Kış ayları, genellikle yağışlı ve serin günlerle anılırken, bu yıl Türkiye genelinde hava farklı bir senaryo çiziyor. 2025'in sıcak ve kurak geçmesi, su kaynaklarını tarihsel olarak en düşük seviyelere indirdi. Özellikle büyük metropollerde baraj doluluk oranlarının düşmesi, yetkilileri harekete geçirdi. Uzmanlar, bu durumun sadece mevsimsel bir sapma olmadığını, uzun vadeli iklim değişikliklerinin bir yansıması olabileceğini belirtiyor. Vatandaşlar, günlük rutinlerini sürdürürken, su faturalarındaki artışlar ve kesinti uyarıları endişeleri körüklüyor. Peki, bu krizin kökeni nedir ve önümüzdeki aylarda ne gibi önlemler alınacak?

Yeni İller Kapıda: Şehirleşme Hız Kazanıyor
Yeni İller Kapıda: Şehirleşme Hız Kazanıyor
İçeriği Görüntüle

Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde başlayan kuraklık dalgası, Bursa, İzmir ve İstanbul'un ardından Ankara'ya da sıçradı. Bu şehirlerde barajların kuruması, kış kuraklığı olarak adlandırılan yeni bir tehdidi gündeme getirdi. Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) verilerine göre, başkentteki su rezervleri kritik eşikte. 2015-2017 ve 2018 yıllarında aynı dönemde baraj doluluk oranları yüzde 60 seviyesindeyken, son dört yılda bu oran yüzde 40'ın altına indi. Bu yıl ise rekor düşük bir seviyeye ulaşarak yüzde 17'ye geriledi. Barajlarda kalan su miktarı yaklaşık 210 milyon metreküp olarak hesaplanıyor. Bu veriler, su yönetiminde acil revizyonlar yapılmasını zorunlu kılıyor ve tarım arazilerinden evsel kullanıma kadar her alanı etkiliyor.

ASKİ Genel Müdürü Memduh Aslan Akçay, durumun ciddiyetini vurgulayarak, su tüketimindeki savurganlığın kuraklığı derinleştirdiğini ifade ediyor. Günlük ortalama su tüketimi 1 milyon 300 bin metreküpü bulan Ankara'da, bu miktarın 600 bin metrekübü Kesikköprü Barajı'ndan, kalan 700 bin metrekübü ise Gerede Tüneli, Kurtboğazı ve Çamlıdere barajlarından karşılanıyor. Akçay, "Su tüketiminde tasarruf olmayınca, kuraklık da devam ettiği için suyu çok hesaplı ve dengeli şekilde vermemiz gerekiyor" diyerek, gece sabaha doğru en az tüketilen saatlerde kontrollü su dağıtımına geçileceğini açıklıyor. Bu strateji, kaynakların verimli kullanımını hedeflerken, vatandaşlardan daha bilinçli davranışlar bekliyor.

Kuraklığın etkileri, sadece baraj seviyeleriyle sınırlı kalmıyor; altyapı sorunlarını da tetikliyor. Son dönemde yaşanan su kesintilerinin büyük kısmı, eskiyen su hatlarından kaynaklanan arızalardan ileri geliyor. Akçay, bu konuda vatandaşlardan sabır talep ederek, "Suyun sınırlı olduğunu bilerek davranmamız gerekiyor" diyor. Özellikle Eğrekkaya, Akyar ve Çamlıdere barajlarındaki "ölü hacimlerden" su çekme çalışmaları hız kazandı. Bu teknik müdahaleler, mevcut rezervleri maksimum seviyede değerlendirmeyi amaçlıyor. Ancak, 2024'ün ikinci yarısından beri süren 18 aylık kuraklık döneminin bir yıl daha uzaması halinde, rezervlerin hızla eriyeceği hesaplanıyor.

Tarım ve günlük hayat üzerindeki baskı giderek artıyor. Bahçe sulama, araba yıkama ve tarla sulaması gibi faaliyetler, su kıtlığını daha da kötüleştiriyor. Akçay, bu konuda net bir uyarıda bulunarak, "Bahçeleri sulayalım, arabaları yıkayalım, tarlayı sulayalım, eğer böyle şeylerle devam edeceksek, ne yaparsanız yapın hiçbir şekilde su yetiştiremezsiniz" diyor. Bu çağrı, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan çiftçileri ve şehirli aileleri hedef alıyor. Kuraklık, ürün verimini düşürerek gıda fiyatlarını yukarı çekerken, evlerde su tasarrufu alışkanlıklarını zorunlu hale getiriyor. Mevsimlik iklim tahminleri, su yönetimi ve tarım planlamasında kritik rol oynuyor; yetkililer, bu verilere dayanarak önleyici adımlar atıyor.

Hükümetin aldığı tedbirler arasında, su tarifesinde stratejik düzenlemeler öne çıkıyor. Gelecek yıl genel bir zam yapılmayacağı duyuruldu; ancak enflasyona paralel otomatik artışlar devreye girecek. 15 ila 30 metreküp aralığında su tüketen konut aboneleri için fiyatlar yükseltilirken, amacı yüksek tüketimi caydırmak. Akçay, "Enflasyona oranla otomatik olarak artıyor. Abonelerimizin daha makul seviyelerde kullanmalarını sağlamak istiyoruz. Genel olarak baktığımızda bu metreküpün üzerinde tüketen abonelerimizin havuz doldurduklarına, bahçe suladıklarına, araba yıkadıklarına şahit oluyoruz" diyerek, israfın boyutunu örneklerle anlatıyor. Bu politika, bilinçli tüketimi teşvik ederken, düşük gelirli haneleri korumayı da gözetiyor.

Eğer kuraklık mevcut düzeyde devam ederse, mevcut su rezervleri günde 1 milyon 300 bin metreküp tüketimle 2026 yılının sonuna kadar idare edilebilecek. Bu öngörü, Kesikköprü Barajı'ndan su alımının artırılmasıyla destekleniyor. Ancak, uzmanlar bu sürenin uzamaması için yağış rejiminin normale dönmesini umut ediyor. Kış kuraklığı, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak görülüyor; sıcaklıkların yükselmesi ve yağış paternlerinin bozulması, barajları tehdit ediyor. Ankara gibi nüfusu yoğun şehirlerde, bu durum acil altyapı yatırımlarını gündeme getiriyor.

Sonuç olarak, kış kuraklığı Türkiye'nin su geleceğini sınayan bir sınav niteliğinde. ASKİ'nin kontrollü dağıtım planları ve tasarruf çağrıları, krizin etkilerini hafifletmek için elzem. Vatandaşların günlük alışkanlıklarını gözden geçirerek, tarımdan evsel kullanıma kadar her alanda sorumluluk alması gerekiyor. Memduh Aslan Akçay gibi yetkililerin uyarıları, 2026'ya kadar sürdürülebilir bir yönetim için yol gösterici. Bu dönemde, her damla suyun kıymetini bilmek, büyük şehirlerin nefes almasını sağlayacak. Kuraklığın gölgesinde, bilinçli adımlar atarak bu kabusun üstesinden gelmek mümkün.