Türkiye'nin siyasi arenası, son bir yıldır fırtınalı bir girdabın içinde dönüyor ve bu girdabın merkezinde, ana muhalefet partisi CHP'nin kaderi yatıyor. Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla başlayan zincirleme olaylar, sokak protestolarından mahkeme koridorlarına, oradan da uluslararası basının merceğe kadar uzandı. İngiltere merkezli dev haber ajansı Reuters, tam da kritik bir eşikte, 15 Eylül'deki mahkeme kararını beklerken kapsamlı bir analizle sahneye çıktı. Bu rapor, sadece bir partinin değil, bir ülkenin demokrasi sınavını masaya yatırıyor; yasal baskılar, tutuklu liderler, kayyum atamaları ve hatta eski-yeni lider çekişmesiyle dolu bir senaryo çiziyor. Peki, bu analiz neden şimdi ve ne gibi deprem etkisi yaratacak? Gelin, bu karmaşık oyunun perde arkasına inelim, çünkü her hamle bir sonraki felaketi tetikleyebilir ve Türkiye'nin geleceğini yeniden yazabilir.
Reuters'in soru-cevap formatındaki bu derinlemesine incelemesi, CHP'nin son bir yıldaki dramını adeta bir film senaryosu gibi özetliyor. Analiz, "Türkiye'deki ana muhalefet partisinin son bir yılda yüzlerce üyesi gözaltına alındı ve pazartesi günü mahkemenin partinin son kongresini iptal edip liderini görevden alıp almayacağına karar vereceği kritik bir noktaya ulaşacak" diye başlıyor. Bu cümleler, sadece bir özet değil; bir uyarı sinyali. Ankara'daki mahkemenin CHP'nin 2023 kongresini geçersiz kılma kararı, partiyi baştan şekillendirebilir, finans piyasalarını yerle bir edebilir ve hatta 2028 genel seçimlerinin takvimini bile sarsabilir. Düşünün: Bir kongre iptali, liderlik koltuğunu sallarken, Erdoğan'ın yeniden adaylık hayallerini bile etkileyebilir. Reuters editörleri, bu senaryoyu "demokrasi ve otokrasi arasındaki sallantılı denge"nin testi olarak nitelendiriyor; CHP'nin anketlerde AK Parti'yle başa baş gittiği bir dönemde, bu baskılar tesadüf mü yoksa stratejik bir hamle mi? Analiz, bu soruları havada bırakmıyor; aksine, somut verilerle dolu bir tablo çiziyor.
CHP'ye yönelik soruşturmaların ölçeği, adeta bir tsunamiyi andırıyor. Reuters, partiden aralarında 16 belediye başkanının da bulunduğu 500'den fazla kişinin gözaltına alındığını veya tutuklandığını vurguluyor. Bu rakamlar, sadece istatistik değil; yüzlerce ailenin hikayesi, sokaklardaki öfke ve mahkeme koridorlarındaki sessiz çığlıklar. İstanbul'un CHP'li belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, bu fırtınanın epicenter'inde duruyor. Mart ayında gözaltına alınıp tutuklanması, Türkiye'deki son 10 yılın en büyük protestolarını ateşledi – milyonlar sokaklara döküldü, polis barikatları aşıldı ve ülke adeta bir uyanış yaşadı. Reuters, bu olayları "Türkiye'nin en büyük sokak isyanı" olarak etiketliyor; İmamoğlu'nun hapsedilmesi, sadece bir belediye başkanını değil, Erdoğan'ın başlıca rakibini saf dışı bırakma girişimi olarak görülüyor. CHP İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum olarak atanan Gürsel Tekin ile parti arasındaki gerilim ise ayrı bir dram: Tekin'in atanması, CHP tarafından reddedildi ve ihraç edildi, bu da 21 Eylül'deki olağanüstü kongre hazırlıklarını hızlandırdı. Bu iç çekişme, partinin gücünü mi yoksa zayıflığını mı gösteriyor? Analiz, bunu bir "kriz anı" olarak yorumluyor.
