Türk siyasetinin nabzı, her gün yeni bir gerilimle atıyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) koridorlarında fısıldanan dedikodular, yargı salonlarında yankılanan kararlar ve sokaklardaki miting sesleri, partiyi bir kez daha sınavdan geçiriyor. Enflasyonun gölgesinde, muhalefetin yükselişiyle umutlanan milyonlar, şimdi de yargının gölgesinde bir parti kriziyle yüzleşiyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in son açıklamaları, bu karmaşanın ortasında bir fener gibi parlıyor; hem iç barışı koruyor hem de dış tehditlere karşı duvar örüyor. Peki, bu sözler CHP'yi nasıl bir yola sokacak?

Siyasi arenada, her açıklama bir satranç hamlesi. Özgür Özel, duayen gazeteci Uğur Dündar'ın sorularıyla yüzleşirken, Kemal Kılıçdaroğlu'nun olası kayyum atamasına dair soruya net bir yanıt verdi: "Kemal Bey'in böyle bir şeye tenezzül etmeyeceğini düşünüyorum." Bu cümle, sadece bir temenni değil; partinin eski ve yeni liderleri arasındaki köprüleri sağlamlaştırma çabası. Özel, Kılıçdaroğlu ile son 10 gün前の görüşmesini de anlatarak, "Genel diyaloğumuzdan bir gerginlik veya husumet görmedim" dedi. O görüşmede, CHP'nin kuruluş haftası etkinlikleri ve partinin geleceğine dair 4 ana sütun, 16 başlıklı program konuşulmuş. Özel, Kılıçdaroğlu'nu bu etkinliklere davet etmiş; zira partinin tüzüğüne göre 4-9 Eylül, kuruluş kutlamaları için ayrılmış. Bu detay, yüzeydeki sükûnetin altında yatan stratejik bir uyumu işaret ediyor.

Ancak bu sükûnet, yargı fırtınasının ortasında ne kadar sürecek? CHP İstanbul İl Başkanlığı'na atanan kayyum Gürsel Tekin'in randevu talebi, Kılıçdaroğlu tarafından reddedilmiş. Özel, bunu "Kemal Bey, İstanbul kayyumuna randevu vermedi. Bundan sonra kendisinin kayyumluğu kabul etmesine ihtimal vermem" diye yorumluyor. Parti içinde, İstanbul delegeleri hariç tüm delegelerin bir buçuk günde bin imza toplayarak olağanüstü kongre kararı alması, iradenin yenilenmesinin kanıtı. Özel, "Kayyum da gelse, 21 Eylül'de parti genel başkanını seçecek. İstanbul kararı burayı etkilemez, çünkü İstanbul delegeleri olmadan aldık bu kararı" diyerek, YSK'nın son kararlarını da bertaraf eden bir adım attıklarını vurguluyor. Bu, sadece hukuki bir savunma değil; partiyi dış müdahalelere karşı zırhlandıran bir kalkan.

Yargı cephesinde ise gerilim dorukta. Ekrem İmamoğlu'nun iptal edilen üniversite diploması hakkında açılan davanın ilk duruşması, Silivri Cezaevi Duruşma Salonu'nda yapıldı. Tutuklu Cumhurbaşkanı Adayı ve İBB Başkanı İmamoğlu, zincirleme resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle yargılanıyor. Hakim, diploma iptal işlemine dair iptal davası dosyasının istenmesine, bir sonraki duruşmanın 20 Ekim 2025 saat 11:00'de aynı salonda yapılmasına ve Av. Mehmet Pehlivan'ın SEGBİS ile bağlanmasına karar verdi. Fiziki hazır edilme talebi reddedildi. Bu ara karar, süreci uzatırken, İmamoğlu'nun yatay geçişi yapan diğer 28 kişinin yargılanmamasını da gündeme getiriyor. Özel, Sözcü TV'de Dündar'a "Kanunlar kişiye özel çıkamaz. Bugün mahkeme salonunda Ekrem Başkan'la beraber izleyen yatay geçiş yapan ve diploması iptal olanların hiçbiri yargılanmıyor. Yatay geçiş yapanlara diploma verenleri neden yargılamıyorsunuz? Cevap yok. Çünkü Ekrem Başkan Cumhurbaşkanı adayı" diye tepki gösterdi. Bu sözler, davanın siyasi bir kumpas olduğunu haykırıyor; zira 1994'te İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun olan İmamoğlu'nun diploması, YÖK raporuna dayanılarak 18 Mart 2025'te iptal edilmiş, ancak idare mahkemesinde dava devam ediyor.

