Türkiye’nin en büyük restoran zincirlerinden biri olan ve geçtiğimiz aylarda yaşadığı gıda güvenliği tartışmalarıyla gündemin ilk sırasına yerleşen Köfteci Yusuf cephesinde rüzgar tersine döndü. 2024 yılının ekim ayında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan 'Taklit veya Tağşiş Yapılan Gıdalar' listesinde yer alması ve ürünlerinde domuz eti tespit edildiği iddiaları kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Ancak ortaya çıkan yeni bilgiler, işletme ile devlet kurumları arasında süregelen ticari ilişkiyi gözler önüne serdi ve tartışmalara bambaşka bir boyut kazandırdı.
Bursa’daki bir şubesinde iki farklı üründen alınan numunelerde domuz eti tespit edilmesi üzerine, firma özellikle iktidara yakın medya organları tarafından sert eleştirilerin hedefi haline gelmişti. Vatandaşların gıda güvenliği konusundaki endişeleri zirve yaparken, arka planda yaşanan ticari süreçlerin detayları şaşkınlık yarattı. Edinilen bilgilere göre, aylarca eleştirilerin odağında olan işletmeye, devlet iştiraki olan Et ve Süt Kurumu (ESK) tarafından piyasa koşullarının çok altında, uygun fiyatlarla tonlarca et satışı yapıldığı ortaya çıktı.
2023 ve 2025 yılları arasını kapsayan verilere göre, Et ve Süt Kurumu, Güney Amerika ve Avrupa ülkelerinden binlerce ton et ithalatı gerçekleştirdi. Polonya, Fransa, Macaristan, Belçika, Uruguay ve Brezilya gibi ülkelerden ithal edilen sığır etleri, iç piyasadaki fiyat dengesini sağlamak amacıyla uygun fiyatlarla satışa sunuldu. Bu süreçte yalnızca İstanbul’da ithal edilen et miktarı 92 bin 705 tonu geride bıraktı. İthal edilen bu etlerin dağıtımı ise dikkat çekici bir tablo ortaya koydu.
Söz konusu ithal etlerin önemli bir bölümü, piyasada geniş pazar payına sahip olan 7 büyük market zinciri arasında pay edildi. Ancak restoran zincirleri kategorisinde en büyük alımı yapan firmanın Köfteci Yusuf olduğu belirlendi. Et ve Süt Kurumu’nun verilerine yansıyan rakamlar, devlet kurumunun firmaya sağladığı desteğin boyutunu da gözler önüne serdi. Kurumun, 2023-2025 yılları arasında sadece İstanbul’da Köfteci Yusuf’a tam 1.212 ton ucuz et satışı gerçekleştirdiği öğrenildi.
Bu durum, kamuoyunda "AKP sayesinde köşeyi dönmüşler" yorumlarının yapılmasına neden oldu. Bir yandan bakanlık listesiyle ifşa edilen ve medya tarafından hedef tahtasına oturtulan bir işletmenin, diğer yandan devletin resmi kurumu aracılığıyla tonlarca ucuz et tedarik edebilmesi, sürecin en dikkat çekici çelişkisi olarak kayıtlara geçti. Piyasa şartlarının oldukça altında temin edilen bu etlerin, firmanın büyüme sürecindeki maliyet avantajına nasıl katkı sağladığı ise merak konusu oldu.
Gıda güvenliği tartışmalarının gölgesinde kalan bu ticari ilişki, tüketicilerin aklında yeni soru işaretleri oluşturdu. Hem bakanlık denetimlerinde çıkan uygunsuzluklar hem de aynı devletin bir başka kurumuyla yapılan devasa et ticareti, Köfteci Yusuf olayının sadece bir gıda güvenliği meselesi olmadığını, arka planda karmaşık ticari dengelerin de bulunduğunu gösteriyor. Vatandaşlar şimdi, bir devlet kurumu tarafından uygun fiyatlı etle desteklenen bir firmanın, yine devletin bir başka kurumu tarafından nasıl tağşiş listesine alındığını ve bu süreçteki tutarsızlıkları sorguluyor.




