Türkiye ekonomisi, bir kez daha nefesini tutmuş, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Perşembe günü açıklayacağı faiz kararını bekliyor. Küresel piyasaların gözü kulağı Ankara’da, çünkü bu karar sadece finansal piyasaları değil, milyonlarca vatandaşın günlük hayatını da doğrudan etkileyecek. Enflasyonun gölgesinde, siyasi belirsizliklerin dalgalandırdığı sularda ve güçlü büyüme dinamiklerinin ortasında, TCMB’nin atacağı adım, ekonominin rotasını belirleyecek. Peki, bu kritik karar öncesinde neler yaşandı, piyasalar ne bekliyor ve Türkiye ekonomisi bu sınavdan nasıl çıkacak?
Geçtiğimiz aylarda TCMB, enflasyonla mücadelede kararlı bir duruş sergileyerek faiz artırımlarıyla piyasalara net mesajlar verdi. Ancak son dönemde, özellikle Temmuz ayındaki 300 baz puanlık faiz indirimi, piyasalarda tartışma yarattı. Bu indirim, enflasyonun hâlâ yüksek seyrettiği bir ortamda cesur bir hamle olarak görüldü. Ancak, siyasi belirsizliklerin gölgesinde ve enflasyon beklentilerinin üzerinde gelen verilerle, bu kararın etkisi sınırlı kaldı. CHP’nin İstanbul kongresinin iptali ve 15 Eylül’deki kritik dava gibi siyasi gelişmeler, yatırımcı güvenini sarstı. Borsa İstanbul’da yüzde 7’lik bir kayıp yaşanırken, Türk Lirası varlıklarında satış baskısı hissedildi ve devlet bankaları döviz piyasasına müdahale etmek zorunda kaldı. Bu kaotik ortam, TCMB’nin Perşembe günü vereceği kararı daha da kritik hale getirdi.
Ekonomistlerin beklentileri, TCMB’nin bu kez temkinli bir yaklaşım sergileyeceği yönünde. Bloomberg’in anketine göre, uzmanların çoğunluğu faiz indiriminin devam edeceğini, ancak Temmuz’daki 300 baz puanlık indirime kıyasla daha küçük bir adım atılacağını öngörüyor. Medyan beklenti, faizin 200 baz puan düşürülerek yüzde 41’e çekilmesi. Ancak, bu beklenti, siyasi tansiyonun yükselmesiyle revize edildi. Goldman Sachs, son gelişmeler ışığında faiz tahminini yüzde 39,5’ten yüzde 41’e yükseltti. Deutsche Bank ve Standard Chartered da benzer şekilde, siyasi belirsizlikler, güçlü ekonomik büyüme ve yüksek enflasyon nedeniyle daha sınırlı bir indirim beklediklerini duyurdu. Bu temkinli duruş, TCMB’nin enflasyonla mücadeledeki kararlılığını sürdürmek istediğini, ancak aynı zamanda büyümeyi destekleme baskısı altında olduğunu gösteriyor.
Peki, bu karar neden bu kadar önemli? Türkiye ekonomisi, bir yandan yüksek enflasyonla mücadele ederken, diğer yandan güçlü bir büyüme ivmesi yakalamış durumda. Ancak bu büyüme, iç talebin hâlâ canlı olması nedeniyle enflasyonist baskıları artırıyor. TCMB’nin sıkı para politikası, enflasyonu dizginlemek için kritik bir araç olsa da, siyasi belirsizlikler ve dış piyasalardaki dalgalanmalar bu politikayı zorlaştırıyor. Wall Street ve küresel bankalar, TCMB’nin olumlu mesajlarına rağmen, daha küçük bir faiz indirimi öngörüyor. Bunun nedeni, sadece iç dinamikler değil, aynı zamanda küresel piyasalardaki risk algısı. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz indirim beklentileri, gelişmekte olan piyasalar üzerinde baskı yaratırken, Türkiye’nin yüksek enflasyon ortamı bu baskıyı daha da artırıyor.
