Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (RSF) 26 Ekim 2025'te Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin başkenti El-Fashir'i 17 aylık uzun kuşatmanın ardından ele geçirmesi, bölge tarihinin en karanlık sayfalarından birine dönüştü. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) tarafından 31 Ekim'de yayımlanan acil çağrı raporu, RSF ve müttefiklerinin sivillere karşı sistematik şiddet uyguladığını, toplu katliamlar gerçekleştirdiğini ve binlerce insanın ciddi tehlikede olduğunu ortaya koyuyor.
Kırılmayan Savaşın Başkenti: El-Fashir'in 17 Aylık Kuşatma Direnişi
El-Fashir, 17 aydır süren yoğun kuşatmaya rağmen Sudan Silahlı Kuvvetleri'nin ve Birleşik Kuvvetler'in elinde kalmaya devam etmişti. Ağustos sonunda kentte 260.000 kişinin yaşadığı raporlanırken, RSF'nin 26 Ekim'deki kesin operasyonu sonrası korkunç bir kaçış senaryosu yaşandı. Sadece beş gün içinde kentten Tawila'ya ulaşabilen insan sayısı 5.000'den fazla kişiyi geçmedi, yani kentin nüfusunun sadece yaklaşık yüzde 2'si güvenli bölgelere ulaşabildi.
Sistematik Toplu Vahşet ve İnsan Hakları İhlalleri
RSF'nin kent düştükten sonraki eylemleri, uluslararası hukukta savaş suçu olarak tanımlanan davranışların açık bir örneği niteliğinde. MSF'nin raporuna göre, 26 Ekim 2025'te kaçmaya çalışan yaklaşık 500 sivil ve Sudan Silahlı Kuvvetleri askeri RSF tarafından öldürüldü ya da yakalandı. Kaçış hikayeleri, mahkumların araçlarla ezildiği, sistematik tecavüzlerin gerçekleştirildiği, işkencenin yaygın hale getirildiği ve yargısız infazların yapıldığını ortaya koyuyor.
Yardım kuruluşlarına ulaşan tanık ifadeleri, RSF'nin etnik hedefli kitle katliamları uyguladığını ve sivilleri ayrım gözetmeksizin hedef aldığını net bir şekilde gösteriyor. Bu saldırılar, sadece Darfur çatışmasından gelen RSF'nin genetik hafızasına dayalı şiddetin devamı niteliğinde değil, aynı zamanda sistematik bir soykırım stratejisinin parçası olarak değerlendiriliyor.
Fidye Sistemi: İnsanlığın En Karanlık Ticareti
RSF'nin El-Fashir'i ele geçirdikten sonra kurduğu fidye sistemi, uluslararası hukukun açık bir ihlali ve etik değerler açısından kabul edilemez bir pratik. İnsanlar cinsiyet, yaş ve etnik kimliğe göre ayrılarak alıkonulurken, fidye miktarları 5 milyon ila 30 milyon Sudan Poundu arasında değişiyor (yaklaşık 7.000€ - 43.000€). Bir tanık, 24 milyon Sudan Poundu (34.000€) fidye ödemek zorunda kaldığını bildirdi.
Bu fidye sistemi, RSF'nin sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda organize bir suç örgütü gibi çalıştığını gösteriyor. İnsanların hayatta kalması karşılığında ciddi meblağlar talep edilmesi, savaşın ekonomik boyutunu da ortaya çıkarıyor.
Yetersiz Beslenme Krizi: 57 Çocuktan 57'si Kritik Durumda
Tawila'ya ulaşan az sayıdaki kaçakçının durumu, El-Fashir'deki gıda güvencesizliğinin boyutlarını net bir şekilde ortaya koyuyor. 27 Ekim 2025'te 70 beş yaş altı çocuk tarandı ve yüzde 100'ünün akut yetersiz beslenme yaşadığı tespit edildi. Bu çocukların yüzde 57'si ciddi akut yetersiz beslenme belirtileri gösteriyor, yani hayatları ciddi tehlikede.
Erkeklerde de durum kritik: 28 Ekim'de tarama yapılan 120 erkeğin yüzde 20'si ciddi akut yetersiz beslenme durumunda. Bu rakamlar, El-Fashir'de hayatta kalmak için insanların hayvan yemi bile tükettiğini, gıda ve yaşam kurtarıcı malzemelerden sistematik olarak mahrum bırakıldığını gösteriyor.
