İstanbul’un siyasi nabzı, her zaman bir deprem gibi sarsıcıdır; ama bu kez, CHP’nin 39. Olağan İstanbul İl Kongresi, adeta bir volkan gibi patladı. Bayrampaşa Hidayet Türkoğlu Spor Kompleksi’nde, sabahın erken saatlerinden itibaren delegelerin koşuşturması, partililerin heyecanıyla dolup taşarken, Özgür Çelik’in kürsüden yükselen sözleri, sadece bir konuşma değil, bir meydan okuma oldu. Ben bu fırtınanın içine daldım ve gördüm ki, işin içinde sadece bir kongre değil, bir partinin direnişi, bir liderin öfkesi ve bir milletin umudu yatıyor. Eğer CHP’nin mücadelesine inanıyorsanız ya da siyasetin bu ateşli anlarını merak ediyorsanız, bu satırlar tam size göre; çünkü burada hem bir hesaplaşma hem de bir geleceğin haberi var.
Kongre, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin durdurma talebinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından reddedilmesiyle, saat 13:00’te resmen başladı. Sabah 08:00’den itibaren partililer ve görevliler, hummalı bir hazırlık içindeydi; delegeler, kayıt masalarında kuyruk oluşturdu, salon bayraklarla, sloganlarla doldu. Ama asıl patlama, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in kürsüye çıkmasıyla yaşandı. Çelik, konuşmasında hedef tahtasına partiden ihraç edilen ve kayyum olarak atanan Gürsel Tekin’i oturttu. “Kendisine CHP’liyim deyip siyasallaşmış yargının oyuncağı olanlar var” diyerek, Tekin’e zehir zemberek bir gönderme yaptı. “Şu kadar yıllık CHP’liyim diyerek olmaz. Er meydanı burada, varsa kendinize güveniniz aday olun, yarışalım!” sözleriyle, adeta mindere davet etti. Bu, sadece bir eleştiri değil; bir liderin, partisinin onurunu savunma haykırışıydı.
Çelik’in sözleri, salonu ateşledi; delegeler, “İşte minder, işte er meydanı!” cümlesiyle coştu. Tekin’in kayyum atamasıyla CHP’ye yönelik darbe girişimine atıfta bulunan Çelik, “19 Mart’ta bir darbe girişimini nasıl püskürttüysek, hep birlikte kayyımları da püskürttük” dedi. Bu, sadece bir geçmişe selam değil; partinin birleşik gücünün ilanıydı. Çelik, erken seçim sandığının er ya da geç milletin önüne geleceğini vurguladı ve iktidara seslendi: “Yenileceksiniz!” Bu sözler, sadece bir kongre konuşması değil; bir seçim kampanyasının açılış salvosu gibiydi. Salon, alkışlarla, sloganlarla inledi; CHP’liler, bu sözlerle ayağa kalktı.
Çelik, konuşmasında partisine yönelik baskılara da sert bir şekilde değindi: “CHP, ceberut bir iktidarın saldırısı altındadır ama dimdik ayaktadır.” Belediye başkanlarının yargı tacizleri ve operasyonlarla yıldırılmaya çalışıldığını, ama tarih yazdıklarını söyledi. “Yargı tacizleriyle, operasyonlarla CHP’yi durduramayacaklarını gördüler, şimdi de kurumsal kimliğimize saldırıyorlar” diyerek, iktidarın stratejisini ifşa etti. Bu, sadece bir savunma değil; bir direniş ilanıydı. Çelik, CHP’nin sadece bir parti değil, bir halk hareketi olduğunu hatırlattı; her baskıya rağmen, partinin ayakta olduğunu haykırdı.
Konuşmanın en çarpıcı anı, Ekrem İmamoğlu’na yapılan vurguydu. Çelik, “O korku duvarı Saraçhane’de öğrencilerle, kadınlarla yıkıldı. ‘12 metrekarelik hücremde saraydakilerden daha özgürüm’ diyen İmamoğlu ile o duvar yerle bir oldu” diyerek, Silivri Cezaevi’nde tutulan İmamoğlu’na selam gönderdi. Bu sözler, salonu bir kez daha coşturdu; delegeler, İmamoğlu’nun adını haykırarak desteklerini gösterdi. Çelik, “Bu topraklara adaleti, demokrasiyi biz getireceğiz” diyerek, CHP’nin misyonunu netleştirdi. “Trump’ın kapılarında meşruiyet arayanlara karşı ülkemizi dış politikada onurlu hale getireceğiz” sözleriyle, iktidarın dış politikasına da sert bir eleştiri getirdi. Bu, sadece bir kongre konuşması değil; bir manifesto, bir yol haritasıydı.
Gürsel Tekin’e yapılan gönderme, kongrenin en çok konuşulan anı oldu. Tekin’in kayyum ataması, CHP içinde bir ihanet olarak görülüyordu; Çelik’in “siyasallaşmış yargının oyuncağı” sözü, bu duyguyu net bir şekilde ifade etti. 19 Mart’taki kayyum girişimi, partililer için bir darbe gibiydi; ama Çelik, o girişimi püskürttüklerini hatırlatarak, partinin birliğini vurguladı. “Er meydanı” çağrısı, Tekin’e ve onun gibi hareket edenlere bir meydan okuma; CHP, içindeki tartışmaları da böyle açık bir şekilde masaya yatırıyor. Çelik’in bu cesur çıkışı, delegelerden tam not aldı; sosyal medyada da yankı buldu, partililer “Özgür Çelik farkı” diye paylaşımlar yaptı.
Kongre, sadece bir liderin konuşmasıyla değil, bir partinin ruhuyla doluydu. Bayrampaşa’daki salon, sabahın erken saatlerinden itibaren bir mücadele alanına döndü; delegeler, partililer, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganıyla kenetlendi. Çelik’in İmamoğlu vurgusu, partinin cumhurbaşkanı adayı etrafında kenetlendiğini gösterdi; “12 metrekarelik hücre” cümlesi, sadece bir metafor değil, bir direniş sembolüydü. İktidarın yargı operasyonları, kayyum hamleleri, CHP’yi yıldırmadı; aksine, daha da birleştirdi. Çelik’in “Yenileceksiniz” sözü, sadece bir temenni değil; bir kehanet gibi salonu sardı.
Bu kongre, İstanbul’un siyasi tarihine bir iz bıraktı. Özgür Çelik’in Gürsel Tekin’e meydan okuması, İmamoğlu’na sahip çıkışı, iktidara kafa tutuşu – hepsi birleşip bir fırtına yarattı. CHP, baskılar altında dimdik ayakta; Saraçhane’deki korku duvarı, artık bir efsane. Erken seçim ufukta belirirken, Çelik’in sözleri bir yol haritası: Adalet, demokrasi, onur. Bu, sadece bir kongre değil; bir milletin uyanışının provası. CHP’liler, “er meydanı”nda hazır; şimdi sıra, sandıklarda. Bu hikaye, sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin geleceğini yazıyor.
            
            
                            
                            
                            




