Türkiye'nin siyasi arenasında, kadın hakları ve aile politikaları üzerine yapılan tartışmalar, bugün BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin çarpıcı önerileriyle yeni bir boyut kazandı. 7 Aralık 2025 Pazar günü, yani saat 17:02'de güncellenen haberlere göre, Destici, Dünya Kadın Hakları Günü kapsamında Ümraniye Nikah Salonu'nda düzenlenen "Birliğe İz Bırakan Kadınlar" programında konuştu. Etkinlikte masaları gezip kadınlara kırmızı güller dağıtan Destici, Türk kadınının 1930'larda kazandığı seçme ve seçilme haklarını vurgulayarak, "Avrupa'nın pek çok ülkesinden önce kadınlarımız bu haklara sahip oldu" dedi. Bu hakların o dönemde dünyada sadece 28 ülkede tanındığını, 17'sinde fiilen kullanıldığını hatırlatan lider, kadınların çalışma hayatında pozitif ayrımcılıkla desteklenmesi gerektiğini savundu. Önerilerinin en dikkat çekeni ise çalışma saatleri: "Kadınlarımıza iş hayatında pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Çalışma saatleri, aileye zaman ayırmayı mümkün kılacak şekilde yeniden düzenlenmelidir." Bu teklif, sadece bir öneri değil; kadınların iş-aile dengesini koruma mücadelesinde radikal bir adım olarak yorumlanıyor. Peki, Destici'nin 6 saatlik mesai, hafta sonu çalışma yasağı ve idam cezası talepleri, Türkiye'nin kadın politikalarını nasıl şekillendirecek? Bu kapsamlı konuşmanın tüm katmanlarını, tarihi bağlamı ve olası etkileriyle birlikte inceleyelim, çünkü bu sadece bir etkinlik değil; toplumsal dönüşümün kapısını aralayan bir manifesto.

Destici'nin konuşması, Türk kadınının hak mücadelelerinin tarihine güçlü bir gönderme yaparak başladı. 1930'larda, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kazanılan seçme ve seçilme hakları, Destici'ye göre bir gurur kaynağı. O dönemde, kadınların oy kullanma hakkı sadece 28 ülkede tanınmış, fiili uygulama ise 17 ülkede sınırlı kalmış. "Avrupa’nın pek çok ülkesinden önce kadınlarımız bu haklara sahip oldu" diyen Destici, bu mirası sahiplenerek, günümüz Türkiye'sinde kadınların karşılaştığı zorluklara dikkat çekti. Etkinlik, Dünya Kadın Hakları Günü'nün 112. yıldönümünü kutlamak amacıyla düzenlendi; Ümraniye Nikah Salonu'nu dolduran yüzlerce kadın, kırmızı güllerle karşılandı. Bu sembolik jest, Destici'nin kadınlara yönelik empati dolu yaklaşımını yansıtıyor; masaları gezip her birine gül uzatması, konuşmanın duygusal tonunu belirledi. Ancak, bu jestin ötesinde, Destici'nin önerileri somut ve tartışmalı: Kadınların iş hayatında pozitif ayrımcılıkla güçlendirilmesi, sadece bir vaat değil; yasal ve idari değişiklikler gerektiren bir reform paketi. Bu paket, mevcut 8 saatlik standart mesaiyi kadınlar için kısaltmayı öngörüyor; zira Destici, "Erkekler 8 saat çalışıyorsa kadınlarımız 6 saat çalışmalıdır" diye net bir çizgi çekti. Bu ifade, cinsiyet temelli esnek çalışma modellerini savunan feminist hareketlerle örtüşse de, milliyetçi bir partiden gelmesiyle dikkat çekiyor. BBP'nin bu çıkışı, kadın haklarını ailevi sorumluluklarla dengeleme çabasını yansıtıyor; zira Destici, çalışma düzeninin "aileye zaman ayırmayı mümkün kılacak şekilde" yeniden yapılandırılmasını şart koşuyor.

