Kur'an'ın derin sularında, kelimelerin gücüyle şekillenen bir dünya var; her ayet, birer inci gibi gizli hazineler barındırırken, yanlış bir dokunuşla zehirli bir yılan haline gelebiliyor. Pandemi sonrası toparlanan manevi arayışlar, 2025'in ekiminde yeniden alevlenirken, inanan kalpler sessiz bir fırtınaya hazırlanıyor. Ulemanın kalemleri, yıllardır ayetleri yorumlarken, bazı satırlar adeta birer sis perdesi gibi gerçeği örttü; bu perdenin arkasında yatan sırlar, peygamberlerin masumiyetini sorgulatan bir karanlık mı yoksa aydınlatıcı bir ışık mı? Sektördeki fısıltılar, yavaş yavaş bir kasırgaya dönüşüyor, zira her kelime bir vicdan muhasebesi.
Asıl bomba burada patlıyor: Hakkı Yılmaz, 76. Uyanış Sohbeti'nde, Surah Mü'min 40/26 ayetindeki çeviri hatasını yerden göğe kadar eleştirerek, "Peygamberler yeryüzünde fesat mı çıkarır? Hiç duydunuz mu, okudunuz mu?" diye haykırıyor. Konuşmasının girişinde, izleyicilere hitaben, "Allah'ın izniyle uyanış sohbetlerimize devam ediyoruz. Bu sohbet, inşallah 76'ncısı olacak" diyerek, konuyu "ciddi bir uyarı ve uyanış" olarak tanımlıyor. Özellikle ulema sınıfına, "Kendilerini âlim sayanlara, Kur'an'ı okuyup meal ve tefsir yazdığını iddia edenlere" seslenerek, "Siz de diğer müminler de Kur'an hakikatlerini daha doğru anlamak için bunu dinleyin" diye çağrıda bulunuyor. Ayetin Türkçe meallerini tek tek incelemesini önererek, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mealini okuyun, diğerlerini de... Hepiniz orada göreceksiniz" diyor ve Firavun'un Musa'ya karşı sözlerini aktarıyor: "Ben ondan korkuyorum ki, dininizi değiştirecek veya bu ülkede fesat çıkaracak." Yılmaz, bu ifadenin Kur'an'ın aslına uymadığını, Firavun'un "fesat çıkaran" olarak Musa'yı suçlamadığını vurguluyor; "Ama bizim Kur'an'ımız bunu demiyor... Firavun böyle demiyor" diye net bir çizgi çekiyor.
Yılmaz, ayetin bağlamını açarken, Surah Mü'min 40/23-25 ayetlerini alıntılayarak, "Biz Musa'yı Firavun'a, Haman'a ve Karun'a âyetlerimizle ve apaçık delillerle peygamber gönderdik. Ama onlar 'Bu büyücü, çok yalancı bir adam' dediler" diye anlatıyor. Firavun'un Musa'yı öldürme isteğini, danışmanlarının karşı çıkmasını ve Firavun'un korkusunu detaylandırıyor: "Beni öldürsün... Bırakın Rabbini çağırsın, ben onu öldüreyim... Orada ben ondan korkuyorum ki, dininizi değiştirecek." Burada "o"nun Musa'yı işaret ettiğini, Firavun'un kendi iç çevresine korkusunu dile getirdiğini belirtiyor; "Firavun, kendi adamlarına 'Bırakın Musa bunu yapsın, dininizi değiştirecek' diyor." Bu korkunun, Musa'nın peygamberlik mücadelesinden kaynaklandığını, Firavun'un sisteminin ifşa edileceğinden çekindiğini vurguluyor.
Dilbilimsel analize geçerken, ayetin Arapça orijinalini parçalara ayırarak, "Orijinal ifade orada ev en yil ard fesat diyor" diye açıklıyor. "Ev en" ifadesinin "yüz ifal" babından, mastar haliyle "açığa vurmak, ifşa etmek" anlamına geldiğini, "fesat"ın ise "yayılmak, ifşa olmak" anlamını taşıdığını belirtiyor; "Ayetin orijinal ifadesi, Musa'nın Firavun sistemindeki fesadı, karmaşayı ve kötülüğü açığa vurmasından, ifşa etmesinden bahsediyor. Yani, bırakın Musa bunu yapsın, bizim ülkemizde fesat bir sistem yayılacak, herkes bunu görecek, bizim fesat sistemimiz ifşa olacak." Firavun'un korkusunun, Musa'nın büyücülerle tartışmasında galip gelmesiyle magicians'ların iman etmesi olduğunu örnekliyor: "Biz Allah'a iman ettik... Musa ve Harun'un Rabbine..." Magicians'ların Firavun'un tehditlerine rağmen, "Ölümden öte bir şey yok" diye direnmelerini aktararak, bu imanın yayılmasından Firavun'un dehşete düştüğünü söylüyor.
