylarda, koalisyon ortakları arasında bu konuda ek protokollerin hazırlanması bekleniyor. Başbakan Friedrich Merz, yapılacak toplantılarda iş piyasası aktörleri ve belediye başkanlarıyla bir araya gelerek uygulamanın sorunsuz işlemesi için gerekli adımları atmayı planlıyor. Şubat ayında yapılacak federal meclis oturumunda, yasanın nihai oylamasının yapılması ve Mart ayı içinde de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi öngörülüyor.

Tüm bu gelişmeler, Almanya'nın hem iç siyasetinde hem de uluslararası platformlarda göç ve sosyal politika konusundaki rolünü yeniden tanımladığını gösteriyor. 1 Nisan 2025 sonrası dönem, Ukraynalılar için yeni bir sayfa anlamına gelirken, Alman toplumu için de sürdürülebilir sosyal devlet anlayışının test edileceği bir sürece işaret ediyor. Kararın ardından atılacak adımlar, hem Almanya'nın ekonomik dinamizmi hem de Avrupa'nın insani değerleri açısından kritik önem taşıyor.