Din

Kuran'da Sekar Sözcüğü: Güneş Isısı Gibi Yakıcı Bir Uyarı mı?

Kuran'ın derin katmanlarında gizlenen Sekar kelimesi, inananlar için yeni ufuklar açıyor ve ilahi mesajların sırlarını keşfetmeye davet ediyor – bu benzersiz yorumu kaçırmayın!

Kuran-ı Kerim, insanlığa rehberlik eden eşsiz bir kaynak olarak, içerdiği kavramlarla her çağda yeni anlayışlar sunmaya devam ediyor. Bu kutsal metin, alfabetik sıraya göre incelendiğinde, her kelimenin katmanlı anlamlarını ortaya çıkarıyor ve okuyucuları düşünmeye teşvik ediyor. Özellikle bazı ifadeler, günlük hayatta karşılaşılan deneyimleri ilahi bağlamda yorumlayarak, manevi bir yolculuğa çıkarıyor. Bu kavramlar, inançlı bireylerin günlük yaşamlarını zenginleştirirken, tefekkür etmeye de kapı aralıyor.

Hakkı Yılmaz, değerli izleyicilere selam vererek başladığı konuşmasında, Kuran ve İslam programındaki kavram serisine devam ettiklerini belirtiyor. Tanrı'nın izniyle, bu sohbetin 142. bölüm olduğunu ve serinin alfabetik sırada ilerlediğini ifade ediyor. Bu kez odaklandığı kelime, "Sekar" olarak telaffuz edilen bir terim; ancak bu, "Gaf" harfiyle yazılıyor ve bazen "Sear" şeklinde sertleştiriliyor. Yılmaz, Türkçe'de "K" sesinin sık kullanıldığını, örneğin "Konya" yerine doğru telaffuzun "Konya" olduğunu hatırlatarak, kelimenin doğru seslendirilmesine dikkat çekiyor.

Yılmaz, Sekar kelimesinin Kuran'da dört kez geçtiğini belirtiyor: Üçü doğrudan "Sekar" olarak, biri ise türeviyle birlikte. Bu kullanımlar, Müddessir Suresi'nin 48. ayetinde ve aynı surenin 26., 27. ve 42. ayetlerinde yer alıyor. Kelimenin temel anlamı, güneş ışınlarının beyne zarar vermesi, beyinin güneş altında ısınması ve bundan kaynaklanan rahatsızlıklar olarak açıklanıyor. Yazın aşırı sıcaklarda beyinin kaynaması gibi bir his yaratan bu durum, Arapçada aşırı sıcaklıkta "Güneş beynimizi kaynattı ve bize eziyet etti" gibi ifadelerle anlatılıyor.

Yılmaz, Kuran'da Sekar'ın kinaye sanatıyla kullanıldığını, yani aynı kelimenin farklı anlamlarda ifade edildiğini vurguluyor. Kinaye, bir kelimenin birden fazla mana taşıması olarak biliniyor. Sekar, doğrudan azap ve cehennem anlamında kullanıldığında, Müddessir Suresi'nin 42. ayetinde geçiyor. Yılmaz, bu bağlamı açıklamak için 38. ila 48. ayetler grubunu sunuyor: Her nefis, kazandıklarına rehin olup, sağın yarenleri hariç tutuluyor. Sağın yarenleri, inananları ifade ediyor; kitapları sağdan verilen mutlu kişiler.

Yılmaz, bu ayetlerde cennetliklerin bahçelerde olup, suçlulara soru sorduğunu anlatıyor. Bu, tiyatro oyunu veya animasyon gibi canlı bir sahne olarak tasvir ediliyor. Cennetlikler, cehennemdekilere "Sizi Sekar'a sürükleyen nedir?" diye soruyor. Suçlular ise, "Namaz kılanlardan değildik, yoksullara yiyecek vermedik, boş işlerle uğraşanlarla birlikte boş uğraşlar peşindeydik ve hesap gününü yalanlıyorduk, ta ki kesinlik bize gelene kadar" diye yanıt veriyor. Şefaatçilerin faydasının olmayacağı belirtiliyor.

