Ortadoğu, Gazze'deki çatışmaların dumanı henüz dağılmamışken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski Başkanı Trump’ın birdenbire İran'ı bombalamakla tehdit etmesiyle yeni bir gerilim sarmalına girdi. Uzman analist Fehim Taştekin, gündeme getirdiği bu kritik gelişmeleri yorumlarken, akıllardaki en büyük soruyu sordu: Silahlar Gazze'de susturulurken, İran'a karşı ikinci bir cephe mi açılıyor? Bu tehdidin sıradan bir retorik olmadığı, ABD'nin Ortadoğu'daki askeri konuşlanmalarına bakılarak anlaşılıyor. Daha önce 1 Ekim'deki yayınlarında bölgeye 30 kadar yakıt ikmal uçağı gönderilmesinin, İran'a yönelik yeni bir saldırının hazırlığı olabileceği üzerinde durulmuştu. Bu türden büyük ölçekli bir konuşlanma, stratejik bombardıman uçaklarının da devreye gireceği büyük bir operasyona işaret etmektedir.

ABD Askeri Yığınağı Alarm Veriyor: İkinci Bir 22 Haziran Saldırısı Geliyor mu?

Fehim Taştekin’in aktardığına göre, Trump, Norfolk Deniz Üssü'ndeki Amerikan donanmasının 250. yıl dönümü kutlamaları sırasında, nükleer programını yeniden başlatması halinde İran'ı bombalayacaklarını açıkça söyledi. Trump, daha önceki hiçbir Amerikan başkanının böyle bir karar almadığının altını çizerek, 12 günlük savaş sırasında 22 Haziran'da ABD'nin İran nükleer tesislerine yaptığı saldırıyı hatırlattı ve bu kez fazla beklemeyeceklerini vurguladı. ABD'nin 22 Haziran'daki saldırıda 7 adet B-2 bombardıman uçağıyla, sığınak delici GB-57 bombalarını kullandığı ve denizaltından 30 Tomahawk füzesinin Fordo, Natan ve İsfahan nükleer tesislerine fırlatıldığı biliniyor.

Şimdi ise ABD'nin, Katar'daki El Udeyd üssüne 30 kadar KC-46 Pegasus ve KC-135 SAT tanker yakıt ikmal uçağı konuşlandırdığı söyleniyor. Ayrıca, ABD'nin MQ-4C Se Triton insansız hava araçlarıyla Körfez'de uçuşlar yaparak İran Silahlı Kuvvetlerinin hareketleri ile ilgili istihbarat topladığı da iddia ediliyor. Analiste göre, El Udeyd üssündeki uçaklar kullanılacaksa, İran'daki hedeflere yönelik menzilin genişleyeceği ve bunun sadece Batı İran'ı değil, Doğu İran'ı da kapsayacak çok kapsamlı bir savaşa işaret edebileceği belirtiliyor. Böyle bir operasyonda, sadece İsrail değil, Amerikan uçakları da yer alacaktır.

Fehim Taştekin, Trump'ın bu tehditkar diplomasi tarzının İran üzerinde baskı kurmaya yönelik bir taktik olabileceğini söylese de, geçmişte 2020'de Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesi ve son 22 Haziran saldırısı gibi örneklerin, üçüncü bir saldırı ihtimalinin dışlanamayacağını gösterdiğini belirtiyor.

İran’ın Direnişi ve ABD’nin Boyun Eğdiremeyen Ağır Şartları

ABD’nin bu baskıyı artırmasının nedeni, 12 günlük savaşla İran'ın nükleer programını yok edememiş olmasıdır. Bunun üzerine ABD, yaptırım mekanizmasını tekrar devreye soktu; İngiltere, Fransa ve Almanya'nın işlettiği snapback (geri tepme) mekanizmasıyla BM yaptırımları otomatik olarak geri döndü. Ancak İran, onlarca yıldır yaptırımları atlatmanın yollarını bulmuş durumda. Fehim Taştekin, Çin'in Tahran'a yaptırımları aşması için yardımcı olduğunu ve petrole karşılık projeler diye nitelendirilen gizli bir takas mekanizması oluşturulduğunu aktarıyor. Çin, yaptırımlar nedeniyle İran'dan petrolü daha ucuza alma fırsatını yakalarken, Hindistan gibi diğer ülkelerin de petrol sevkiyatını artırmak üzere İran’a teklifler gönderdiği belirtiliyor.

Trump'ın İran'dan talepleri ise son derece ağırdır ve Tahran'ın bunları kabul etmesi beklenmemektedir. Bu talepler şunlardır:

  1. Uranyum zenginleştirme programının tamamen bitirilmesi ve zenginleştirilmiş uranyum stokunun İran'dan çıkarılarak teslim edilmesi.
  2. Balistik füze programına kilit vurulması.
  3. İran'ın Hizbullah, Ensarullah, Haşdüşabi ve Filistinli örgütlere desteğini kesmesi.
  4. İsrail'in artık tehdit edilmeyeceğine dair güvenceler verilmesi.

