Özgür Özel'den Gündem Değiştirecek Açıklamalar
Özgür Özel'den Gündem Değiştirecek Açıklamalar
İçeriği Görüntüle

Türkiye'nin siyasi arenası, bir mitingle yeniden alevlendi. Yılların birikmiş hesaplaşmaları, meydanlarda haykırışlara dönüştü; eski dostluklar sorgulanıyor, sadakatler tartılıyor. Bolu'nun serin akşamında toplanan kalabalık, sadece bir konuşma değil, bir dönemin muhasebesini dinledi. Ama asıl fırtına, unutulmaz bir isimle esecekti – o isim, sahnelerin ve protestoların tanığı bir sanatçıydı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bolu'daki o coşkulu mitingde, kalabalığın nefesini tutturdu. "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" serisinin 59'uncusu olan bu buluşmada, Özel'in sözleri adeta bir ok gibi saplandı. Gezi Parkı'nın tozlu günlerini hatırlatarak başladı: "Ayşe Barım'ı şikayet eden diyor ki 'Barım'ı tanımam, Gezi'ye gittiğini gördüm kızdım şikayet ettim' diyor." Kalabalık sessizce dinlerken, Özel devam etti: "Bütün sanatçılar 'Beni Ayşe göndermedi' dedi. Hatta bir tanesi dedi ki beni Yavuz Bingöl çağırdı dedi." İşte o an, meydan dalgalandı; Yavuz Bingöl'ün adı, Gezi'nin özgürlük naralarından bugünün siyasi labirentlerine uzanan bir köprü gibi yükseldi.

Özel, sesini yükselterek vurdu: "O zaman özgürlükçüydü, bugün darbeci oldu. Erdoğan'ın dizinin dibine oturdu." Bu sözler, sadece bir eleştiri değildi; bir ihanet ithamıydı. Gezi'nin 2013 yazında, Taksim'in kalabalıklarında özgürlük için şarkı söyleyen, sanatçıları yürüyüşlere çağıran Yavuz Bingöl, şimdi neden farklı bir sahnede? Özel, ironiyi damardan hissettirdi: "Şu kadarcık haysiyetleri olsa bir telefon açarlar da Yavuz Bingöl'ü ifadeye çağırırlar." Kalabalık alkışlarla patladı; bu, sadece bir sanatçıya değil, iktidarın etrafındaki çemberlere atılmış bir taşdı. "Ama Yavuz Bingöl Gezi'de suç işlemedi, bugün AKP'nin kara düzenine alet olduğu için suç işliyor!" diye haykırdı Özel, meydanı inletirken.

Bu çıkış, geçmişin yaralarını deşiyordu. Hatırlayın, Gezi Parkı protestoları, Türkiye'yi sarsan bir halk hareketiydi; ağaçlar için başlayan, özgürlük ve adalet taleplerine evrilen bir fırtına. Yavuz Bingöl, o günlerde sanatçı dostlarını Galatasaray'dan Taksim'e yürüyüşe davet etmiş, hatta iddianamelerde adı "destekçi" olarak geçmişti. Dönemin Başbakanı Erdoğan'la görüşmelere katılmış, ama özgürlükçü bir duruş sergilemişti. Yıllar geçti, 2018'de "Sonuna kadar Erdoğancıyım, hatta feriştahıyım" diyen bir Bingöl kaldı geriye. Özgür Özel'e mektup yazmış, "İnsanlığımızı iyiliklerle ve sanatla bezemeye ihtiyacımız yok mu?" diye sormuştu. Ama şimdi, Gezi soruşturmalarında şikayetçi konumuna düşen isimlerle bağlantısı, muhalefeti öfkelendiriyordu.

Özel'in sözleri, sadece Bingöl'le sınırlı kalmadı; bir sistem eleştirisine dönüştü. "Muhalefete muhalefet devri bitti," diye vurguladı, iktidarın resepsiyon fotoğraflarındaki muhalif figürlere sahip çıkarak. "Bizim oğlan mı olsun, damat mı olsun, atanmış bakanlardan 'TikTok'çu mu olsun yoksa Erdoğan mı olsun, rakip konusunda bir tercihimiz yok." Bu, CHP'nin stratejisini netleştiriyordu: Hedef sandık, yol ceberut iktidardan kurtuluş. Bolu mitingi, bu yolda bir durak; Tanju Özcan gibi yerel kahramanların başarılarını kutlarken, ulusal vaatleri sıraladı. Asfaltlar, parklar, su hatları... Ama asıl vaat, adalet: "Kartalkaya yangınında 78 can gitti, bakanı koruyorlar. Yazıklar olsun!"

Ekonomik yaralara da değindi Özel, enflasyon rakamlarını yerden yere vurarak. TÜİK'in yüzde 33'üne karşı ENAG'ın yüzde 63'ünü hatırlattı: "Erdoğan sizi seviyor mu? Hayır, çünkü fakir sevmiyor." Vaatler peş peşe geldi: "Asgari ücret enflasyon düşene kadar her ay otomatik zamlanacak. Tek fakir kalmayacak." Çiftçinin perişanlığını, orman yangınlarını, vahşi madenciliği AKP'ye bağladı: "19 Mart darbesi için harcadıkları parayla üç bin yangın söndürme uçağı alınırdı." Bu "darbe" ithamı, Bingöl eleştirisiyle örtüşüyordu; özgürlükçülerin nasıl "darbeci" damgası yediğini ima ediyordu.

Geleceğe dair, Özel'in Bolu'daki coşkusu umut vericiydi ama gerçekçi. Eğer bu mitingler dalga dalga yayılırsa, Gezi'nin ruhu yeniden canlanır; sanatçılar, aydınlar taraf seçmek zorunda kalır. Yavuz Bingöl gibi isimler, geçmişteki özgürlük naralarını mı unutturacak, yoksa vicdan mı ağır basacak? İktidar, bu eleştirilere sessiz kalırsa, sandıkta bedel öder. CHP'nin 59 mitingi, bir hareketin habercisi; Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğu gibi yaralar, birleşmeyi hızlandırıyor. Özel'in sözleri, sadece bir tokat değil; bir uyarı: "Sandık gelecek, bu ceberut iktidar gidecek."

Bu fırtına, Türkiye'nin siyasi iklimini değiştirebilir. Bolu'nun meydanı, Gezi'nin yankısını taşıyordu; özgürlükçüler darbeci mi oldu, yoksa sistem mi onları değiştirdi? Sorular havada asılı, cevaplar sokakta. Özel'in o gür sesi, kulaklarda çınlıyor: Haysiyet, telefonla aranmaz; meydanlarda aranır. Ve bu arama, bitmeyecek gibi.