Geçmişte yaşanan ve hafızalara kazınan "Yenidoğan Çetesi" olayının yol açtığı travma henüz unutulmamışken, sağlık sisteminin kalbinden gelen şok edici bir haberle ülke yeniden sarsıldı. Masum ve savunmasız yeni doğanlar üzerine kurulan bu akıl almaz düzen, on yıl gibi uzun bir süre boyunca gizlice sürdürülmüş, ancak sonunda kamu sağlığını korumakla yükümlü yetkililerin olağanüstü denetimiyle açığa çıkarılmıştır. İstanbul'un göbeğinde patlak veren bu dehşet verici skandal, on binlerce ailenin hayatını tehdit eden etik dışı ve tehlikeli uygulamaların varlığını gözler önüne seriyor.
Gündeme bomba gibi düşen iddialar, İstanbul’un Sancaktepe ilçesinde hizmet veren özel bir hastanede görevli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. P.Ç.’yi hedef alıyor. Bu uzman hekim hakkında başlatılan idari ve adli soruşturmalar, 2015 ile 2025 yılları arasındaki son on yıllık süreçte hastanede gerçekleştirilen yaklaşık 8 bin doğumun mercek altına alınmasına neden oldu. Yapılan ön incelemelerde ortaya çıkan en büyük şüphe, bu sekiz bin doğumun önemli bir kısmının normal tıbbi süreç olan 40 haftalık gebelik süresi tamamlanmadan, yani 32, 34 ve 36’ncı haftalarda kasten sonlandırıldığı yönündeydi.
Skandalın en korkunç yanı, iddialara göre bu erken doğumlara sebep olan yöntemin, annelerin bilgisi ve rızası dışında gerçekleştirilmesiydi. Anonim bir kişi tarafından Eylül 2025’te İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’ne gönderilen ihbar e-postasında, henüz doğumu başlamamış annelere, muayene sırasında ‘Cytotec’ isimli ilacın vajinal yolla uygulandığı öne sürüldü. Sancı başlatıcı etkisi bilinen bu ilaç, tıbbi protokollere göre ancak süresi dolmuş gebeliklerde veya doğum sonrası spesifik durumlarda kullanılmalıdır. Ancak doktorun bu ilacı erken haftalarda gizlice kullanması, hem anne hem de bebek sağlığı açısından son derece yüksek riskli ve tehlikeli bir durum yaratmıştır.
Bu etik ve hukuki sınırları aşan uygulamaların sonucu olarak, erken doğuma zorlanan masum bebeklerin bazılarının yoğun bakıma alınmak zorunda kaldığı ve daha da vahimi, bazılarında kalıcı sağlık sorunlarının geliştiği iddia ediliyor. Bu durum, on yıl boyunca yüzlerce ailenin geri dönülmez şekilde mağdur olmasına yol açmıştır.
Skandalın ciddiyetini gören İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, şikayetlerin ardından derhal harekete geçti. İl Sağlık Müdürü Dr. Abdullah Emre Güner'in açıklamalarıyla netleşen süreçte, konuya ilişkin araştırma yapmak üzere 03 Eylül 2025 ve 16 Eylül 2025 tarihlerinde uzman hekimlerin katılımıyla hastanede olağan dışı denetimler yapıldı. Hastane personeli ile yapılan detaylı görüşmeler ve temin edilen tüm evrakların dikkatle değerlendirilmesi sonucunda, iddiaların gücü resmi merciler tarafından da doğrulandı.
Kamu sağlığını ve hasta güvenliğini tehlikeye atan bu durum karşısında, Müdürlük tereddüt etmeden en kesin kararı aldı: 19 Eylül 2025 tarihi itibarıyla, ilgili hastanenin Kadın Hastalıkları ve Doğum branşında hasta kabulü süresiz olarak durduruldu. Bu kritik karar, hastanenin kadın doğum polikliniği, servisi ve doğumhanesi hizmetlerinin tamamen askıya alınması anlamına geliyordu.
Sadece idari bir ceza ile kalmayan bu süreçte, ilgili hekim hakkında derhal gerekli işlemler başlatıldı. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, temin edilen evraklar ve deliller ışığında, Dr. P.Ç. hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, konunun adli boyutta da titizlikle soruşturulmasını sağlamıştır. Bu süreç, hekimin hem mesleki hem de hukuki anlamda hesap vermesi gerektiğini göstermektedir. Konunun büyük bir hassasiyetle takip edildiği ve gelişmelerin kamuoyunun bilgisine sunulacağı belirtilirken, bu skandal, sağlık hizmeti alırken dahi hasta hakları ve onayı konularında ne denli uyanık olunması gerektiğini bir kez daha acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Mağdur ailelerin adalet arayışı şimdi adli merciler tarafından yürütülecek soruşturmanın sonuçlarına kilitlenmiş durumdadır.