Avrupa'nın sınırlarında yıllardır süren o tanıdık kaos – uzun kuyruklar, damga mürekkebi kokusu, memurların yorgun bakışları – yavaş yavaş siliniyor. Bir zamanlar bavullarla dolu havalimanları, tren istasyonları ve kara sınırlarında saatlerce bekleyen yolcular, şimdi bambaşka bir geleceğin eşiğinde. Teknolojinin gücüyle, eski usul kontroller yerini dijital bir sihri andıran sisteme bırakıyor. Peki, bu değişim tam olarak ne anlama geliyor? Neden tüm dünya, özellikle Türkiye gibi Schengen hayranı ülkelerden gelenler için bir dönüm noktası? Merakınızı biraz daha körükleyelim: Bu yeni düzen, özgürlüğü mü yoksa daha sıkı bir gözetimi mi vaat ediyor?

İşte asıl heyecan burada başlıyor. 12 Ekim 2025 Pazar günü, yani bu hafta sonu, Avrupa Birliği'nin uzun zamandır beklenen Giriş/Çıkış Sistemi –kısaca EES– resmen devreye giriyor. Bu, pasaportların artık birer hatıra nesnesine dönüşeceği anlamına geliyor. Schengen Bölgesi'ne –ki bu 29 ülkeyi kapsıyor: 25 AB üyesi artı İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn– kısa süreli ziyaret için gelen AB dışı vatandaşlar, artık geleneksel damga yerine biyometrik bir taramadan geçecek. Düşünün: Yüzünüzü kameraya tutuyorsunuz, parmak izleriniz okunuyor ve hoop, dijital bir kayıt oluşuyor. İlk girişte tam bir prosedür, sonraki ziyaretlerde ise sadece hızlı bir doğrulama. Bu sistem, sahte kimliklerle girişleri engellemek için tasarlanmış bir kalkan gibi; vize sürenizi aştığınızı otomatik tespit ediyor ve düzensiz göçü kökünden kurutmayı hedefliyor.

Cumhur İttifakı Selahattin Demirtaş İçin Neden Şimdi Fikir Değiştirdi?
Cumhur İttifakı Selahattin Demirtaş İçin Neden Şimdi Fikir Değiştirdi?
İçeriği Görüntüle

Sistem nasıl işleyecek, adım adım bakalım ki o havalimanı anını şimdiden kafanızda canlandırın. Geldiğinizde, havaalanlarındaki dijital kiosklara –evet, o self-servis makinelere– yöneliyorsunuz. Pasaportunuzu taratıyorsunuz, ardından yüzünüzü kameraya yaklaştırıyorsunuz; bir selfie kadar basit. Parmak izi için dört parmağınızı sensöre değdiriyorsunuz –ama çocuklar için müjde: 12 yaş altındakilerden parmak izi istenmeyecek, sadece yüz taraması yeterli. Bu veriler, merkezi bir veritabanında saklanıyor: Normalde üç yıl, ama vize ihlali durumunda beş yıla kadar uzayabiliyor. Çıkışta ise yine aynı: Yüzünüz taranıyor, sistem giriş-çıkış sürenizi hesaplıyor ve otomatik olarak Schengen'deki 90/180 gün kuralını kontrol ediyor. Artık memurlar pasaportunuza eğilip kaşe basmak yerine, ekranlarında verilerinizi inceliyor –ya da hiç inclemiyor, çünkü makine her şeyi hallediyor.

Bu yenilik, sadece bir teknolojik oyuncak değil; Avrupa'nın sınırlarını yeniden tanımlayan bir strateji. AB Göç ve Entegrasyon Bakanı Kaare Dybvad Bek'in sözleriyle, "Sistem, dış sınırlarımızı daha güvenli kılacak ve kontrolleri hızlandıracak." Evet, hız burada kilit kelime. Eskiden saatler süren işlemler, dakikalara inecek. Frontex sözcüsü Chris Borowski ise bir mobil uygulama vurgusu yapıyor: "Yolcuların sınırda zaman kazanması için bir mobil uygulama geliştiriliyor." Bu app, önceden bazı verileri yüklemenizi sağlayacak; İsveç, Portekiz, İtalya, Macaristan ve Yunanistan gibi öncü ülkelerde ilk olarak test edilecek. Düşünün, uçağa binerken telefonunuzdan bir tıkla ön kayıt, sınırda ise sadece gülümseme... Ama tabii, her güzel hikaye gibi bunun da gölgeleri var.

Kimler etkilenecek? Öncelikle, vizesiz seyahat edenler: ABD, Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık vatandaşları gibi. Vize sahipleri –yani biz Türkler de dahil– zaten bu kulüpteyiz. Muafiyetler ise sınırlı: İrlanda ve Güney Kıbrıs vatandaşları, AB oturum izni sahipleri ve özel statüdekiler dışarıda kalıyor. Türkiye için bu, özellikle yaz tatillerinde Yunanistan veya İtalya'ya akın eden milyonlar için büyük bir değişiklik. Hatırlayın, son yıllarda Schengen vizesi kuyrukları ne kadar uzundu; şimdi ise dijital bir devrimle, o kaos bitecek mi? Yoksa yeni kiosk kuyrukları mı oluşacak? Uzmanlar, geçiş döneminde –ki bu altı ay sürecek, tam uygulama Nisan 2026'ya kadar– bazı gecikmeler olabileceğini söylüyor. Örneğin, Kopenhag Havalimanı'nda ilk aşamada işlem süreleri uzayabilir, çünkü personel eğitimleri devam ediyor.