Piyasaların gözü, sadece faiz oranında değil, TCMB’nin karar metninde vereceği mesajlarda da olacak. TCMB, enflasyon hedeflemesine geçtiğini ve faiz kararlarını bu doğrultuda şekillendireceğini açıklamıştı. Ancak, son veriler, enflasyonun beklentilerin üzerinde seyrettiğini gösteriyor. Ağustos ayı enflasyon verileri, piyasaların moralini bozarken, iç talebin hâlâ güçlü olması, TCMB’nin elini zorlaştırıyor. Uzmanlar, TCMB’nin bu toplantıda faiz indirimini sınırlı tutarak, enflasyonla mücadeledeki kararlılığını vurgulamaya çalışacağını düşünüyor. Ancak, bu karar, piyasaların beklediği kâr fırsatlarını kısıtlayabilir. Bankacılar ve yabancı fonlar, özellikle tahvil piyasasında faiz indirimlerinin devam etmesi durumunda kârlarını maksimize etmeyi planlıyor. Bu nedenle, TCMB’nin atacağı adım, sadece ekonomik değil, aynı zamanda piyasaların psikolojik dengesini de etkileyecek.
Siyasi belirsizlikler, TCMB’nin işini daha da karmaşık hale getiriyor. CHP’ye yönelik kayyum krizi ve 15 Eylül’deki dava, yatırımcı güvenini zedeleyen unsurlar arasında. Bu gelişmeler, Borsa İstanbul’da sert düşüşlere ve Türk Lirası’nda değer kaybına yol açtı. Devlet bankalarının döviz piyasasına müdahalesi, bu dalgalanmayı bir süreliğine durdurmuş olsa da, uzun vadeli bir çözüm sunmadı. TCMB’nin bu ortamda alacağı karar, sadece ekonomik göstergelerle değil, aynı zamanda siyasi risklerle de şekillenecek. Uzmanlar, TCMB’nin bu toplantıyı pas geçerek faizleri sabit tutma ihtimalini de göz ardı etmiyor. Ancak, piyasaların indirim beklentisi o kadar güçlü ki, sabit bir faiz kararı bile hayal kırıklığı yaratabilir.
Geçmişe bakıldığında, TCMB’nin faiz politikaları, Türkiye ekonomisinin kırılgan dengelerini korumada kritik bir rol oynadı. 2023’teki genel seçimlerden sonra başlayan faiz artış döngüsü, TCMB’nin kredibilitesini artırdı ve Türk Lirası’na olan güveni bir nebze olsun geri getirdi. Ancak, bu süreçte siyasi müdahaleler ve dış şoklar, TCMB’nin işini zorlaştırdı. Özellikle 2022’deki düşük faiz politikaları, enflasyonun rekor seviyelere ulaşmasına neden olmuş ve ekonomi ciddi bir sınavdan geçmişti. Şimdi, TCMB’nin daha temkinli bir yaklaşım benimsemesi, bu hatalardan ders alındığını gösteriyor. Ancak, piyasaların ve halkın beklentileri arasında sıkışan TCMB, bu sınavdan başarıyla çıkmak için ince bir çizgide yürümek zorunda.
Peki, Perşembe günü neler olabilir? TCMB’nin faiz indirimine gitmesi durumunda, piyasalarda kısa vadeli bir rahatlama yaşanabilir. Ancak, bu rahatlama, enflasyonist baskıların artmasıyla uzun vadede ters tepebilir. Öte yandan, faizlerin sabit tutulması, TCMB’nin enflasyonla mücadeledeki kararlılığını pekiştirebilir, ancak büyümeyi destekleme baskısı altında piyasaları hayal kırıklığına uğratabilir. Uzmanlar, TCMB’nin bu toplantıda 150-250 baz puan arasında bir indirim yapabileceğini, ancak kararın asgari ücret görüşmelerinin gidişatına ve enflasyon verilerine bağlı olacağını belirtiyor. Asgari ücret artışının seviyesi, enflasyon beklentilerini doğrudan etkileyeceği için, TCMB’nin bu faktörü de göz önünde bulundurması bekleniyor.
Türkiye ekonomisi, bu kritik dönemeçte hem iç hem de dış dinamiklerle mücadele ediyor. TCMB’nin Perşembe günü vereceği karar, sadece finansal piyasaları değil, aynı zamanda vatandaşın cebini, iş dünyasını ve ülkenin küresel algısını etkileyecek. Enflasyonun gölgesinde, siyasi belirsizliklerin ortasında ve büyüme baskısının altında, TCMB’nin atacağı adım, Türkiye ekonomisinin geleceğini şekillendirecek. Perşembe günü saat 14:00’te açıklanacak karar, sadece bir faiz oranı değil, aynı zamanda bir güven testi olacak. Piyasalar, nefesini tutmuş bekliyor; çünkü bu karar, Türkiye’nin ekonomik rotasını belirleyecek bir dönüm noktası olabilir.