Ankara'nın gri sonbahar göğü altında, siyasetin koridorları her zaman bir fırtına öncesi sessizlikle dolar. Bozkırın rüzgarları gibi, beklenmedik bir anda esen esintiler, yılların birikmiş hesaplaşmalarını su yüzüne çıkarır. Hatırlayın, 2019 yerel seçimlerinin o coşkusunu, Ankara'nın mavi-beyaz bayraklarla dolup taştığı günleri... O zafer, sadece bir belediye başkanlığı değil, umudun yeniden yeşermesiydi. Bugün, 2025'in ekim ayına geldik; ekonomi darboğazda, enflasyonun pençesinde kıvranan halk, bir yandan da demokrasi ateşini canlı tutmaya çalışıyor. CHP, bu yangının ortasında, miting meydanlarından Avrupa'ya uzanan bir zincir kurmuş; "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" serisi, 60'ı aşkın eylemle halkın nabzını tutuyor. Ama bu zincirin en parlak halkası, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş – sakin duruşuyla fırtınaları dindiren, başarılarıyla umut tohumları eken bir figür. Peki, son günlerdeki o soruşturma izni talebi, bu umudu gölgeleyecek mi? Yoksa tam tersine, CHP'nin zirvesinden esen bir rüzgarla, Yavaş'ı daha da yükseklere mi taşıyacak? Brüksel'in serin havasında, Özgür Özel'in sesi yükseliyor – ve o ses, sadece bir açıklama değil, bir manifesto gibi yankılanıyor. Ama heyecanı hemen dökmeyelim; önce o genel tabloyu bir soluklanalım, zira bu hikaye, sadece bir izinden öte, Türkiye'nin siyasi geleceğinin bir aynası.
Şimdi, sahnede ışıkları yakalım: CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Madrid temaslarının sıcak tozunu silkeleyip Brüksel'e iniyor. Saatler ilerlerken, ANKA Haber Ajansı'nın mikrofonları uzanıyor önüne – yarınki mitingin gölgesinde, Avrupa'daki Türk diasporasına seslenişi. "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" serisinin 61'incisi, Brüksel Meydanı'nda saat 14.00'te start alacak; Almanya'dan Hollanda'ya, Fransa'dan Belçika'ya, kardeş partilerin temsilcileriyle dolu bir kalabalık bekleniyor. Özel, o tanıdık coşkusuyla konuşuyor: "Türkiye'de 60 eylem yaptık, Avrupa'dan gelen talepler üzerine buraya geldik. Yoğun bir Türk nüfusu var, tüm vatandaşlarımızı yarın meydanda birlikte olmaya davet ediyorum." Bu çağrı, sadece bir duyuru değil; CHP'nin köklerini Avrupa'ya salma hamlesi – yurtdışındaki milyonlarca Türk'ün sesini, Ankara'ya taşıma iradesi. Miting, demokrasi nöbetinin uluslararası bir halkaya dönüşmesi; meydanda bayraklar dalgalanırken, Özel'in sözleri rüzgarı arkasına alacak. Ama bu coşku, sadece meydanlarla sınırlı kalmıyor; zira Özel'in dilinde, Ankara'dan esen bir başka rüzgar var – Mansur Yavaş'ın hikayesi, ve o hikayenin tam ortasında, bir soruşturma izni talebi gibi dikilen bir gölge.