Çalışma saatleri önerisinin detayları, Destici'nin vizyonunun aile odaklı yapısını ortaya koyuyor. "Kadınlar hafta sonu kesinlikle çalıştırılmamalı; yarım gün izinler kadınlar için tam gün olmalıdır" diyen lider, bu düzenlemelerin kadınların hem kariyer hem de ev hayatını dengelemesine yardımcı olacağını savundu. Bu teklif, mevcut İş Kanunu'nun 4857 sayılı maddesindeki esnek çalışma hükümlerini genişletmeyi ima ediyor; zira Türkiye'de kadın istihdam oranı yüzde 34'lerde kalırken, ev işleri ve çocuk bakımı yükü kadınların sırtında. Destici'nin önerisi, Avrupa Birliği'nin cinsiyet eşitliği direktifleriyle paralellik taşıyor; örneğin, İskandinav ülkelerindeki kısmi mesai modelleri gibi. Ancak, Türkiye'de uygulanabilirliği tartışmalı: Özel sektörde işveren direnci, kamu sektöründe ise bütçe kısıtları engel olabilir. Destici, bu modeli pozitif ayrımcılık olarak konumlandırarak, "Yıllarca laiklik gerekçesiyle bu önerilere karşı çıktılar" eleştirisi getirdi. Bu ifade, BBP'nin muhafazakar köklerini yansıtıyor; zira kadın üniversiteleri ve yalnızca kadınlara hizmet verecek hastanelerin kurulmasını da savundu. Kadın üniversiteleri fikri, Suudi Arabistan'daki gibi cinsiyet ayrımcı modelleri çağrıştırıyor; Destici'ye göre, bu kurumlar kadınların eğitimde dezavantajlarını giderecek. Benzer şekilde, kadın hastaneleri, mahremiyet ve uzmanlaşma gerekçesiyle öneriliyor; ancak eleştirmenler, bu tür ayrımcılığın cinsiyet eşitliğini zedeleyebileceğini belirtiyor. Destici'nin bu önerileri, BBP'nin aile ve gelenekçi değerleri merkeze alan politikalarını pekiştiriyor; zira konuşma, "Türk kadınının iz bırakan rolü" temasıyla kadınları yüceltirken, modern eşitlik tartışmalarına muhafazakar bir dokunuş katıyor.

Kadına yönelik şiddet konusundaki eleştirileri, Destici'nin konuşmasının en acil tonunu taşıyor. "Kadına yönelik şiddeti mutlaka bitirmeliyiz" diyen lider, Türkiye'nin bu alandaki en büyük sorunlarından birinin şiddet olduğunu vurguladı. Atılan adımların yetersiz kaldığını belirten Destici, cezaların artırılması, yasal düzenlemelerin yeniden ele alınması ve eğitim odaklı önleyici tedbirler alınmasını şart koştu. Bu çağrı, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un revizyonunu ima ediyor; zira şiddet vakaları, 2025'te yüzde 20 artmış durumda. Destici, şiddetin kök nedenlerini aile eğitiminde arayarak, okullarda cinsiyet eşitliği müfredatını savundu; ancak, "pozitif ayrımcılık" vurgusuyla, kadınların korunmasını erkek egemen yapıya karşı bir kalkan olarak konumlandırdı. Bu yaklaşım, BBP'nin milliyetçi feminist çizgisini yansıtıyor; zira şiddet, sadece bireysel değil, ulusal bir utanç olarak nitelendiriliyor. Konuşmanın bu bölümü, etkinlikteki kadınların alkışlarını topladı; zira salondakiler, Destici'nin "kadınların sesi olma" vaadine sıcak baktı. Ancak, önerilerin uygulanabilirliği, mevcut hükümetin aile bakanlığı politikalarıyla çakışıyor; zira AKP'nin benzer vaatleri, somut adımlara dönüşmemişti. Destici'nin şiddete karşı "eğitim öncelikli" vurgusu, uzun vadeli bir stratejiyi işaret ediyor; okullarda farkındalık programları, toplumun zihniyet değişimini hedefliyor.

Çözüm Sürecinde Kritik Adım ve Tartışmalar
Çözüm Sürecinde Kritik Adım ve Tartışmalar
İçeriği Görüntüle

Çocuk istismarı ve cinayetlere yönelik radikal talebi ise, Destici'nin konuşmasını zirveye taşıdı. "Çocuklarımıza ve genç kızlarımıza tecavüz edip öldüren bu cinsi sapıklar için idam cezası geri getirilsin" diyen lider, BBP'nin yıllardır bu konuda referandumlar düzenlediğini hatırlattı. Parti, 30 ilde halk oylaması yaparak idam talebini gündeme taşımış; Destici, bu çabaların "toplumun yüreğini dağlayan" vakalara karşı bir isyan olduğunu belirtti. Bu teklif, 2004'te AB uyum sürecinde kaldırılan idam cezasının geri dönüşünü savunuyor; zira Anayasa'nın 38. maddesi, idamı sadece terör suçlarında mümkün kılıyor. Destici'nin önerisi, cinsel suçları bu kapsama genişletmeyi ima ediyor; ancak, AB üyelik süreci ve insan hakları sözleşmeleriyle çelişiyor. Konuşmada, "30 ilde referandum gerçekleştirdik" vurgusu, BBP'nin tabanını mobilize etme stratejisini yansıtıyor; zira bu referandumlar, parti için propaganda aracı olmuş. Eleştirmenler, idamın caydırıcılığını sorgularken, Destici cezaların "ağırlaştırılması" ve "yasal düzenlemelerin yeniden ele alınması"nı da ekledi. Bu radikal duruş, BBP'nin muhafazakar seçmenini konsolide ediyor; zira çocuk istismarı vakaları, 2025'te medyada yankı bulmuş, toplum vicdanını sızlatmıştı. Destici'nin "cinsi sapıklar" ifadesi, duygusal bir yük taşıyor; etkinlikteki kadınlar, bu çağrıya gözyaşlarıyla alkış tuttu.

