Türkiye’nin gündemi öylesine hızlı değişiyor ve öylesine derin detaylar barındırıyor ki, satır aralarında kalan gerçekler aslında milyonların hayatını doğrudan etkiliyor. Ekonomik darboğazın her geçen gün biraz daha hissedildiği şu günlerde, kamuoyuna sunulan bazı listeler ve alınan kararların perde arkasında bambaşka bir tablo yatıyor. Herkesin konuştuğu ama içeriğinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmediği o kritik konular, aslında sanılandan çok daha farklı bir mekanizmanın işlediğini gösteriyor.

Yıllardır süregelen ve 1990’lı yıllardan bu yana hayatımızda olan "vergi yüzsüzleri" kavramı, son günlerde yeniden manşetlerde yerini aldı. Medya, çarşaf çarşaf listeler yayınlayarak vergisini ödemeyenleri ifşa etmeye devam ediyor. Ancak bu noktada, yıllardır gözden kaçan ve aslında büyük bir haksızlığa dönüşen devasa bir algı hatası söz konusu. Yayınlanan o listelerdeki isimlerin büyük bir çoğunluğu, sanılanın aksine vergi kaçıranlar değil. Bu kişiler hakkında vergi tahakkuk etmiş, ödenecek rakam devlet tarafından belirlenmiş ancak ekonomik kriz ve piyasa koşulları nedeniyle bu ödemeyi yapamamış işletmelerden oluşuyor.

Vergi yüzsüzü olarak etiketlenen bu mükellefler, aslında devletten kaçmıyorlar; sadece belirlenen rakamı ödeyecek gücü bulamıyorlar. Ödenemeyen süre boyunca işleyen faizler ve cezalarla birlikte borç katlanarak büyüyor ve tamamen ödenemez bir hale geliyor. Geçmiş yıllarda devlet, çıkardığı vergi aflarıyla bu biriken faiz ve cezaları silerek, asıl vergi borcunu taksitlendirir ve tahsilat yoluna giderdi. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu yıl herhangi bir vergi affı uygulanmayacağını açıklaması, on binlerce kişiyi ve işletmeyi büyük bir çıkmazın içine sürüklüyor. Bu durum, vergilerin tahsil edilmesini sağlamak yerine, borçları daha da ulaşılamaz bir noktaya taşıyacak gibi görünüyor.

Ekonomideki bu sıkışmışlık sadece vergi listeleriyle sınırlı değil; Meclis koridorlarında halkın yararına sunulan ancak iktidar bloğunun oylarıyla reddedilen önergeler de can sıkıcı boyutlara ulaştı. Emeklilere asgari ücret tutarında bayram ikramiyesi verilmesi, en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çekilmesi, okula aç giden çocuklara ücretsiz öğle yemeği sağlanması gibi hayati teklifler kabul görmedi. Ayrıca ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu, okulların temizlik ve güvenlik personeli ihtiyacı, üniversite öğrencilerinin burslarının artırılması, çiftçiye ÖTV’siz mazot desteği, depremzedelere ücretsiz elektrik ve boşanmış çocuklu kadınlara yardım gibi toplumun kanayan yaralarına parmak basan tüm önergeler, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

Siyasetin gölgesinde konuşulan bir diğer ilginç detay ise "NBE" kısaltmasıyla formüle edilen gizemli bir tanımlama. Bu kısaltma, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın "N"si, Bilal isminin "B"si ve Cumhurbaşkanı’nın soyadının baş harfi olan "E"nin birleşiminden oluşuyor. Bu üç ismin baş harflerini adında taşıyan bir iş adamının, bürokraside ve ticarette tüm kapıları açtığı, en kritik kurumlardan bile daha etkili olduğu iddiaları kulislerde yankılanıyor.

Havalimanında Yaşanan Şok Gelişme ve Vatandaşın Haklı İsyanı
Havalimanında Yaşanan Şok Gelişme ve Vatandaşın Haklı İsyanı
İçeriği Görüntüle

Siyasi kulislerde dolaşan bir başka dedikodu ise muhalefet kanadıyla ilgili. İddialara göre DSP Genel Başkanı, CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na partinin başına geçmesi için teklifte bulundu. Kılıçdaroğlu’nun yeni bir parti hazırlığında olduğu konuşulsa da, mevcut siyasi atmosferde ve yaşanan yıpranmışlık sürecinde, ne yeni bir oluşumun ne de DSP çatısı altındaki bir hareketin halktan onay alması pek mümkün görünmüyor.

Sokağa indiğimizde ise vatandaşın karşısına çıkan bir başka tuzak, İstanbul’un lüks semtlerinde yaşanan otopark ve vale skandalı. Bebek ve Arnavutköy gibi semtlerde otopark sorunu yaşanırken, bazı mekanların valelerinin polisle anlaşmalı olduğu iddia ediliyor. Valeler, müşterilerin araçlarını ara sokaklara park ederken, polis ekiplerinin bu sokaklarda oturan mahalle sakinlerinin araçlarına sürekli ceza kestiği belirtiliyor. Bir avukatın evinin önüne park ettiği için yediği cezaları mahkemeye taşıyıp 30 davayı kazanması, bu tezgahı gözler önüne seriyor. İddiaya göre, mahalleli bezdirilip araçlarını çektikçe, boşalan yerler valelere kalıyor. Büyük yolsuzlukların yanında küçük gibi görünen bu haksız kazanç çarkları, sistemin her noktasında vatandaşın nasıl köşeye sıkıştırıldığını özetliyor.