O gölgenin detaylarına inelim: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yavaş hakkında bir soruşturma izni istemiş – ihale usulsüzlükleri, rüşvet iddiaları... Kulağa korkutucu geliyor, değil mi? Ama Özel, bu talebi bir fırtına olarak değil, asılsız bir esinti olarak nitelendiriyor. Yüzünde o kararlı gülümseme, sesinde sarsılmaz bir güven: "İddianamede ne Mansur Bey ne de özel kalemi hakkında bir suçlama yok. Bu, iddiaların asılsızlığını ortaya koyan bir prosedür." Devam ediyor, Yavaş'ın geçmişini bir bir sıralayarak: İç denetimler yaptırmış, Sayıştay raporları temiz çıkmış – hiçbir usulsüzlük lekesi yok. "Bu izin, Mansur Bey'in rüşvete ya da ihaleye fesat karıştırmadığının kanıtı. Kendisine tam güveniyoruz." Ve işte o çarpıcı alıntı, Yavaş'ın özgüvenini yansıtan: "Hiç izin gerekmeden gelsinler, sorularını cevaplayayım." Özel, bu tutumu "yerinde ve özgüvenli" diye övüyor; zira Yavaş, sadece bir belediye başkanı değil, hukukun ve şeffaflığın timsali. Bu sözler, Brüksel'in beton meydanlarında yankılanırken, Ankara'daki rakipleri titretiyor – "Ankara'yı parsel parsel satanların hevesi kursaklarında kaldı" diye ekliyor Özel, o keskin ironisiyle. Bu yıpratma çabası, Yavaş'ı değil, onu hedef alanları yaralıyor; zira Ankara'nın sokakları, Yavaş'ın başarılarıyla dolu – toplu taşıma devrimi, yeşil alanlar, sosyal yardımlar... Her biri, bir zafer madalyası.
Bu güven beyanı, CHP'nin iç dünyasını da aydınlatıyor. Yavaş, partinin yükselen yıldızı – 2019'dan beri Ankara'yı yönetirken, ulusal arenada cumhurbaşkanlığı adaylığı fısıltıları hiç susmadı. Özel'in sözleri, bu fısıltıları bir koroya dönüştürüyor; yaklaşan kongre öncesi, Yavaş'ın adı masalarda daha sık geçecek. Düşünün, CHP'nin o kalabalık delege toplantılarında, Yavaş'ın adı zikredildiğinde alkışlar nasıl patlar? Özel, sadece desteklemekle kalmıyor; Yavaş'ı bir kalkan gibi konumlandırıyor – soruşturma talebi, muhalefete yönelik bir baskı aracıysa, bu yanıt bir karşı atak. Parti kulisleri fısıldıyor: Yavaş'ın sakinliği, Özel'in enerjisi, mükemmel bir ikili mi oluşturuyor? Bu dinamik, CHP'yi sadece yerel zaferlerden ulusal bir güce mi taşıyacak? Avrupa'daki Türkler, yarınki mitingde bu soruları taşıyacak meydanlara; zira Brüksel, sadece bir durak değil, diaspora ile ana vatanı birleştiren bir köprü. Özel'in çağrısı, bu köprüyü güçlendiriyor – "Birlikte olalım, irademize sahip çıkalım."
Ama hikaye burada bitmiyor; zira Özel'in Brüksel mikrofonları, başka bir cepheyi de açıyor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik o ateşli yanıt. Erdoğan, Gazze krizi üzerinden Özel'e "özür borcu" yüklemiş – 67 bin Filistinlinin, yarısı çocuk ve kadın olan o trajedinin ortasında. Özel, bu ithamı bir ok gibi geri fırlatıyor: "Bunun için mi özür dileyeceğim? Trump, Netanyahu'yu kahraman ilan ettiğinde sesini çıkarmadı. Amerika'ya gittiğinde Filistin sorularına suskun kaldı. Şimdi utanmadan benden özür bekliyor." Sözleri, bir kılıç gibi keskin; Gazze'yi İsrail'in değil, Trump'ın ilhakına uğramış bir vatan olarak resmediyor – Filistinliler, kendi topraklarında parya konumuna düşmüş. Erdoğan'ı suçluyor: "Parmağını bile kıpırdatmadı, bu tabloyu savundu." Ve final darbesi: "Eğer özür dilemesi gereken biri varsa, bu kadar nezaketsiz ve kıymet bilmez siyaset yaptığı için Erdoğan'ın Türkiye’den özür dilemesi gerekir." Bu yanıt, sadece bir polemik değil; CHP'nin dış politika duruşunun manifestosu – Filistin'in haklarını, Türkiye'nin itibarını savunma iradesi. Özel, tüm temaslarında Gazze'yi gündeme taşıdıklarını vurguluyor: "Biz yolumuza halkın desteğiyle devam edeceğiz." Erdoğan'ın suskunluğu, Trump ziyaretlerindeki sessizlik... Her biri, bir utanç madalyası gibi asılıyor boynuna.
