Suriye'nin çalkantılı günleri, bir zamanlar iktidarın zirvesinde oturan bir adamın dramatik düşüşüyle sonlanmıştı. Beşar Esad, muhalif güçlerin Şam kapılarına dayandığı o kaotik saatlerde, gecenin karanlığında ülkeyi terk etmişti. Dünya onun izini kaybetmiş gibiydi; spekülasyonlar, komplo teorileri havada uçuşuyordu. Nerede saklanıyor? Sağ mı, yoksa sonsuza dek kayıp mı? Bu sorular, aylarca gündemi meşgul etti. Ama şimdi, beklenmedik bir pencere aralanıyor ve Esad'ın yeni dünyası, adeta bir roman kahramanınınkini andırıyor – yalnız, korunaklı ve tuhaf bir şekilde sıradan.

Deve Çobanlığından Savaş Ağalığına Yükselişin Perde Arkası ve Türkiye’nin Kritik Rolü
Deve Çobanlığından Savaş Ağalığına Yükselişin Perde Arkası ve Türkiye’nin Kritik Rolü
İçeriği Görüntüle

Alman basınından sızan bilgilere göre, Esad Moskova'nın kalbinde, Federal Koruma Servisi'nin sıkı denetimi altında bir kule rezidansında barınıyor. Bu yapı, şehrin modern siluetinin en çarpıcı parçalarından biri: Cam kaplı gökdelenler arasında, altında alışveriş merkezlerinin cıvıldadığı bir sığınak. Ailesiyle birlikte buraya yerleşen Esad, tam 20 dairelik bir alanı kaplıyor – evet, yanlış duymadınız, yirmi oda, sanki bir saray gibi yayılmış. Mermer kaplı banyolar, geniş salonlar ve panoramik manzaralar... Lüksün bu hali, eski günlerin ihtişamını aratmaz. Ama dışarıdaki fırtınadan habersiz bir şekilde, bu duvarlar arasında günler uzuyor. Rus yetkililer, onun her adımını izliyor; sokağa çıkmak bir lüks değil, risk. Esad, bu izole balonun içinde, adeta bir gölgeye dönüşmüş.

Peki, bu kapalı dünyada zaman nasıl akıyor? İşte burası, hikayenin en beklenmedik kıvrımı. Esad, ekranların esiri olmuş. Saatlerini, bilgisayar başında, online oyunlara gömmüş. Die Welt gibi kaynaklar, onun strateji oyunlarında rakip ordular yönettiğini, sanal savaşlarda zafer peşinde koştuğunu fısıldıyor. Bir zamanlar gerçek bir ülkeyi yönetirken, şimdi pixel savaşçılarına dönüşmüş. Çevresindekiler, bu bağımlılığın giderek derinleştiğini söylüyor; kahvaltıdan yatma vaktine kadar, klavye tıkırtıları yankılanıyor odalarda. Bazen, nadir anlarda aşağıya, alışveriş merkezine iniyor – ama o da koruma ordusuyla. Kahve bir fincan, belki bir kitap... Ama asıl sığınak, dijital dünya. Bu görüntü, insanı düşündürüyor: Güçlü bir liderin, yenilginin ağırlığı altında nasıl bir kaçış aradığını.

Kaçışın kendisi bile, bir casus filmini andırıyor. Aralık 2024'te, Şam havaalanından kalkan özel jet, Hums semalarında radarlardan silinmişti. Muhalifler şehre girerken, Esad ve ailesi – eşi Esma, çocukları – Rusya'nın askeri desteğiyle gökyüzüne karışmıştı. Kremlin'in eli, her zamanki gibi uzundu; Tartus ve Hmeymim üslerindeki varlığı, bu operasyonu mümkün kılmıştı. Uçak, Karadeniz üzerinden süzülerek Moskova'ya inmişti. O andan beri, Esad'ın adı Suriye'de lanet okunurken, Rusya'da bir misafir statüsünde. Putin yönetimi, onu bir koz olarak saklıyor; ne tam bir mülteci, ne de tam bir müttefik. Para akışı devam ediyor, masraflar Kremlin'den – lüksün bedeli, sessizliğin karşılığı.

Ama bu huzur, her zaman bu kadar sakin miydi? Son haftalarda, Moskova'dan gelen fısıltılar ürpertici. Esad, şüpheli bir zehirlenme girişiminden kıl payı kurtulmuş. New York Post'un aktardığına göre, Eylül sonunda hastaneye kaldırılmış; doktorlar, nadir bir toksini tespit etmiş. Kimin eli? Suriye'nin yeni yönetimi mi, yoksa iç düşmanlar mı? Esad, yatakta yatarken bile, o oyun konsolunu elinden bırakmamış. Bu olay, sürgünün kırılganlığını gözler önüne seriyor. Rusya, onu koruyor ama ne zamana kadar? Dışişleri kaynakları, Şam'la yeni bir sayfa açma peşinde; Esad'ı iade etmek, masadaki bir kart olabilir. Nisan'da New York Times'a konuşan Suriye'nin mevcut lideri Ahmed Şara, "Onu geri istiyoruz" demişti – adaletin gecikmiş bir çağrısı.

Günler geçtikçe, Esad'ın rutini daha da netleşiyor. Sabahları, Moskova'nın puslu havasında pencereden dışarı bakıyor; eski Şam'ı, Akdeniz'i özlüyor mu bilinmez. Öğlen vakitleri, online arenalara dalıyor – belki World of Tanks'ta tank komutanlığı yapıyor, stratejiyi sanal haritalarda test ediyor. Akşamları, ailesiyle sınırlı sohbetler; çocuklar okula gidiyor, eşi sosyal çevrelere karışmıyor. Bazen, yakınlardaki bir villaya kaçamak yapıyor – ormanlık alanda, daha fazla mahremiyet için. Ama hep, Rus muhafızların gölgesinde. Bu hayat, bir hapishane mi yoksa bir mola mı? Esad'ın kendisi, belki de oyunlardaki gibi, bir sonraki seviyeyi bekliyor.

Dünya ise, bu adamı unutmamış. Sosyal medyada, X'te (eski Twitter) paylaşımlar patlıyor: "Esad gamer mı oldu?" diye dalga geçenler, "Rusya'nın yeni oyuncağı" diyenler. Türk medyası, Die Zeit'in haberini manşetlere taşıyor; Haber7, TGRT, Halk TV – hepsi aynı şaşkınlığı yansıtıyor. Batı'da ise, Foreign Affairs gibi dergiler, Rusya'nın Suriye stratejisini masaya yatırıyor. Moskova, üslerini koruyor, petrol anlaşmalarını yeniliyor; Esad, bu denklemde bir piyon mu? Yoksa, unutulmuş bir kral mı?

Esad'ın hikayesi, güç ve düşüşün ironik bir portresi. Bir zamanlar BM kürsülerinde konuşan adam, şimdi joystick'le uğraşıyor. Ama bu sessizlik, sonsuza dek sürmeyecek. Suriye'de yeniden yapılanma hızlanırken, uluslararası mahkemeler dosya hazırlıyor. Esad, bir gün o kuleden çıkmak zorunda kalırsa? O zaman, gerçek oyun başlayacak. Şimdilik, ekran ışıkları altında, bekliyor. Ve biz, bu gizemli perdeyi aralamaya devam ediyoruz – çünkü her yeni detay, tarihi yeniden yazıyor.