Doğum oranlarının düşüşü, Destici'nin konuşmasının demografik boyutunu oluşturuyor. "Doğum oranları düşüyor, evlilik ve çocuk teşvik edilmeli" diyen lider, Türkiye'nin en büyük tehditlerinden birinin nüfus azalması olduğunu savundu. TÜİK verilerine göre, 2025'te doğurganlık hızı 1,5'in altına inmiş; Destici, bu tabloyu "ulusal güvenlik sorunu" olarak nitelendirdi. Önerileri arasında, evlilik teşvikleri –vergi indirimleri, konut desteği– ve çocuk sahibi ailelere pozitif ayrımcılık yer alıyor. Bu vizyon, BBP'nin aileci politikalarını pekiştiriyor; zira "Türk kadınının anne rolü" vurgusu, geleneksel değerleri modern teşviklerle harmanlıyor. Destici, düşen oranları "toplumsal bir felaket" olarak görerek, eğitim ve medya kampanyalarını şart koştu; örneğin, okullarda aile planlaması dersleri. Bu teklif, hükümetin 3 çocuk teşviki politikalarıyla örtüşse de, Destici'nin "kadınların korunması" vurgusuyla ayrılıyor; zira mesai kısaltma, anneliği kolaylaştırıyor. Konuşmanın bu kısmı, etkinlikteki genç kadınları düşündürdü; zira kariyer-aile ikilemi, yeni neslin en büyük sorunu.

Destici'nin önerileri, siyasi yelpazede tartışma yaratacak nitelikte. BBP'nin bu çıkışı, muhalefetin kadın hakları gündemine alternatif sunuyor; zira CHP ve İYİ Parti, eşitlik odaklıyken, Destici ailevi dengeyi önceliyor. Pozitif ayrımcılık talebi, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesini test ediyor; ancak Yargıtay kararları, cinsiyet temelli esneklikleri onaylıyor. Kadın üniversiteleri fikri ise, laiklik tartışmalarını alevlendirebilir; Destici'nin "laiklik gerekçesiyle karşı çıktılar" eleştirisi, bu gerilimi artırıyor. Şiddet ve istismar için idam çağrısı, AB ilişkilerini zedeleyebilir; zira Avrupa Konseyi, idamı "insan hakları ihlali" olarak görüyor. Doğum teşviki ise, ekonomik gerçeklerle çelişiyor; enflasyon altında aileler, çocuk maliyetini karşılayamıyor. Etkinlikteki kadınların tepkisi olumlu olsa da, sosyal medyada #DesticiÖnerileri etiketiyle tartışmalar başladı; feminist gruplar, "Eşitlik mi, ayrımcılık mı?" diye soruyor. BBP'nin bu manifestosu, 2028 seçimleri öncesi tabanını genişletme hamlesi; zira muhafazakar kadın seçmen, aile odaklı vaatlere sıcak bakıyor.

Bu önerilerin uygulanabilirliği, hükümetin tutumuna bağlı. Cumhur İttifakı içinde, Destici'nin BBP'si küçük ortak olsa da, sesi güçlü; benzer teklifler, Aile Bakanlığı'nın 2026 bütçesine girebilir. Çalışma saatleri düzenlemesi, sendikaları ikiye böler; işverenler maliyet artışı, işçiler ise eşitlik derdinde. İdam talebi ise, Meclis'te referandum gerektirebilir; 30 ildeki BBP oylamaları, bu baskıyı artırıyor. Destici'nin konuşması, kadın haklarını milliyetçi bir çerçeveye oturtuyor; zira "Türk kadını" vurgusu, ulusal kimliği ön plana çıkarıyor. Bu yaklaşım, etkinlikteki alkışları toplasa da, kapsayıcılık eleştirisi alacak; azınlık kadınlar, "iz bırakan" tanımında dışlanabilir.

Sonuç olarak, Destici'nin Ümraniye'deki bu konuşması, kadın hakları tartışmasını yeniden alevlendirdi. 6 saatlik mesai, idam cezası ve doğum teşviki gibi radikal öneriler, Türkiye'nin aile ve iş dengesini sorgulatıyor. Dünya Kadın Hakları Günü'nde kırmızı güllerle başlayan etkinlik, somut vaatlerle taçlandı; ancak yol uzun. Bu teklifler, eşitliği mi yoksa gelenekselliği mi güçlendirecek? Siyasi arenada yankılanacak bu ses, kadınların geleceğini şekillendirebilir –zira Destici'nin dediği gibi, "Kadınlarımıza pozitif ayrımcılık yapılmalıdır." Gözler Meclis'te, kalpler ise değişimde.