Konuşmasını genişleterek, hiçbir peygamberin yeryüzünde fesat çıkarmadığını, aksine fesadı ortadan kaldırmak için gönderildiğini vurguluyor; "Hiçbir peygamber, hiçbir peygamber yeryüzünde fesat çıkarmamıştır" diye haykırıyor. Firavun'un fesatçı olduğunu kanıtlamak için Surah Kasas 28/4 ayetini alıntılıyor: "Şüphesiz o, bozguncular, isyancılar ve fesatçılardandı." Kasas 28/77: "Yeryüzünde bozgunculuk aramayın. Allah bozguncuları sevmez." Kasas 28/83: "İşte ahiret yurdu. Onu, yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk etmeyen kimselere hazırladık." Fecr 89/10-12: "Rabbinin Firavun'a ne yaptığını görmedin mi? Kazıklar sahibine... O, yeryüzünde azgınlık edenlerin... Onlar, yeryüzünde bozgunculuğu ve kötülüğü artırmışlardı." Yunus 10/90-92: "Ama sen daha önce isyan etmiştin ve bozguncular, fesatçılardandın... Firavun iman etti... Ama bundan önce sen bozgunculuk yapmıştın." Bu ayetleri sıralayarak, "Gördüğünüz gibi, fesat Firavun'undur. Musa'nın özelliği değildir" diye sonuçlandırıyor.
Yılmaz, peygamberlerin ve aydınların rolünü vurgulayarak, "Bütün peygamberler, toplumlara her yerdeki çarpıklıkları, fesatları, karmaşaları anlattı... Aydınlatmalarına katkıda bulundu" diyor. Tarihin tekrarlandığını belirterek, "Tarihte pek bir şey değişmiyor... Aydınlar, ülkelerdeki fesat ve düzensizlikleri ifşa etmek için çabalıyor" diye bitiriyor. Konuşmasını, "Bu noktayı dikkate alarak Kur'an'ımızı doğru anlamak için... Okuduğunuz meallerdeki çarpıklıklara dikkat edin" diye uyarıyla kapatıyor; "Böylece, Peygamber'e atfedilen Kur'an'ı başka bir şeye dönüştüren zihniyetten milleti kurtaracaksınız" diyerek, veda ediyor.
Bu uyarı, Kur'an çevirilerindeki hataların inananları nasıl yanıltabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor; Firavun'un korkusunun, Musa'nın zaferinden kaynaklandığını, fesatın ifşa edileceğinden dehşete düştüğünü vurguluyor. Ulemanın kalemleri, ayetleri bozarken, gerçekler yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor; peki, bu eleştiri, dini tartışmaları yeniden alevlendirir mi yoksa aydınlatır mı?
Sektördeki dalgalar cabası: Yılmaz'ın konuşması, Surah Mü'min ayetinin bağlamını açarken, Firavun'un danışmanlarıyla Musa arasındaki gerilimi detaylandırıyor; magicians'ların imanı, Firavun'un sisteminin çöküşünün habercisi. Ayetlerin orijinal Arapça'sını parçalara ayırarak, "ev en yil ard fesat" ifadesinin "ifşa etmek" anlamına geldiğini kanıtlıyor; bu, çeviri hatalarının vahyi nasıl tahrif ettiğini ifşa ediyor. Peygamberlerin fesat çıkarmadığını, aksine fesadı temizlediğini ayetlerle sıralarken, Firavun'u bozguncu olarak damgalıyor; Kasas ve Fecr surelerindeki ayetler, bu tezi güçlendiriyor. Konuşmanın sonunda, "Tarih değişmiyor, aydınlar ifşa eder" diye uyarıyor; bu, günümüz entelektüellerine bir manifesto gibi.
Geleceğe dair fırtına büyüyor: Yılmaz'ın çağrısı, mealleri yeniden gözden geçirme dalgası başlatırsa, ulema sınıfı sarsılır mı? Ayetlerin doğru anlaşılması, inananların uyanışını hızlandırır mı yoksa tartışmaları mı alevlendirir? Firavun'un korkusu gibi, bugünün sistemleri de ifşa olur mu? Konuşma, "Kur'an'ı başka şeye dönüştüren zihniyetten kurtarın" diye bitirirken, izleyiciler bu uyarıyı sosyal medyada paylaşıyor; belki yarınki bir meal revizyonu, tarihi değiştirir.
Bu Kur'an sohbeti, Yılmaz'ın ateşli uyarısıyla yeni bir sayfa açarken, çeviri hatalarının perdesi aralanıyor. Peygamberlere atılan iftira, Firavun'un korkusunun ifşası; ayetler, fesadın sahibini haykırıyor. Ulema dinler mi yoksa savunmaya mı geçer? Bu fırtına, aydınlanmayla mı diner yoksa karanlık mı büyütür? Kalpler titrerken, gerçekler parlıyor; Kur'an, doğru anlaşılırsa zafer getirir.