Myanmar'da yıllardır süren belirsizlikler, milyonlarca insanın günlük hayatını derinden etkiliyor. Çatışmaların şiddeti artarken, doğal afetlerin yaraları hala sarılmamış durumda. İnsanlar evlerini terk etmek zorunda kalıyor, temel ihtiyaçlara erişim giderek zorlaşıyor. Bu durum, özellikle çocuklar ve savunmasız gruplar için büyük riskler yaratıyor. Gelecek yıl neler olabileceği konusunda uzmanlar ciddi uyarılar yapıyor.
2021'deki askeri darbeden bu yana, ülke genelinde çatışmalar yoğunlaşarak devam ediyor. Her geçen yıl insani durum daha da kötüleşiyor. Tekrarlanan doğal afetler ve ekonomik çöküş, milyonlarca kişiyi zor durumda bırakıyor. Şu anda yaklaşık 3.6 milyon insan yerinden edilmiş durumda ve bu sayı önümüzdeki dönemde artabilir. İnsanlar ormanlara, uzak bölgelere sığınmak zorunda kalıyor, yardım ulaşması ise büyük engellerle karşılaşıyor.
2026 yılı için hazırlanan insani ihtiyaç ve yanıt planı, durumun daha da kötüleşeceğini öngörüyor. Ülke genelinde 16 milyondan fazla insan, yani nüfusun önemli bir kısmı, hayati yardım ve koruma desteğine ihtiyaç duyacak. Bunların arasında 5 milyon çocuk bulunuyor. Çatışmalar ve deprem gibi büyük şoklar, ülkenin üçte ikisini kapsayan bölgeleri etkiliyor. Bu plan, önceki yıllara göre daha odaklanmış bir yaklaşım benimsiyor, sadece en kritik alanlara yoğunlaşıyor.
Yardım kuruluşları, önümüzdeki yıl en savunmasız 4.9 milyon kişiye ulaşmayı hedefliyor. Bu rakam, 2025'te hedeflenen 6.7 milyon kişiye göre ciddi bir düşüş anlamına geliyor. Nedeni ise kaynakların sınırlı olması ve zor kararlar alınmak zorunda kalınması. En şiddetli ihtiyaçları olan 2.6 milyon kişi için özel öncelik belirlenmiş durumda. Bu grup için ayrılan bütçe ise 521 milyon dolar civarında.
Genel yanıt planı için gereken toplam kaynak ise 890 milyon dolar olarak hesaplanmış. Bu miktar, 2025'teki 1.4 milyar dolarlık talebe göre azaltılmış olsa da, ihtiyaçların gerçekte azalmadığını gösteriyor. Aksine, analizler ve önceliklendirmeler nedeniyle hedefler daraltılmış. 2025 yılında yardım planının sadece yüzde 26'sı finanse edilebilmiş, bu da milyonlarca kişinin destek alamamasına yol açmış.
Aileler yemek atlamak, tehlikeli yolculuklara çıkmak gibi imkansız seçimlerle karşı karşıya kalmış. İnsanlar hayatta kalmak için ciddi riskler alıyor. Yardım ekipleri, erişim zorlukları, güvenlik sorunları ve kaynak eksikliğine rağmen büyük çaba sarf ediyor. 2025'in ilk dokuz ayında 5 milyon kişiye ulaşılmış, yıl sonuna kadar bu sayının en az 5.7 milyona çıkması bekleniyor. Ancak verilen desteklerin derinliği ve sıklığı çoğu zaman yetersiz kalıyor.
Deprem gibi afetler durumu daha da karmaşıklaştırıyor. Mart 2025'te meydana gelen güçlü deprem, merkezi bölgeleri vurmuş ve binlerce kişiyi evsiz bırakmış. Bu afetin ardından yardım çabaları artırılmış olsa da, çatışmalar nedeniyle tam kapsamlı müdahale yapılamamış. Yerinden edilenlerin sayısı hızla artarken, gıda güvensizliği, sağlık sorunları ve koruma ihtiyaçları ön plana çıkıyor.
Uzmanlar, her rakamın arkasında hayatta kalmaya çalışan gerçek insanlar olduğunu vurguluyor. Bu krizin seçilmemiş bir kader olduğunu, ancak destekle hafifletilebileceğini belirtiyor. 2025'teki fon eksikliğinin tekrarlanmaması için acil çağrılar yapılıyor. Enflasyon, erişim kısıtlamaları ve hizmet kesintileri, temel ihtiyaçların karşılanmasını engelliyor.
Myanmar'daki insani kriz, küresel ölçekte de dikkat çekiyor. 2026 Küresel İnsani Görünüm içinde yer alan bu plan, dünya genelinde milyonlarca insanın ihtiyaçlarını ele alıyor. Ancak Myanmar, en az finanse edilen krizlerden biri olarak öne çıkıyor. Çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerde siviller günlük tehditlerle karşı karşıya.
Gelecek yıl için öngörülen artışlar, acil fon mobilizasyonu gerektiriyor. Aksi takdirde milyonlarca insan güvenli, beslenmiş ve korunaklı bir hayat süremeyecek. Yardım ekiplerinin kararlılığı takdir edilesi olsa da, daha fazla uluslararası destek şart. Bu durum, sadece rakamlarla değil, insan hikayeleriyle de dolu bir trajedi.
Sonuç olarak, Myanmar'daki gelişmeler yakından izlenmeli. Çatışmaların ve afetlerin birleşik etkisi, önümüzdeki yılı daha zorlu kılabilir. Savunmasız grupların korunması, en öncelikli konu olmaya devam edecek. Bu krizin derinliklerini anlamak, geleceğe dair umutları da şekillendirecek.




