Türkiye siyaseti, son günlerde adeta bir satranç tahtasına dönüşmüş durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları, parti liderlerinin açıklamaları ve parlamento komisyonlarının hareketliliği, herkesin merakını cezbeden bir atmosfer yaratıyor. Bu gelişmeler, ülkenin geleceğine dair ipuçları verirken, kulislerde fısıldanan detaylar daha da ilgi çekici hale geliyor. Özellikle cezaevlerindeki isimler etrafında dönen tartışmalar, hem iç politikayı hem de uluslararası ilişkileri etkileyecek nitelikte.
Ankara kulislerinde en çok konuşulan konu, Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması ihtimali. Sunucu, deneyimli gazeteci Saygı Öztürk'e dönerek, "Şu anda Ankara'da Demirtaş'ın serbest bırakılması gündemde" diye söze başlıyor. Dün itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Adalet Bakanlığı'nın itirazını reddederek ikinci kez hak ihlali kararı verdiğini belirtiyor. Sunucu, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "Türkiye için hayırlı olur" şeklindeki açıklamasını hatırlatarak, deneyimli bir gazeteci olarak Öztürk'ün yorumunu soruyor. Sosyal medyada da yoğun şekilde tartışılan bu konu, önümüzdeki dönemin en kritik sorusu haline gelmiş: Demirtaş serbest bırakılacak mı?
Saygı Öztürk, konuya net bir giriş yaparak, AKP hükümetinin Demirtaş'ın serbest bırakılmasına kolay kolay razı olmadığını vurguluyor. Daha önce benzer kararlar alındığını hatırlatan Öztürk, "AKP ve MHP arasında görüş ayrılıkları var" diyor. Anayasa'nın 90. maddesine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının iç hukukun üstünde olduğunu belirtiyor ve Türkiye'nin bu kararlara uymama eğiliminde olduğunu ekliyor. "Cezalar ödeniyor ama kararlar uygulanmıyor" şeklinde devam eden Öztürk, hükümetin son gün itirazını örnek gösteriyor: "Eğer serbest bırakılmasını isteselerdi, itiraz etmezlerdi." Mahkemenin önceki kararına benzer bir tutum sergilediğini ifade eden gazeteci, hukuk devleti olmanın gereği olarak bu kararlara uyulması gerektiğini savunuyor.
Öztürk, konuyu daha da derinleştirerek, Demirtaş'ın serbest bırakılmasının ardından ayrılıkçı hareketin lideri Abdullah Öcalan'ın da serbest kalabileceğini öngörüyor. Yaklaşık bir yıldır süren görüşmeleri işaret eden Öztürk, parlamento komisyon toplantılarını ve Öcalan'ın milletvekillerini İmralı Adası'na çağırmasını hatırlatıyor. "Umut hakkı" ile başlayan bu sürecin Öcalan'ı kahramanlaştırdığını söyleyen Öztürk, yakın zamana kadar "bebek katili" ve "terör örgütü lideri" olarak nitelendirilen Öcalan'a yönelik tutum değişikliğini eleştiriyor. Özellikle MHP liderinin bu ifadeleri kullanan ilk isim olduğunu belirten gazeteci, "Parlamento üyelerinin ayağına gitmek, onun itibarını artırır" diyor.
Gazeteci, yıllardır Öcalan'ın istihbarat görevlileri ve devlet yetkilileriyle görüştüğünü, avukatlarıyla ve son dönemde milletvekilleriyle temas kurduğunu belirtiyor. "Tüm konuşmalar tutanak altına alınıyor ve ilgili kurumlara iletiliyor" diyen Öztürk, Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın bu bilgilerden haberdar olduğunu ekliyor. Bu nedenle Öcalan'ın milletvekillerine söyleyecek yeni bir şeyi olmadığını savunan Öztürk, hukuk devleti ilkelerine vurgu yaparak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının üstünlüğünü tekrarlıyor. "Eğer hukuk devletiysek, uymak zorundayız" diyor.
Konuşma sırasında Öztürk, Demirtaş'ın 10 yıldır cezaevinde olduğunu ve cezasının 42 yıla denk geldiğini belirtiyor. Bahçeli'nin "hayırlı olur" sözlerini yorumlayan gazeteci, Halk İttifakı ortaklarının bazılarının serbest bırakılma yanlısı olduğunu ifade ediyor. "Zaman gösterecek" diye ekleyen Öztürk, hukuk devleti olmanın gerekliliğini gülümseyerek tekrarlıyor.
Sunucu, konuyu genişleterek Bahçeli'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçimleri ve KKTC'nin 82. il olması konusundaki açıklamalarına değiniyor. Bu sözlerin AKP'den karşılık bulmadığını belirten sunucu, Öcalan'ın komisyon üyelerine ne söyleyeceğini soruyor. Bahçeli'nin MHP'nin İmralı'ya gitmeye hazır olduğunu ifade ettiğini hatırlatan sunucu, bu ziyaretin biçimsel olarak önemli bir mesaj taşıyıp taşımadığını ve diğer partilerin tutumunu merak ediyor.
Öztürk, Bahçeli'nin hazır olduğunu söylediğini ancak diğer muhalefet partilerinin milletvekillerinin bu durumdan rahatsız olduğunu belirtiyor. "Kapısına gitmemek yanlısıyız" diyen milletvekillerinin görüşlerini aktaran gazeteci, parti liderlerinin belirleyici olduğunu vurguluyor. AKP ve MHP'de liderlere karşı farklı görüş beyan etmenin mümkün olmadığını söyleyen Öztürk, CHP gibi partilerde ise farklı seslerin çıkabildiğini ekliyor.
Gazeteci, herkesin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimini düşündüğünü belirtiyor. Adayların yavaş yavaş netleştiğini ifade eden Öztürk, anayasa değişikliği ve erken seçim konularının kulislerde sıkça konuşulduğunu söylüyor. Oyları artırma çabalarını işaret eden gazeteci, Halk İttifakı ortaklarının yakın zamana kadar Dem Parti'ye karşı sert tutum sergilerken şimdi yakın ilişkiler kurduğunu belirtiyor. Seçim sonrası kayyum atamalarından en çok Dem Parti üyelerinin etkilendiğini hatırlatan Öztürk, bu değişimin seçim hesaplarıyla ilgili olabileceğini ima ediyor.
Bu tartışmalar, Türkiye'nin siyasi geleceğine dair belirsizlikleri artırırken, hukuk, demokrasi ve ittifak dinamikleri etrafında dönen kulisler daha da kızışıyor. Avrupa kararlarının iç politikaya yansımaları, liderlerin açıklamaları ve komisyon hareketliliği, önümüzdeki günleri şekillendirecek gibi görünüyor.