Yılmaz, bu diyaloğun inananlar ile suçlular arasında geçtiğini, cehenneme gidiş nedenlerinin imansızlık, namaz kılmama, maddi-manevi destek vermeme ve hesap gününü inkar etme olduğunu açıklıyor. Suçlular, yoksullara iş imkanı sağlamadıklarını, onları bağımlı hale getirdiklerini itiraf ediyor. Bu, inkarcıların mükemmel bir portresi olarak sunuluyor. Ayetlerin devamında, inananların namaz kıldığını, ancak inkarcıların bunu yapmadığını belirtiyor.

Yılmaz, Sekar kelimesinin literal anlamıyla verildiğini, güneşin başa vurması gibi bir acı ve ısı anlamı taşıdığını söylüyor. Kinaye sanatını burada durdurarak, önceki ayetlerde (26-27) aynı kelimenin farklı bir anlamda kullanıldığını belirtiyor. Aynı ses ve harflerle, ama farklı bir mana yükleniyor. Dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.

Mekke ortamında, Peygamber'in Kuran'ı tebliğ ettiği dönemde, bazılarının "Bu, bir insanın sözü" dediğini aktaran Yılmaz, Tanrı'nın "Kuran'ı bir beşerin sözü diyen herkesi yakında Sekar'a sokacağım" dediğini belirtiyor. Sekar'ın gerçek anlamı, güneşin başı vurup beyni kaynatması gibi bir acı. Burada, Tanrı'nın onları cehenneme atmayacağını, ama devam eden ayetlerde açıklandığı gibi bir ifade kullanıldığını söylüyor.

Yılmaz, "Sekar nedir bilir misin?" sorusunu, kinaye olarak açıklıyor. Sekar, ne bırakır ne vazgeçir; deriyi yakar, insanın önünden geçer, ilerler veya geride kalır. Uyarılar burada çok; Tanrı, Kuran'da birçok kelimeyi bu şekilde kullanıyor. Örneğin, Kadir Gecesi'nde "Leyletül Kadr nedir bilir misin?" deniyor; bin aydan hayırlı olduğu açıklanıyor. Benzer şekilde, Yevmüddin, Yevmül Fasl, Siccin, Illiyyin, Tarık, Akabe, Haviye, Hutame, Garya, Hakka gibi kelimeler yeni anlamlar yükleniyor.

Yılmaz, Sekar'a yüklenen anlamın, acı veren, göz önünde duran, parlak ve sürekli gelen bir şey olduğunu belirtiyor. Bilgisayar ekranı gibi plakalar gelip gidiyor, parlak uyarılar veriyor. Bu, Tanrı'dan gelen doğrudan Kuran'ın kendisi. Kişi Kuran'dan ne kadar kaçsa da, "beşer sözü" dese de, Tanrı onu Kuran'a yaslayacak, tanıştıracak. Çölde güneş altında kalmış gibi vicdan azabı çekecek.

Yılmaz, bu etkinin Kuran'ın gücü olduğunu belirtiyor. "Beşer sözü ne kadar?" dese bile, Kuran'la karşılaşınca dilsiz kalacak, vicdan rahatsızlığı yaşayacak. Hicr Suresi'nin 1-5. ayetlerini okuyarak, elif lam ra'nın kitap ayetleri ve apaçık Kuran olduğunu söylüyor. İnkarcılar, "Keşke Müslüman olsaydık" diyecek, ama inkarları sıkıntı yaratacak. Kuran'ı suçluların kalplerine sokuyoruz; yesinler, eğlensinler, oyalansınlar, ama bilecekler.

Yılmaz, hiçbir ülkenin bilinen bir kitap olmadan helak olmadığını, kitabın gelip yasaların işlediğini belirtiyor. Hiçbir ümmet ecelini ne öne alabilir ne geciktirebilir. Kuran, inkar edene kalp gibi sokuluyor, vicdanını rahatsız ediyor. Şuarâ 200-201'de, günahkarların kalplerine sokulduğu, ama acı azabı görmeden inanmayacakları belirtiliyor. Engeller, menfaatler, makamlar aklı gereğini yapmayı engelliyor.