Özel'in İmamoğlu tepkisi, partinin kenetlenmesini sağlıyor. "İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olduğu için yargılanıyor" diyen Özel, bu davanın sadece bir kişinin değil, muhalefetin tümünün hedef alındığını ima ediyor. Geçmişte, 22 Şubat 2025'te başlayan soruşturma, ihbarlar ve YÖK'ün "araştırma raporu"na dayanıyordu. Üniversite, "yokluk ve açık hata" gerekçesiyle 28 diploma iptal ederken, İmamoğlu'nun avukatı Pehlivan, 6 Mayıs 2025'te idare mahkemesinde dava açmıştı. 13 Mayıs'ta mahkeme, 4 kurumdan 36 belge istemiş; 30 Temmuz'da ise yürütmeyi durdurma talebi reddedilmiş. Bu zincir, yargının İmamoğlu'nu saf dışı bırakma çabasını gösteriyor. CHP, bu süreçte İmamoğlu için imza kampanyası başlattı; "Adayını yanında, sandığı önünde isteyen tüm vatandaşları" davet ederek, milyonları mobilize ediyor. Sosyal medyada, #DiplomaDavası etiketiyle binlerce paylaşım yağıyor; bir kullanıcı, "Ekrem başkanın helal diplomasını iptal edenlerin alayı sahte diplomalı çıktı!" diye haykırıyor.

CHP 38. Olağan Kurultayı'nın iptali davası ise 15 Eylül Pazartesi günü Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek. Eski Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve delegelerin "mutlak butlan" talebiyle açtığı dava, ceza yargılaması ve görevsizlik itirazlarının beklenmesiyle 8 Eylül'den 15 Eylül'e ertelenmişti. CHP avukatı Çağlar Çağlayan, kuruluş haftası çakışması nedeniyle erteleme talep etmiş; mahkeme kabul etmişti. Özel, "Açıkçası pazartesi alınacak karardan endişem yok. Bu mesele CHP'yi karıştırmak, tartıştırmak için ortaya atılan ve özel seçilmiş aparatlar var. Öyle bir hakime denk gelmedikçe, İstanbul'daki gibi kötü niyetli bir karar vermez" diyor. Ancak İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2 Eylül'de İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimini görevden alıp Gürsel Tekin'i kayyum ataması, Ankara davasını etkileyebilir. Hukukçu Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu, "İstanbul kararı, kurultay davasında tedbiren genel başkan ve PM'nin uzaklaştırılmasına yol açabilir" uyarısı yapıyor. CHP, buna karşı olağanüstü kurultay hamlesini hızlandırdı; 21 Eylül'de yeni seçim planlanıyor.

İstanbulun 461 Yıllık Tarihi Kemeri ve Su Havzası Rant Uğruna Yapılaşmaya Açılıyor...
İstanbulun 461 Yıllık Tarihi Kemeri ve Su Havzası Rant Uğruna Yapılaşmaya Açılıyor...
İçeriği Görüntüle

Bu dava, CHP'nin kaderini belirleyebilir. 4-5 Kasım 2023'teki 38. Olağan Kurultay ve 6 Nisan 2025'teki 21. Olağanüstü Kurultay, "rüşvet, şaibe" iddialarıyla sorgulanıyor. Delegelerin oylarının manipüle edildiği, divan başkanı İmamoğlu'nun tarafsız olmadığı öne sürülüyor. 30 Haziran celsesinde mahkeme, İstanbul İl Kongresi dosyalarını istemiş; şimdi 15 Eylül'de sözlü yargılama bekleniyor. Özel, "CHP'de ayrışma yok, birleşme var" diyerek, Kadıköy mitingini örnek veriyor: "Sadece değişimciler değil, değişim vakti değil diyenler de oradaydı. CHP, kayyuma karşı bütün halde durdu." Sarıyer'deki eski İl Başkanlığı binası çevresindeki olaylara da değinen Özel, Erdoğan'ın "Sokakları karıştırmayız" sözüne, "Yahu eve çağırdım, sen sokağı kapattın. Polise zarar gelmesin dedik, gaz sıkıldı ama kimseyi yakmadık" diye yanıt verdi. Valiliğe ve İçişleri'ne yazdıklarını, adres değişikliği için Yargıtay'a başvurduklarını anlatıyor. "AKP'nin geçmişte hukukumuz olan bir ismi kayyum yaptılar, randevu vermedim. İlçe kongreleri devam edecek, il kongresi yapılacak."