Bölge bir yıldan uzun süredir kıtlık durumunda ve IPC değerlendirmeleri açlık alarmının kritik seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bu durum, RSF'nin sadece askeri operasyonlar yürütmediğini, aynı zamanda gıda güvenliğini silah olarak kullandığını ortaya koyuyor.
MSF'nin İnsani Müdahalesi: 396 Yaralı, 700'den Fazla İnsana Yardım
MSF'nin 26-29 Ekim tarihleri arasındaki mücadelesi, Sudan'daki insani krizin boyutlarını net bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu kısa süre içerisinde 396 yaralı tedavi edildi ve 700'den fazla yeni kişiye acil yardım sağlandı. Yaralanmaların çeşitliliği şiddetin boyutunu gösteriyor: kurşun yaraları, kırıklar, işkenceye bağlı travmalar ve El-Fashir'de yapılan cerrahi işlemlerin enfekte olmuş yaraları.
Tawila'daki MSF'nin Sudanlı personelinin çoğu o hafta El-Fashir'de akrabalarını kaybetti, bu da insani yardım çalışanlarının yaşadığı duygusal yükü ortaya koyuyor. Personel hem meslektaş olarak hem de yakınları olarak yaşanan kayıplarla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Uzman Çağrıları: Diplomatik Çözümler ve Acil Müdahale Gerekliliği
MSF Acil Durumlar Sorumlusu Michel Olivier Lacharité, RSF ve müttefiklerine sivilleri esirgemeleri çağrısında bulunurken, diplomatik paydaşları da harekete geçirdi. Özellikle ABD, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır'dan oluşan "Dörtlü" grubunun bu kan banyosunu durdurmak için nüfuzlarını kullanması talep edildi.
MSF Acil Durumlar Müdür Yardımcısı Dr. Livia Tampellini, kaçanların acil ihtiyaçlarını sıraladı: tıbbi yardım, beslenme desteği, psikososyal yardım, barınma ve genel insani yardım. Bu dört temel ihtiyaç alanı, insani yardım sisteminin çok boyutlu müdahalesi gerektirdiğini gösteriyor.
Uluslararası Toplumun Sessizliği ve Medyaya Yansıması
Dünya Savaşların kritik bir eşiğine geldiğine dair BM'nin uyarıları, El-Fashir'deki vahşetin sadece Sudan'ın iç sorunu olmadığını gösteriyor. Uzmanlar, savaşın coğrafi olarak yayıldığını ve etnik boyutlara evrildiğini vurguluyor.
Yale Üniversitesi'nin analiz ettiği uydu görüntüleri, kent genelinde kan lekeli sokaklar ve ceset yığınları olduğunu ortaya koydu. Bu görüntüler, "uzaydan görülen katliam" başlığıyla medyaya yansırken, savaş suçlarının kanıt niteliğinde deliller sunuyor.
Kaçırılanların Durumu ve Kaybolanlar
En kritik endişelerden biri, Tawila'ya ulaşamayan binlerce kişinin akıbeti. MSF, bu kişilerin öldürüldüğü, engellendiği veya kaçarken avlandığını düşünüyor. Kaçış rotalarının sistematik olarak engellenmesi, RSF'nin kontrol mekanizmasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
El-Fashir'in Düşüşünün Küresel Yansımaları
Bu olaylar, Sudan'daki iç savaşın sadece bölgesel değil, küresel güvenlik açısından da kritik bir tehdit haline geldiğini gösteriyor. Artık coğrafi olarak yayılan çatışmalar, yüzbinlerce sivilin hayatını etkilemeye devam ediyor.
Kriz derinleştikçe uluslararası toplumun sorumlulukları da artıyor. El-Fashir'deki durum, uluslararası hukukun uygulanması ve savaş suçlarına ilişkin sorumlulukların takibi konusunda acil adımların atılmasını gerektiriyor.
Bu kriz, 21. yüzyılda insanlığın yaşadığı en büyük insani felaketlerden biri olarak tarihe geçme potansiyeline sahip. MSF'nin acil çağrısı, sadece bir yardım kuruluşunun değil, insanlığın vicdanının sesini temsil ediyor. El-Fashir'deki vahşetin sona ermesi için uluslararası toplumun geç değil, derhal harekete geçmesi gerekiyor.




