İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, son dönemde ABD ile yaşanan diplomatik etkileşimlerin ardından kamuoyunun merak ettiği bir soruya net bir yanıt verdi. Bu açıklama, iki ülke arasındaki işbirliğinin sınırlarını ve bağımsızlık kavramını yeniden tartışmaya açtı. Özellikle Gazze Şeridi'ndeki gelişmeler ve Batı Şeria konusundaki tutumlar, uluslararası ilişkilerin karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Netanyahu'nun sözleri, hem iç politikayı hem de dış ilişkileri etkileyecek nitelikte görünüyor.

Netanyahu, bir röportaj sırasında kendisine yöneltilen "ABD İsrail'i yönetiyor mu?" sorusuna doğrudan cevap vererek, "Biz, bağımsız bir devletiz" dedi. Bu ifade, ABD Başkanı Trump'ın Batı Şeria ilhakı konusunda Arap liderlerine verdiği sözlere atıfta bulunarak sorulan bir soru üzerine geldi. Netanyahu, Trump'a Gazze Şeridi'nde sağ kalan 20 İsrailli esirin geri getirilmesindeki rolü nedeniyle teşekkür etti ve iki ülke arasında üst düzey işbirliği olduğunu vurguladı. Ancak, Trump'ın İsrail adına Arap ülkelerine yaptığı taahhütlere değinmekten kaçındı, bu da dikkat çeken bir nokta oldu.

Zehir Bulutu Şehri Sardı: Yapay Yağmurla Gelen Çözüm Çaresizlik mi, Son Teknoloji mi?
Zehir Bulutu Şehri Sardı: Yapay Yağmurla Gelen Çözüm Çaresizlik mi, Son Teknoloji mi?
İçeriği Görüntüle

Trump'ın "Batı Şeria konusunda endişelenmeyin, İsrail Batı Şeria'da hiçbir şey yapmayacak" şeklindeki açıklaması, Netanyahu'nun yanıtını daha da anlamlı kılıyor. Bu sözler, İsrail Meclisi'nde Batı Şeria ilhakına ilişkin yasa tasarısının ön oylamadan geçmesiyle bağlantılı olarak gündeme geldi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, bu oylamayı "aptalca" bir hareket olarak nitelendirdi ve Trump yönetiminin ilhak karşıtı politikasını sürdüreceğini belirtti. Vance, oylamanın kendisine hakaret niteliği taşıdığını ifade ederek, diplomatik ilişkilerde yeni bir gerilim noktası oluşturdu.

Netanyahu'nun ofisi, Meclis'teki oylamanın muhalefetin bir provokasyonu olduğunu savunarak, hükümet olarak bu adımı desteklemeyeceklerini duyurdu. Bu açıklama, Netanyahu'nun geri adım attığı şeklinde yorumlandı. Öte yandan, Netanyahu'nun iktidar ortağı olan aşırı sağcı partiler, İsrail'in Batı Şeria'da egemenlik sahibi olduğunu savunarak kararı desteklediklerini belirttiler. Bu iç çelişki, İsrail siyasetindeki bölünmeleri öne çıkarıyor ve ABD'nin baskısının etkisini gösteriyor.

Son 72 saat içinde Netanyahu, ABD'den gelen üst düzey yetkililerle peş peşe görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmelerde yer alan isimler arasında Başkan Yardımcısı Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Trump'ın damadı ile danışmanı Jared Kushner bulunuyor. Bu yoğun diplomatik trafik, ABD'nin İsrail'e yönelik yaklaşımlarını yakından takip ettiğini ortaya koyuyor. Görüşmelerin odak noktası, Gazze'de ateşkesin Trump açısından ne kadar önemli olduğu ve bunun İsrail politikalarına yansımaları oldu.

ABD'li kaynaklar, bu üst üste ziyaretleri "Netanyahu bebek bakıcılığı" olarak tanımlayarak, İsrail Başbakanı'na Gazze ateşkesi konusunda mesajlar iletildiğini belirttiler. Bu metafor, ABD'nin İsrail üzerindeki etkisini ve denetimini simgeliyor. Netanyahu'nun bağımsız devlet vurgusu, bu ziyaretlerin ardından daha da anlam kazanıyor, çünkü iki ülke arasındaki ilişki hem işbirliğini hem de baskı unsurlarını barındırıyor. Gazze Şeridi'ndeki esirlerin geri getirilmesi gibi başarılar, olumlu yönleri temsil ederken, Batı Şeria ilhakı tartışmaları gerilimi artırıyor.

Bu gelişmeler, Orta Doğu'daki dengeleri etkileyecek nitelikte. Netanyahu'nun açıklaması, İsrail'in kendi kararlarını alma hakkını savunurken, ABD'nin bölgedeki rolünü de sorgulatıyor. Trump yönetiminin politikaları, Arap ülkeleriyle ilişkileri göz önünde bulundurarak İsrail'e belirli sınırlar çiziyor. Vance'in eleştirisi ve Rubio'nun katılımı, bu sürecin diplomatik boyutunu güçlendiriyor. Witkoff ve Kushner gibi isimlerin yer alması ise, aile bağlarının ve özel temsilcilerin etkisini gösteriyor.

Netanyahu'nun teşekkür ettiği Gazze operasyonu, iki ülke arasındaki işbirliğinin somut bir örneği olarak öne çıkıyor. Sağ kalan 20 esirin geri getirilmesi, Trump'ın katkısıyla gerçekleşti ve bu, Netanyahu'nun yanıtında olumlu bir ton taşımasına neden oldu. Ancak, bağımsız devlet iddiası, ABD'nin İsrail politikalarına müdahalesini reddeden bir duruşu yansıtıyor. Bu durum, İsrail içindeki aşırı sağcı görüşlerle çelişerek, hükümetin dengesini zorluyor.

ABD'nin İsrail'e yaptığı ziyaretler serisi, Gazze ateşkesi anlaşmasının korunmasını amaçlıyor. Netanyahu'nun Likud partisi, muhalefetin provokasyonlarına karşı tutum alarak ilişkileri korumaya çalışıyor. Bu bağlamda, Trump'ın "rahat olun" mesajı, Arap liderlerine verilen taahhütlerle uyumlu görünüyor. Vance'in "aptalca hareket" eleştirisi, İsrail Meclisi'ndeki oylamanın uluslararası yansımalarını vurguluyor.

Netanyahu'nun geri adımı, hükümetin ilhak tasarısını desteklemeyeceğini açıklamasıyla netleşti. Aşırı sağcı partilerin egemenlik savunusu, iç politikada yeni tartışmalara yol açabilir. Bu süreç, ABD-İsrail ilişkilerinin geleceğini şekillendirirken, Gazze ve Batı Şeria gibi kritik bölgelerdeki gelişmeleri etkileyecek. Netanyahu'nun bağımsız devlet vurgusu, diplomatik sahnede yankı uyandırarak, iki müttefik ülke arasındaki dinamikleri yeniden tanımlıyor.

Sonuç olarak, bu açıklamalar ve görüşmeler, Orta Doğu'nun diplomatik haritasını etkileyecek unsurlar taşıyor. Netanyahu'nun cevabı, bağımsızlık ve işbirliği arasındaki dengeyi ararken, ABD'nin bölgedeki stratejilerini öne çıkarıyor. Gazze ateşkesi ve Batı Şeria tartışmaları, önümüzdeki dönemde daha fazla dikkat çekecek gibi görünüyor.