Ortadoğu'nun tozlu yollarında her zaman bir sessizlik öncesi fırtına olur, biliyorsunuz. Gazze'nin o dar sokakları, yıllardır hem umut hem de acıyla dolu hikayelere ev sahipliği yapıyor. Kimileri ateşkes anlaşmalarını bir ışık olarak görürken, kimileri ise bu türden kırılganlıkların ne kadar çabuk paramparça olabileceğini biliyor. Ben de bu son gelişmelerin izini sürdüm ve gördüm ki, Refah Bölgesi'nde yaşananlar sıradan bir çatışma değil; adeta bir domino taşının devrilmesi gibi, bütün dengeleri sarsıyor. Eğer bu coğrafyanın nabzını tutuyorsanız veya sadece insanlık dramı sizi ilgilendiriyorsa, bu satırlar tam size göre, çünkü işin içinde hem askeri hamleler hem de diplomatik satranç tahtası var.
Asıl hikaye, Gazze'nin güney ucunda, Refah Bölgesi'nde patlak veriyor. İsrail ordusu, savaş uçaklarını havalandırıp bölgeyi hedef aldı ve gökyüzünden yağan bombalar, sessizliği bir anda cehenneme çevirdi. Bu hava saldırısı, sadece bir darbe değil; aylardır süren gerilimin yeni bir halkası. Refah, Gazze Şeridi'nin en kalabalık mülteci kamplarından biri, binlerce ailenin sığındığı son kale. Uçakların uğultusuyla birlikte patlamalar yankılandı, dumanlar yükseldi ve o an, bölge halkı için günlük hayat bir kez daha kabusa dönüştü. Ama bu saldırı, nedensiz bir öfke patlaması mı? Hayır, arkasında bir gerekçe yatıyor ve bu gerekçe, tarafların karşılıklı suçlamalarıyla dolu.
İsrail tarafı, bu hamleyi ateşkes ihlali olarak nitelendirerek savundu. Ordunun resmi açıklamasında, "Hamas ateşkesi ihlal ederek 'sarı çizginin' ötesindeki İsrail güçlerine karşı çok sayıda saldırı gerçekleştirdi" denildi. Bu 'sarı çizgi' ifadesi, askeri jargonun en hassas kavramlarından biri; İsrail'in belirlediği sınırlar ötesinde herhangi bir hareketi, doğrudan tehdit olarak gören bir kırmızı alarm. Hamas'ın roketler veya piyadelerle bu hattı aştığı iddia ediliyor, ki bu da İsrail için misilleme hakkını doğuruyor. Düşünün, ateşkes masasında imzalar atılmışken, bir anda sahada patlayan çatışmalar – bu, sadece askeri bir yanıt değil, aynı zamanda bir mesaj: "Sınırlarımızı zorlamayın." İsrail ordusu, bu saldırıyı "güvenlik önlemi" olarak çerçeveliyor ve Hamas'ın provokasyonlarını gerekçe gösteriyor.
Ama tabii ki, hikaye tek taraflı anlatılmıyor. Filistin cephesinden yükselen sesler, bu saldırıyı "katliam girişimi" olarak damgalıyor. Refah'ta yaşayan siviller, uçakların alçak uçuşuyla panik içinde sokaklara dökülüyor; çocuklar ağlıyor, anneler dualar ediyor. Henüz resmi rakamlar netleşmemiş olsa da, erken raporlar yaralıların ve can kayıplarının olduğunu fısıldıyor. Hamas ise, İsrail'in bu hamlesini "ateşkesin ruhunu öldüren bir barbarlık" olarak nitelendiriyor ve kendi saldırılarını "meşru savunma" olarak savunuyor. Bu karşılıklı ithamlar, yıllardır süren bir döngü; bir taraf roket yağdırıyor, diğeri hava bombardımanıyla cevap veriyor. Refah gibi sivil yoğunluklu bir bölgede bu tür bir vuruşun bedeli ise her zaman en masumlar tarafından ödeniyor.
Uluslararası toplumun gözleri ise bu olaya kilitlenmiş durumda. Birleşmiş Milletler, ateşkes ihlallerine karşı uyarılarını yineledi ve "sivillerin korunması" çağrısını yineliyor. Avrupa Birliği'nden gelen diplomatik baskılar artarken, ABD'nin tutumu ise her zamanki gibi dengeli – İsrail'i desteklerken, "orantılı güç" vurgusu yapıyor. Ama asıl soru şu: Bu saldırı, yeni bir savaş dalgasını mı tetikleyecek? Ateşkes görüşmeleri, Katar ve Mısır'ın arabuluculuğunda tıkanmışken, Refah'taki bu darbe masayı iyice karıştırabilir. Uzmanlar, Hamas'ın 'sarı çizgi' ötesindeki eylemlerinin stratejik bir test olduğunu söylüyor; İsrail'in tepkisi ise caydırıcılık mesajı. Peki, bu döngü ne zaman kırılacak? Belki de cevap, tarafların masaya dönmesinde yatıyor.
Refah'ın dar sokaklarında, hava saldırısının yankıları hâlâ sürüyor. İsrail uçakları, hedefleri vurup çekilmiş olsa da, geride kalan duman ve korku, bölgeyi sarıyor. Hamas'ın ateşkes ihlali iddiaları, tartışmaların odağında; 'sarı çizgi' kavramı ise, bu çatışmanın en hassas damarlarından biri. İsrail ordusunun açıklaması net: "Çok sayıda saldırı gerçekleşti, buna sessiz kalamayız." Ama Filistinliler için bu, günlük hayatın bir kez daha yok oluşu demek. Hastaneler dolup taşıyor, yardım konvoyları yollarda, ama barış hâlâ ufukta bir hayal.
Bu olay, Ortadoğu'nun karmaşık mozaiğinin bir parçası. Ateşkesler imzalanır, ama sahada kırılır; bombalar düşer, ama yaralar kalır. Refah'taki bu hava darbesi, sadece bir an değil; bütün bir mücadelenin yansıması. Eğer bu coğrafyada huzur istiyorsak, belki de suçlamalardan öte, diyaloglara ihtiyacımız var. Ama şimdilik, göklerden yağan ateş, herkesi diken üstünde tutuyor. Ayrıntılar geldikçe, hikaye daha da netleşecek – ve belki de bu, yeni bir umudun tohumu olacak.
            
            
                            
                            
                            