Özel'in Kılıçdaroğlu'na yönelik provokatif soruya yanıtı ise çarpıcı: "Gürsel Tekin gibi Kılıçdaroğlu da kayyum olmayı kabul ederse ne yapacaksınız?" diye soran Dündar'a, "Kayyum atanırsa atandığında biz İstanbul İl Başkanlığı'nın üzerinde bir yapıyız ve görevdeyiz. Görevden alabiliriz. Kemal Bey'in partiden atılması provokatif. Biz atmak değil, baş tacı yapmak isteriz. Altı gün sonra kurultay var, böyle bir karar çıkmayacağını düşünüyorum." Bu, hem güvence hem meydan okuma. Kılıçdaroğlu'nun sessizliği, parti kulislerini karıştırıyor; bazı vekiller "Kayyum olacak" diyor, ama Özel "Eskiler yeniler hep beraber partimize sahip çıkacağız" diye umut aşılıyor. Yüksek Seçim Kurulu'nun kararları, kongreleri koruyor; "Kayyum da gelse, mahkeme de olsa süreç kesilemez."

Türkiye'de yargı-siyaset dansı, yıllardır dönüyor. 2023 seçimlerinde CHP'nin yükselişi, 2024 yerel zaferleri ve 2025'teki cumhurbaşkanlığı adaylığı, iktidarı tedirgin ediyor. İmamoğlu'nun tutuklanması, 23 Mart 2025'te yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla gerçekleşmiş; "suç örgütü kurmak, rüşvet" iddiaları. Diploma iptali, 18 Mart 2025'te 28 kişiyle birlikte gelmiş; ama İmamoğlu'nun "Bu yolda yıkılmam" videosu, milyonları ayağa kaldırmış. CHP, imza kampanyasıyla "Millet büyük" diyor. Kurultay davası, "mutlak butlan" riskini taşıyor; iptal olursa Kılıçdaroğlu dönebilir mi? Hayır, çünkü Özel 6 Nisan 2025'te yeniden seçilmiş; dava konusuz kalıyor. Prof. Dr. Boyunsuz, "O seçime dava açılmadı" diyor. İstanbul kayyumu, Ankara'yı etkileyebilir ama CHP, mitinglerle direniyor; 14 Eylül'de Ankara'da büyük bir etkinlik planlanıyor.

Sosyal medyada fırtına kopuyor. X'te #KayyumAtanmaz etiketiyle binlerce paylaşım; bir kullanıcı "Özgür Özel: Kılıçdaroğlu kayyumluğa tenezzül etmez" diye alıntı yapıyor. Başka biri, "İmamoğlu'nun diploması helal, iptal edenler sahte!" diye haykırıyor. Erdoğan'ın "Sokaklara müsaade etmeyiz" sözü, Özel'in "Haneye tecavüz ettiler" yanıtıyla çarpışıyor. Partide "kasırga geliyor" fısıltıları var; ama Özel, "Fırtına değil, galiba kasırga" diye espri yapıyor. 15 Eylül öncesi, her olasılığa hazırlık: Hukuki itirazlar, YSK başvuruları, mitingler. CHP, kayyum girişimlerini "AK Parti operasyonu" diye nitelendiriyor; "İç kavgamız değil, dış müdahale."

Gelecek, belirsiz ama umutlu. 20 Ekim'deki İmamoğlu duruşması, 15 Eylül kurultay davası ve 21 Eylül olağanüstü kongre, CHP'yi yeniden şekillendirecek. Özel'in "Partiye hep birlikte sahip çıkacağız" çağrısı, Kılıçdaroğlu'nun sessizliğine rağmen birleşme sinyali. Eğer kayyum gelirse? "Tanımayacağız" diyorlar. İmamoğlu'nun "Milletin yürüyüşü durdurulamaz" sözü, partiyi motive ediyor. Bu kriz, CHP'yi zayıflatmaz; aksine, muhalefeti güçlendirir. Yargı ablukası, sandıkta tokata dönüşebilir. Altı gün sonra kurultay; CHP, birleşik mi ayrışmış mı çıkacak? Cevap, sahada.