İran, bu baskılara karşı hazırlıklarını hızlandırdı. Fehim Taştekin’e göre, İran Ulusal Güvenlik Konseyi bünyesinde Yüksek Savunma Konseyi oluşturuldu. Bu konseyin amacı, olası kayıplara karşı emir komuta zincirini sağlam tutmak ve koordinasyonsuzluğa izin vermemektir. Ayrıca, İran komşularından, olası bir saldırıda askeri üslerin ve hava sahalarının İran'a karşı kullanılmamasını talep ediyor. İran'ın ilk saldırıda hazırlıksız yakalanmasına rağmen hızla toparlanıp misilleme yapabilme kapasitesi, İsrail'in "sistemin felç olacağı" yönündeki hesabını bozmuştu. Eğer ikinci bir savaş olursa, analiste göre, ayakta duran bir İran nükleer silaha daha fazla itilmiş olacak ve bu saldırganlık yeni bir dehşet dengesinin oluşmasına doğru koşulları zorlayabilir.

Gazze Masası ve Netanyahu'nun Kaçış Planı

Ortadoğu'daki diğer kritik gelişme ise Gazze planı ve Mısır'da (Şam El Şeyh) başlayan dolaylı görüşmelerdir. Trump'ın 20 maddelik planına Hamas'ın kısmen ve koşullu olarak evet demesi, İsrail'i ters köşeye yatırmıştı. Fehim Taştekin, bu durumu aktarırken, Hamas heyetine Halil El Hayya'nın, İsrail tarafına ise Ron Derner'in başkanlık ettiğini; ABD adına ise Richard Kuşner ve Steve Witkof’un masada olduğunu belirtiyor.

Ancak Netanyahu'nun tutumu, anlaşmanın uygulanabilirliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Aksios'a göre Netanyahu, rehine yakınlarıyla yaptığı toplantıda, "Tüm esirler bırakılmadan asla ve kata devam edilmeyecek ve son esir dönünceye kadar hiçbir madde uygulanmayacak" dedi. Analiste göre, Netanyahu'nun asıl hedefi anlaşmadan kaçmak için bahane aramaktır; zira Gazze'nin yerin altının üstüne getirildiği bir enkaz yığınına dönüştüğü bu ortamda, cesedi bulunmayan bir esir olması halinde Netanyahu kolaylıkla anlaşmadan kaçabilir.

Zehir Bulutu Şehri Sardı: Yapay Yağmurla Gelen Çözüm Çaresizlik mi, Son Teknoloji mi?
Zehir Bulutu Şehri Sardı: Yapay Yağmurla Gelen Çözüm Çaresizlik mi, Son Teknoloji mi?
İçeriği Görüntüle

Hamas ise silahsızlanma, uluslararası vesayet ve Gazze'nin haritasının küçültülmesine onay vermediğini, bu kritik meselelerin Filistin Ulusal Mutabakatı çerçevesinde kararlaştırılması gerektiğini vurguluyor. İsrail tarafı ise, kalıcı olarak Gazze'de üç bölgeyi işgal etmeyi planlıyor: Tampon bölge, Mısır sınırı boyunca uzanan Philadelphia Koridoru ve Gazze'nin kuzeyindeki mahalleler ile Şicariye'deki 70 Tepesi. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyaz Zamir de Hamas'ın siyasi ve askeri olarak varlığını sürdürmesine izin vermeyeceklerini ve gerektiğinde savaşa döneceklerini belirtmiştir.

Suriye’de Kritik Ziyaret: ABD, SDG’yi Türkiye’nin İstediği Şekilde mi Entegre Ediyor?

Fehim Taştekin, Ortadoğu denklemindeki üçüncü kritik gelişme olarak, Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak ve Sentcom Komutanı Amiral Cooper'ın Kuzeydoğu Suriye'ye (Haseke) yaptığı ziyareti ele alıyor. Amerikalı heyet, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi, YPJ Komutanı Rohillat Afrin ve Özerk Yönetim Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmet ile bir araya geldi.

Bu ziyaretin, daha önce Trump ile Erdoğan arasında New York'ta ve Beyaz Saray'da gerçekleşen görüşmeler sonrasında gerçekleşmesi büyük önem taşıyor. Analiste göre, Erdoğan'ın Hamas konusunda Trump'ın dediğini yapması karşılığında, Suriye'de de Amerikan yönetiminden SDG'nin Türkiye'nin arzu ettiği şekilde sisteme entegre edilmesini isteyeceği beklenmektedir.

Barak, ziyaret sonrasında yaptığı açıklamada, bu adımı "tüm Suriyelilerin birleşmesine imkan tanıyan, işbirliğine dayalı barış ve refah girişimi" olarak tanımlamıştır. SDG Komutanı Mazlum Abdi ise IŞİD ile mücadelenin sürdürülmesi, siyasi entegrasyonun desteklenmesi, toprak bütünlüğünün korunması ve tüm Suriyeliler için güvenli bir ortamın sağlanması konularının görüşüldüğünü teyit etmiştir. Analist, tüm bu temasların, SDG'nin ne istediği ya da nasıl entegre olmayı tercih ettiğine dair mesajın Şam'daki Jolani yönetimine aktarılması gibi denklemi yeniden şekillendiren bir pazarlık olduğunu ve son derece tehlikeli bir sürecin burada döndüğünü ifade ediyor. Bölgede, Halep'in Kürt mahallelerinde (Şeyh Mahsut ve Eşrefiye) kuşatma ve gösteriler gibi ciddi gerilimlerin de arttığı gözlemleniyor.