Bu açıklamalar, siyasi arenada dalga dalga yayılıyor. CHP tabanında, Yavaş'a verilen destek coşkuyla karşılanıyor – sosyal medyada #MansurYavaşAday etiketi trend olurken, "Özgür Özel helal olsun" yorumları yağıyor. Soruşturma izni talebi, asılsız bir balon olarak görülüyor; Yavaş'ın özgüveni, partiyi kenetliyor. Avrupa'daki Türkler, yarınki miting için biletlerini ayırıyor – Brüksel Meydanı, Ankara'nın yankısını taşıyacak. Erdoğan cephesi ise sessiz; ama kulislerde fısıltılar: Bu yanıt, Gazze üzerinden yeni bir cephe mi açıyor? CHP'nin kongre öncesi bu hamlesi, adaylık tartışmalarını mı alevlendirecek? Yavaş'ın Ankara'sı, yeşil otobüslerle, sosyal kreşlerle parıldarken, Özel'in Brüksel'i, demokrasi nöbetiyle ışıldıyor. Bu ikili, CHP'nin yeni yüzü mü? Halkın nabzı, evet diyor – zira meydanlar boş değil, umut dolu.
Derine inelim: O soruşturma dosyasının satır araları, bir roman gibi katmanlı. İddianamede suçlama yok, ama prosedür işliyor – Yavaş, bunu bir fırsat gibi görüyor: "Gelsinler, cevap vereyim." Özel'in bu özgüveni övmesi, tesadüf değil; zira Yavaş, Ankara'yı dönüştürürken, rakiplerini dönüştüremedi. Parsel parsel satışlar iması, eski yaraları deşiyor – Gökçek dönemi ihaleleri, hâlâ hafızalarda taze. CHP içindeki dinamik, kongreye yaklaştıkça kızışıyor; Yavaş'ın adı, İmamoğlu'yla yan yana anılıyor – ikisi de, muhalefetin iki kalesi. Özel, bu kaleleri birleştirerek, partiyi zirveye mi taşıyacak? Avrupa mitingi, bu stratejinin bir parçası – diaspora, oy potansiyeliyle dolu bir hazine. Gazze eleştirisi ise, uluslararası bir boyut katıyor; Trump-Netanyahu ittifakı, Erdoğan'ın sessizliği... Özel'in sözleri, bir vicdan muhasebesi gibi. CHP, Filistin bayraklarını Brüksel'de dalgalandırırken, Erdoğan'ı köşeye sıkıştırıyor – "Özür Türkiye'ye" çağrısı, bir manifesto.
Bu gerilim, Türkiye'nin siyasi nabzını hızlandırıyor. Yavaş'ın özgüveni, Özel'in desteği, miting coşkusu... Hepsi, bir mozaik gibi birleşiyor. Halk ne diyor? Sokaklarda, "Yavaş aday olsun" fısıltıları; Avrupa'da, "Özel lider" tezahüratları. Soruşturma balonu, patlamaya mahkum – zira delil yok, sadece gölge. Erdoğan'ın özür talebi, ters tepecek; Gazze'nin acısı, muhalefetin yakıtı. CHP, bu fırtınada yelkenlerini açmış – kongre rüzgarı, Yavaş'ı mı yoksa başka bir ismi mi taşıyacak? Kulisler susmuyor; heyecan, dorukta.
Peki, bu hikaye nereye akacak? Brüksel mitingi, bir kıvılcım mı olacak? Yavaş, soruşturmayı göğüslerken, adaylık yolunu mu döşeyecek? Özel'in manifestosu, Erdoğan'ı sarsarken, CHP'yi mi yükseltecek? Ankara'nın koridorları, Brüksel'in meydanları... Hepsi, bir büyük oyunun sahnesi. Vatandaş, nefesini tutmuş bekliyor – zira bu güven, bu coşku, sadece bir başlangıç. Belki yarın, bir meydanda yeni bir sayfa açılır; belki Ankara'da, bir zafer daha yazılır. Ama kesin olan, umudun rüzgarı esiyor – ve o rüzgar, hepimizi taşıyacak.