Pazartesi günkü mahkeme, CHP'nin 2023 Kasım'ındaki genel kongresini de tehdit ediyor. Hatırlayın: O kongrede, Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı seçiminde mağlup olan ve birçok CHP'linin güvenini yitiren Kemal Kılıçdaroğlu yerine, Özgür Özel koltuğa oturmuştu. Reuters, mahkemenin kongreyi iptal ederek kayyum atayabileceğini veya yeni bir seçim yapılana kadar Kılıçdaroğlu'nu göreve getirebileceğini öne sürüyor. Bu ihtimal, adeta bir zaman makinesi gibi: Kılıçdaroğlu'nun dönüşü, partiyi eski günlerine mi döndürür yoksa yeni bir bölünmeye mi yol açar? Analiz, Özgür Özel'i "kavgacı, boğuk sesli lider" olarak tanımlarken, onun Erdoğan karşıtlığındaki enerjisini övüyor; Kılıçdaroğlu ise "güveni kaybeden figür" olarak damgalanıyor. Reuters, mahkemenin davayı reddedebileceğini veya 4 Kasım'daki ayrı bir ceza davasının sonucunu bekleyerek kararı erteleyebileceğini de olası senaryolar arasında sayıyor. Hangi yol seçilirse seçilsin, bu karar CHP'nin DNA'sını değiştirecek; liderlik savaşı, parti içi ittifakları yeniden şekillendirecek ve muhalefetin sesini ya güçlendirecek ya da boğacak.
Bu senaryoların yankısı, sadece Ankara'nın mahkeme salonlarında değil, İstanbul'un sokaklarında da hissediliyor. Reuters'in analizinde, CHP'nin İstanbul il başkanlığına ilişkin son gelişmeler de yer alıyor: Geçen ay Özgür Çelik'in görevden alınması ve Gürsel Tekin'in kayyum atanması, partiyi ayağa kaldırdı. CHP, bu atamayı tanımadı ve Tekin'i ihraç etti; polis barikatları altında parti binası kuşatılırken, muhalif milletvekilleri masalarla girişi kapattı. Bu görüntüler, Reuters'in haberlerinde "barikatlarda direniş" olarak ölümsüzleşti – CHP destekçileri, polisi durdurmak için her şeyi kullandı. Analiz, bu olayları "neredeyse bir yıldır süren yasal baskıların son halkası" olarak bağdaştırıyor; hükümet, soruşturmaların "bağımsız yargı süreci" olduğunu savunurken, Erdoğan CHP'yi "kolları yurtdışına uzanan bir ahtapot" diye nitelendiriyor. CHP ise tüm suçlamaları "uydurma" olarak reddediyor ve bunu "demokratik alternatifi yok etme girişimi" olarak görüyor. Bu retorik savaşı, Reuters "siyasi kutuplaşmanın zirvesi" diye özetliyor; İmamoğlu'nun tutuklanması sonrası lira çökmüş, Merkez Bankası para politikasını tersine çevirmişti.
Yatırımcılar için ise bu fırtına, bir uyku kaçıran kabus gibi. Reuters, "Bunun sonuçları ne olacak?" başlığı altında çarpıcı yorumlara yer veriyor: Yasal saldırıların başlamasından neredeyse bir yıl sonra, CHP anketlerde Erdoğan'ın AK Parti'si ile başa baş gidiyor ve 2024 yerel seçimlerindeki zaferini koruyor. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimi 2028'e kadar planlanmıyor; Erdoğan yeniden aday olursa, bu tarihten önce yapılması gerekecek ve parlamento desteğine ihtiyaç duyacak. Reuters, yatırımcıların NATO üyesi Türkiye'yi yakından izleyeceğini vurguluyor; soruşturmalar zaten finans piyasalarını sarsmış, Ekonomi Bakanlığı ve Merkez Bankası'nın güven inşası çabalarını riske atmış durumda. Lira'daki dalgalanmalar, borsa düşüşleri ve yabancı sermaye kaçışı – hepsi bu davaların gölgesinde. Analiz, "Bu, sadece bir parti meselesi değil; Türkiye'nin ekonomik istikrarı için bir dönüm noktası" diyor. Eğer mahkeme Özel'i düşürürse, piyasalar yeni bir çöküş dalgasıyla yüzleşebilir; Kılıçdaroğlu'nun dönüşü ise belirsizliği katlayabilir.
