Küresel piyasaların nabzını tutan finans devi Morgan Stanley, Türkiye ekonomisine yönelik yeni bir değerlendirme raporu yayımladı. Bankanın uzman analistlerinin Ankara ve İstanbul'da gerçekleştirdiği kapsamlı ziyaretlerin ardından hazırlanan bu rapor, Türkiye'nin ekonomik geleceği hakkında önemli ipuçları veriyor. Politika yapıcıların kararlılığını ve atılan adımların etkilerini mercek altına alan raporda, ekonomideki gidişatın beklenenden daha sağlam bir zemine oturduğuna işaret edildi. Ancak en çok merak edilen nokta, elbette ki enflasyon ve faiz oranlarına dair yapılan şok edici tahminlerdi. Bu rapor, Türkiye'nin dezenflasyon sürecinin gidişatını anlamak isteyenler için adeta bir yol haritası sunuyor.
Raporda yer alan en dikkat çekici detaylardan biri, uygulanan politikaların muhtemel şoklara karşı bir direnç kalkanı oluşturduğu yönündeki saptama oldu. Morgan Stanley analistleri, mali konsolidasyon sürecinin ve enflasyonu düşürme çabalarının kesintisiz devam edeceğini belirtiyor. Bankanın hazırladığı raporda, siyasi belirsizliklerin devam etmesine rağmen makro politikaların Orta Vadeli Program (OVP) ile uyumlu bir şekilde ilerlediği vurgulanıyor. Merkez Bankası'nın döviz piyasalarındaki istikrarı koruma ve döviz talebini yönetme kabiliyetine sahip olduğu da öne çıkan bir başka kritik nokta.
Geleceğe dair tahminlere gelindiğinde ise Morgan Stanley'in öngörüleri piyasaları hareketlendirecek türden. Raporda, enflasyonun 2025 yılı sonunda %30 seviyesine, 2026 yılı sonunda ise %21'e kadar gerileyeceği tahmin ediliyor. Politika faizi için yapılan tahminler de aynı derecede ilgi çekici. Banka, politika faizinin 2025 yılının sonuna kadar %37'ye, 2026 yılı sonunda ise %26'ya düşeceğini öngörüyor. Dezenflasyon sürecinin 2026 sonuna kadar devam etmesi beklense de, iç talep ve fiyatlardaki katılık nedeniyle hedeflenen seviyeye ulaşmanın biraz daha yavaş olabileceği de raporda yer alan önemli bir uyarı.
Morgan Stanley'in bu sarsıcı raporu, diğer uluslararası kuruluşların Türkiye'ye yönelik değerlendirmeleriyle de karşılaştırmalı bir zemin sunuyor. Örneğin, Standard Chartered bankası, devam eden siyasi gelişmelerin riskler taşıdığını belirterek, daha önce 250 baz puan olarak öngördüğü 11 Eylül'deki faiz indirimi beklentisini 200 baz puana düşürdü. Öte yandan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch ise, Merkez Bankası'nın bu yılki üç toplantıda toplam 800 baz puan faiz indirimi yaparak yılı %35 politika faiziyle tamamlayacağını öngörüyor. Bu farklı yaklaşımlar, Türkiye ekonomisinin uluslararası arenada ne kadar yakından takip edildiğini ve geleceğe dair beklentilerin ne kadar çeşitli olduğunu gözler önüne seriyor.