Peki, bu sistemin arkasındaki büyük resim ne? EES, Avrupa'nın "Akıllı Sınırlar" paketinin bir parçası; düzensiz göçü önlemek, kimlik sahtekarlığını yakalamak ve iç güvenliği güçlendirmek için tasarlanmış. Yıllardır ertelenen bir proje –2017'de kabul edilmiş, ama teknik sorunlar yüzünden 2025'e sarkmıştı– şimdi nihayet meyvesini veriyor. AB Komisyonu, Temmuz 2025'te Parlamento ve Konsey'le anlaşma yaparak kademeli bir başlangıç onayladı; 12 Ekim'den itibaren her ülkede en az bir sınır noktası devreye girecek, 60 gün içinde %10'a çıkacak, Aralık'ta biyometrik tam kontroller başlayacak, Ocak 2026'da yarısı, Mart'ta tamamı... Bu kademeli yaklaşım, kaosu minimize etmek için bir tampon gibi. CERN gibi kurumlar bile çalışanlarını uyarıyor: Cenevre, Zürih ve Basel havalimanlarında 12 Ekim'den beri EES geçerli olacak, pasaport damgaları dijital kayıta dönüşecek.

Ama heyecan verici yanlar da cabası. Seyahat acenteleri ve tur operatörleri, bu değişikliği bir fırsat olarak görüyor. ABTA'nın son araştırmasına göre, İngiliz turistlerin %51'i EES'ten haberdar –geçen yıl %44'tü– ve düzenli gezenler arasında bu oran %61'e fırlamış. Neden? Çünkü sistem, seyahatleri daha şeffaf ve kolay hale getiriyor. Artık "Kaç günüm kaldı Schengen'de?" diye hesap makinesiyle uğraşmaya son; app üzerinden anlık takip. Üstelik, kruvaziyer yolcuları için bile esneklik var: İngiltere kalkışlı ve varışlı turlarda EES gerekmiyor, sadece AB'ye günübirlik duraklarda atlanıyor. Smartraveller gibi kaynaklar, Avustralyalılara "Seyahatinizden önce kontrol edin" diyor; çünkü zaten Schengen'deyseniz ve EES başlarken çıkıyorsanız, çıkışta kayıt olacaksınız ve giriş tarihinizi manuel ekletebileceksiniz.

Yine de, her yenilik gibi EES'in eleştirileri yok değil. Göçmen hakları örgütleri, biyometrik verilerin üç-beş yıl saklanmasını "gizlilik ihlali" olarak nitelendiriyor. Sığınmacılar için doğrudan etki sınırlı –onlar Eurodac veritabanında ayrı tutuluyor– ama uzmanlar uyarıyor: Gelecekte, bu sistem mülteci akımlarını daha da zorlaştırabilir. Vikipedi gibi kaynaklar, EES'in eu-LISA tarafından yönetileceğini ve Schengen Sözleşmesi'ni değiştiren bir tüzükle desteklendiğini belirtiyor. Türkiye'den bakınca ise, bu bir uyarı sinyali: Vize başvurularında daha dikkatli olun, çünkü EES ihlalleri otomatik tespit edilip gelecek vizeleri etkileyecek. Enuygun gibi platformlar, Türk yolculara "Hazırlıklı olun, pasaport ücretleri artsa da dijital izinler şart" diyor.

Ve tabii, EES yalnız gelmiyor; 2026'da kardeşi ETIAS devreye girecek. Bu, vizesiz ülkelere bir elektronik seyahat izni –dijital bir vize gibi, online formla alınıyor ve üç yıl geçerli. Birlikte, Avrupa seyahatlerini baştan yazacaklar. Düşünün: Yarın sabah bir kahve içip, telefonunuzdan ETIAS başvurusu yapıyorsunuz, sonra EES kioskunda yüzünüzle geçiyorsunuz –sınırlar hiç bu kadar görünmez olmamıştı. Ama bu görünmezlik, özgürlük mü yoksa bir ağ mı? Euronews, Dover Limanı'ndan Eurotunnel'a, Londra St. Pancras'tan Eurostar'a kadar İngiliz çıkışlarında Fransız memurların EES'i yöneteceğini belirtiyor; kiosk'lar için yer sıkıntısı bile var, bazıları tren hatlarının kenarına kaydırılmış.

CNN'in son raporuna göre, altı aylık geçişte pasaport damgaları devam edecek –teknolojiye ayak uyduramayan sınırlar için bir köprü. KPMG, Danimarka'da CPH Havalimanı'nı örnek gösteriyor: İlk günlerde beklemeler artabilir, ama uzun vadede verimlilik patlayacak. AirTurkHaber, Türk havayolu yolcularına "Kiosk'larda önceden pratik yapın" tavsiyesinde bulunuyor. Bu devrim, sadece sınırları değil, tüm seyahat endüstrisini sarsıyor: Daha az personel, daha çok veri, daha güvenli rotalar. Peki, siz hazır mısınız? Yunan adalarına, İtalyanRiviera'sına, Paris sokaklarına bir sonraki uçuşunuzda, pasaportunuzu cebinizde unutun –yüzünüz yeterli olacak. Ama unutmayın, bu yeni dünya, bir tık ötede, hem büyüleyici hem tedirgin edici bir kapı aralıyor. Seyahat tutkunuzu ateşleyin, ama önce bu fırtınayı iyi okuyun; çünkü Avrupa, artık sadece bir kıta değil, akıllı bir kale.