Tarihsel bağlamda, Reuters bu krizi "benzersiz" olarak damgalıyor. "Daha önce böyle bir siyasi karışıklık yaşandı mı?" sorusuna, "1960-1980 yılları arasında yaşanan üç darbe dışında, bu kadar yüksek profilli siyasi liderlerin, şüphelilerin avukatlarının uydurma olduğunu iddia ettiği ve henüz yayınlanmamış deliller temelinde görevlerinden uzaklaştırıldığı bir örnek yok" cevabını veriyor. Gezi Parkı protestoları sonrası 2013'te binlerce tutuklama olmuş, ama bu seferki farklı: Ölçeği küçük olsa da, anketlerde yüksek oy alan gelecekteki bir hükümeti hedef alıyor. Ayrıca, geçmişte HDP ve DEM Parti'den düzinelerce üyenin tutuklandığı ve belediye başkanlarının görevden alındığı hatırlatılıyor – bu, muhalefete yönelik sistematik bir pattern'i işaret ediyor. Reuters, CHP'nin bu baskılardan "güçlenerek çıkabileceğini" ima ediyor; İmamoğlu'nun tutuklanması sonrası protestolar, partiyi halk nezdinde kahramanlaştırmış, anketlerde Erdoğan'ı geride bırakmıştı. Ancak bedeli ağır: 15 CHP'li belediye başkanı hapis yatıyor, soruşturmalar yolsuzluktan terör bağlantılarına uzanıyor.
Sosyal medyada ise Reuters'in analizi fırtına kopardı. X platformunda (eski Twitter), #CHPKurultayDavası ve #ReutersCHP etiketleri trend olurken, binlerce paylaşım yağdı. Sabancı Üniversitesi'nden Doçent Berk Esen, Reuters'e verdiği röportajda, "Kongre iptali bir yargı darbesi olur ve çok partili hayatı bitirir" diye haykırdı – bu yorum, muhalif hesaplarca binlerce kez retweetlendi. CHP destekçileri, "Kılıçdaroğlu dönse ne olur? Özel'in enerjisiyle kazandık!" diye tartışırken, eleştirmenler "Bu, Erdoğan'ın son çaresi" yorumunu yaptı. T24 ve Sözcü gibi mecralar, analizi manşetlerine taşırken, "Kavgacı Özel vs. eski lider Kılıçdaroğlu" başlığıyla parti içi gerilimi körükledi. Aktif Haber ve Cumhuriyet, olası senaryoları listeleyen paylaşımlarla heyecanı artırdı; bir kullanıcı, "Piyasalar sallanacak, dolar uçacak!" diye uyarıda bulundu. Bu tartışmalar, sadece Türkiye'yi değil, uluslararası arenayı da sardı – Reuters'in raporu, BBC ve DW gibi kanallarda yankılandı.
Bu analizin zamanlaması tesadüf değil; 15 Eylül pazartesisi, adeta bir kıyamet günü gibi yaklaşıyor. Eğer mahkeme kongreyi iptal ederse, kayyum atanması partiyi felç eder; Kılıçdaroğlu'nun geçici göreve getirilmesi ise eski yaraları kaşır. Ertelenme ihtimali bile, belirsizliği uzatır ve piyasaları daha da gerer. Reuters, CHP'nin direncini övüyor: 2024 yerel seçimlerindeki zafer, partiyi ayakta tutuyor; İmamoğlu'nun hapis yattığı halde anketlerde Erdoğan'ı yenmesi, umut ışığı. Ancak riskler devasa: Ekonomik istikrarsızlık, yabancı yatırımcı kaçışı ve NATO içindeki Türkiye'nin imajı zedelenebilir. Gelecekte ne olur? Eğer bu baskılar devam ederse, CHP yeni bir Gezi doğurabilir; sokaklar yeniden dolar, muhalefet birleşir. Veya tam tersi: Parti bölünür, Erdoğan 2028'i garantiler. Reuters'in uyarısı net: Bu, bir parti davası değil, demokrasinin davası.
Sonuçta, Reuters'in bu analizi, Türkiye'nin siyasi nabzını tutan bir pusula gibi. CHP'nin yüzlerce tutuklusu, İmamoğlu'nun hapishane hücresi ve Özgür Özel'in kavgacı duruşu – hepsi 15 Eylül'de kesişecek. Kılıçdaroğlu'nun gölgesi mi büyüyecek, yoksa Özel'in ateşi mi sönecek? Piyasalar titriyor, dünya izliyor. Bu karar, sadece bir mahkeme hükmü değil; bir milletin kaderini belirleyecek bir dönemeç. Heyecan dorukta, çünkü asıl hikaye burada başlıyor: Direniş mi, teslimiyet mi? Türkiye, nefesini tuttu – ve siz de öyle.