Enbiyâ 18'de, hakkı batıla çarptırıp beynini parçaladığı, batılın yok olduğu belirtiliyor. Tanrı, Kuran'ı Sekar sıfatıyla tanımlıyor. Önceki sohbetlerde "Siccin ve İlliyyîn" gibi kelimeleri hatırlatarak, Hicr 7'de "Üzerlerine kaydedilmiş taşlar yağdırdık" diyor. Bu, taş etkisi yapan Kuran ayetleri.

Fil Suresi'nde, ebabil kuşlarının siccîl taşları attığı; bunlar Kuran ayetleri. Lût kavmi üzerine taş yağdırılması, taş etkisi. Toplumun üsttekilerin alçaltılması, rütbelerin kaldırılması. "Üzerlerine çevirdik" değil, "Üstlerini altına getirdik" diyor.

Yılmaz, çölde güneş altında kalan gibi, inkarcıların zihinlerinin kaynadığını, pişmanlık yaşadığını belirtiyor. Kinaye burada; aynı kelimeyle Kuran ve cehennem anlatılıyor. Kuran'da birçok kinaye var; Beşer kelimesi hem insan hem tüysüz deri anlamına geliyor. Büşrâ, müjde, parlaklık ifade ediyor. Beşer'in tüysüz olması, hayvanlardan ayrılması.

Yılmaz, bu sanatların Kuran'ın mucizesi olduğunu, Peygamber'in böyle sanatlar yapacak bilgi ve deneyimi olmadığını belirtiyor. Bu, peygamberliğinin kanıtı.

Sonra "Şeker" kelimesine geçiyor; sarhoşlukla ilgili. Nahl 67'de, hurma ve üzümden şeker elde edildiği. Şeker, sis, bulanıklık, tozluluk anlamına geliyor. İçecekler, doğrudan sarhoş etmeyen, ama zevk veren şeyler. Sarhoşluk boyutu yasak. Şeker, zihin karışıklığı; korku, panik, acı, haber, şehvet gibi nedenlerle olur. Sarhoşluk maddesinde açıklamış.

Sekîne kelimesi, sükûn kökünden; hareketsizlik, ağırbaşlılık. "Âli Sekîne", ciddi ortamdan ilişkisini kesenler için. Özetle, dinginlik, iç huzur, mutluluk. Kuran'da, imandan gelen mutluluk, iç huzur. Sekîne, bunu ifade ediyor.

Başka bir konu: Zümer 6'da, sekiz eşin indirildiği. Bunlar çiftlik hayvanları: koyun, sığır, deve vb. "İndirildi" ifadesi, gökten mi diye soruluyor. "Enzele" fiili, iniş anlamına geliyor, ama aynı zamanda ikram, tedavi, hediye. Kuran'da çeşitli ayetlerde hediye anlamında. Burada, "Size ikram etti" anlamı; develer, sığırlar, koyunlar, keçiler.

"Enzele"nin "nuzul" kökü, iniş ve ikram. "Size" denmesi, "üzerinize" değil. Yâsîn 71-73'te, kudretimizle yarattığımız hayvanları sahiplendik, alçaltılmış hale getirdik diyor. Alçaltılmış, isyan etmeyen, evrilmeyen varlıklar; binlerce yıldır aynı, insana karşı gelmiyor. Bu, alçaltılma göstergesi.

Yılmaz, teşekkür ederek, veda ederek bitiriyor; Tanrı korusun diyor.

Araştırmalara göre, Sekar, cehennemin katmanlarından biri, aşırı sıcaklık anlamında. Kuran'da dört kez geçiyor, 19 sistemiyle bağlantılı yorumlar var. Sekîne, müminlere bahşedilen sükûnet, güven. Şeker, içki ve rızık olarak. Bu yorumlar, Kuran'ın katmanlı yapısını zenginleştiriyor, inananları tefekküre davet ediyor.